CHP, Özgür Özel ile ilklere imza atıyor

CHP, 5 Temmuz’da bir ilki gerçekleştirdi. 2 Temmuz’da Sivas-Madımak katliamının 31. yılındaki anma törenlerine katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, üç gün sonra da Erzincan'ın Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993'te gerçekleşen katliamın 31. yılındaki anma törenlerine katıldı.

CHP 18 YIL SONRA KATILMAYA BAŞLADI

CHP, 2011'den itibaren Başbağlar'daki törenlere MYK, il başkanı, ilçe başkanı ve milletvekilleri düzeyinde katlıyordu. Ondan önce 18 yıl boyunca ise Madımak'ta olmasına karşın Başbağlar'da olmamıştı. 2011 seçim kampanyasında CHP'nin ana sloganı "Herkes İçin CHP" idi. CHP'nin üç gün arayla gerçekleşen iki hain katliamın birine katılması, birine katılmaması akla ziyan bir tabloydu! O zaman CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk'ün danışmanıydım ve bu konuyu onun da oluru ve teşviki ile dönemin genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Dr. E. Yrb. Recep Cengiz ile görüştüm. Bilahare Kılıçdaroğlu ile de temas ettim. Başbağlar köylüleri Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etti. Böylece, sonuçta CHP'nin katliamdan 18 yıl sonra düzenli olarak her yıldönümünde Başbağlar'da üst düzey temsili gerçekleşti. Yalnız, bendenizin genel başkan düzeyinde katılım önerim kabul görmedi. Oysa ne iyi olurdu.

31 YIL SONRA GENEL BAŞKAN DÜZEYİNDE KATILIM

Özgür Özel, 13 yıl sonra bizzat "CHP Genel Başkanı" sıfatıyla Başbağlar'da anma törenine katılarak, CHP heyetine başkanlık yaparak çok yerinde bir adım attı. Özel'in anma törenine katılacağını dört beş gün öncesinden CHP Erzincan İl Başkanı Fevziye Kılıç ve Kemaliye ilçe başkanı Sami Bilgiç'ten duymuştum; hatta MKHABERTV'de çarşamba akşamı katıldığım Yakın Plan programında da kamuoyuna ilk olarak duyurdum.

"İKİSİ DE BU ÜLKENİN ORTAK ACILARI"

Özel, Başbağlar'daki anma töreninde birleştirici bir konuşma yaptı, o bölüm şöyle:

"Ülkenin bütün acılarına hep birlikte sahip çıkmamız gerekiyor. Sivas Madımak’ta yaşananlarla Başbağlar’da yaşananları birbirinin rövanşı gibi göstermeye çalışıyorlar. İkisi de bu ülkenin ortak acıları. Orada yanan canlar da burada yanan canlar da bu ülkenin değerleri. O yüzden bizim bir ve beraber olmamız lazım. Herkesin ötekinin hakkına kendisinden daha çok sahip çıkması lazım. Bu ülkede iki şeyin renginin olduğuna inanmıyorum. Bir işçinin alnının terinin rengi olmaz, bir de annelerin gözyaşının rengi olmaz. Kürt’ü Türk’ü, Alevisi Sünnisi olmaz, hepsi anamız. O anaların gözyaşlarını dindirmek için herkesin sorumlu davranması lazım. Biz üzerimize düşen sorumluluk neyse onu yerine getirmekte çok kararlıyız.”

İKİ NOKTA

İki noktaya daha değinmek isterim; bir süre önce İzmir'de ilk gösterimi yapılan ve bizim Şişli Siyasal'dan Ümit Kıvanç'ın yönettiği, Madımak'la ilgili "Çok Kötü Bir Şey Oldu" adlı belgeselin gösterimine davet etmişti Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu Başkanı Mustafa Aslan bendenizi. Gösterim sonrasında, Aslan, Başbağlar'daki anma törenine de katılmak istediklerini belirtip bu konuda destek isteyince CHP Kemaliye İlçe Başkanı ve Başbağlar Muhtarı Ali Akpınar ile temas ettim ve ikisinden de çok olumlu tepkiler aldım, bunu da Aslan'a ilettim. Muhtar, "Başımızın tacı olurlar" dedi. Sonrasını takip etmedim, ancak ABF bu defa katılmadı ise de bir dahakine mutlaka katılmalı derim.

İkinci noktaya gelince... 2011'de yukarıda da değindiğim gibi CHP ilk kez hem Başbağlar'da hem de Başbağlar köy derneğinin İstanbul'da düzenlediği anma törenine katıldı. Dönemin İstanbul il başkanı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul'daki heyeti bendeniz ve dönemin il başkan yardımcısı Zeynep Altıok'tan oluşturdu ve birlikte katıldık. Madımak'ta katledilen şair Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok'un o törene katılması çok anlamlı olmuştu.

BAŞBAĞLAR ÜZERİNDE NEDEN ÇOK DURDUM?

Peki bendeniz CHP'nin Madımak gibi Başbağlar'da da anma törenlerine üst düzeyde katılması üzerinde neden durdum? Birincisi, siyasi, toplumsal, vicdani, ahlaki açıdan doğrusu buydu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan parti başka nasıl yapabilirdi? İkincisi, ata kökenim, anam ve babam, sülalem Erzincanlı. İlçemiz 1938'e kadar Kemaliye, sonra İliç. İki dedemin köyü Leventpınar (Erhami), iki ninemin köyü ise Boyalık.

BAŞBAĞLAR'DA NE OLMUŞTU?

Bitirirken, konuya çok vakıf olmayanlar için Başbağlar'da 5 Temmuz 1993'te ne olduğunu da hatırlatayım özet olarak...

Başbağlar, 1993 yılının Temmuz ayının ilk haftasında Türkiye’de arka arkaya, üç gün arayla yaşanan iki katliamdan biri olarak tarihe geçti. 2 Temmuz’da Sivas’ta Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri için Sivas’a gidenleri hedef alan saldırıdan üç gün sonra, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne PKK tarafından silahlı bir baskın düzenlendi. Köydeki bazı evler, köy okulu, köy camisi ve köy odası ateşe verildi. 33 yurttaş kaleşnikof kurşunlarıyla ve yakılarak katledildi.

PKK, güya bu kör ve hain terör eylemiyle ve Madımak’takilerle eşit sayıda yurttaşı katlederek intikam mesajı verecek; Alevi ve Sünni yurttaşlar arasına düşmanlık tohumları ekecekti! Ancak bu hain komplo kuranların kursağında kaldı. Kemaliye'nin Başbağlar köylüleri de, diğer Sünni inançlı köylüleri de başta Aleviler için kutsal olan Ocak olmak üzere Alevi köylülerle kardeşçe bir arada yaşamayı sürdürüyor.

MADIMAK’TA VE BAŞBAĞLAR'DA ZAMAN AŞIMI OLMAMALI

Bu arada, gerek Madımak gerek Başbağlar için hukuken zaman aşımı kaldırılmalı; Özel'in de dediği gibi TBMM'de her iki katliam için ortak bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. Örneğin, şu konular açığa çıkarılmalı ve sorumlular hayatta ise adliyece cezalandırılmalıdır:

1) Sivas'taki Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri'nin günler öncesinden Sivas yerel basınında yer alan haber ve yorumları MİT Bölge Başkanlığı fark etmemiş midir? İlgili güvenlik makamlarına ve idari makamlara konu ile ilgili istihbarat raporlarını iletmemiş midir?

2) Sivas'taki gerilimden ve olası sonuçlarından dolayı Vilayet yetkilerini kullanarak Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri'nin yerini değiştirmek ya da ertelemek yoluna gidemez miydi?

3) Sivas İl Güvenlik Amiri sıfatını da taşıyan Tugay Komutanı Tuğgeneral istihbarat raporları gelmese bile askeri istihbarat ve çıplak gözle görülen gelişmeleri dikkate alarak ve gerekirse durumdan vazife çıkararak neden radikal önlemlere başvurmamıştır? (Otel ile önünde biriken güruhun arasına etkili tampon oluşturabilir, gerekirse havaya ateş açmak vb. yöntemlerle saldırgan güruh püskürtülebilirdi.)

Sivas'taki yobaz güruhun eli kolu bağlansaydı ve katliam olmasaydı, Başbağlar provakatif katliamı da olmayacaktı.

Bilmem, anlatabildim mi?