Richard Mas: Kadınlar gerektiğinde baş kaldırıyor

Cannes Film Festivali ile özdeşleşen, eserleri fantasmagoriques tarza dayanan Richard Mas, Melis Mayraktar'a verdiği röportajda dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Richard Mas: Kadınlar gerektiğinde baş kaldırıyor

Mekan odaklı üretimleriyle dikkat çeken Mas’ın yapıtları, bugünün kaotik hayatına karşı pozitif varoluş biçimlerini karşılayabilecek sürreal, post-fütürist yeni bir estetik öneriyor.

Medya Faresi'nden Melis Bayraktar, sanatçıyla, Fransa'nın Cote D'Azur bölgesine bağlı Cannes kentinde bir araya geldi.

2014 yılından bu yana her sene heykelleriniz ilk Cannes Film Festivalinde sanat severlerle buluşuyor.

Evet, son yıllardaki heykellerimin temel olarak üzerinde yapılandığı alanın Cannes Film Festivali olduğunu söyleyebilirim. Bu sebeple de görselliği daha ön planda tutuyorum.

Buna rağmen işlerinizde doğu ile batıyı, modern ile gelenekseli harmanlıyorsunuz. Bu tarz ikiliklerden nasıl besleniyorsunuz?

Açıkçası bu benim doğamda var. Yaptığım heykellere kendimden ve kültürel kimliğimden bir şeyler katmayı seviyorum. Afrika'da doğduğum için heykellerimde Afrika ezgileri ve Avrupa'nın özgür ruhunu bir harman halinde görebilirsiniz. Özgünlüğün yanında yerelliğinde tasarıma artı bir değer kattığını düşünenlerdenim. Bu yüzden dehayatı iki farklı kıtadan gören işler yapıyorum, bir tarafı kaygan daha özgür diğer tarafı daha duygusal katmanlardan oluşan. Kendi içinde sınırlarını zorlayan boyutlarda işler çıkıyor ortaya.

Richard Mas: Kadınlar gerektiğinde baş kaldırıyor - Resim : 1

Evet, tasarımlarınızın kendine has çizgisi var. İlhamı nerden alıyorsunuz? Mesela ‘Horoz/Tavuk’ heykelinizi tasarlama fikri nerden çıktı?

Bu değişiyor. Sanatın duygusal tarafı, incelikleri, hassasiyetleri ve hisleri var. Bu hassasiyetler düşüncelerimize de yansır.

En son tasarladığım Horoz ve Tavuk heykelinden bahsedecek olursam ilhamımı kültürlerden ve kadınlardan aldım. Dünyanın şu an içinde bulunduğu ekonomik krize karşı doğmasını hayal ettiğim güneşten, kadınların daha güçlü bir şekilde seslerini çıkartmasından... Bakın artık kadın, erkekle eşit olmaktan çok kendi varlığını ortaya koyuyor. Gerektiğinde baş kaldırıyor! Gücünü gösteriyor. Bir önceki sene 71. Cannes Film Festivali’nde 82 kadın cinsiyet eşitsizliğini protesto etti. Eski Hollywood film yapımcısı Harvey Weinstein artık Cannes Film Festivaline gelemiyor. Bunların hepsi kadınların seslerini çıkartması sayesinde.

Neden horoz/tavuk sembolünü seçtiğime gelince de; biliyorsunuz kültür ve sanatta, oldukça zengin ve derin anlamlar taşıyan sembol grupları bulunmaktadır. Söz konusu sembol gruplarından en popüleri ise, şüphesiz hayvan üslubu ismiyle de üsluplaşmış olan hayvan sembol grubudur.

Sembollerle anlatım, en eski devirlerden beri her türlü coğrafyada ve birçok kültürde en ileri seviyede kullanılagelmiştir.

Dünya kültür ve sanat arenasına baktığımızda horoz, inanç ve ışık anlamına gelen büyük bir sembolik değer. Ve horozun her sabahki ötüşü, karanlığın üzerine doğan güneş veya kötülüğün üzerine doğan iyilik anlamına geliyor. Ayrıca Fransa’nın da inatçı ruhunu temsil ediyor.

Horoz heykelinin kanatlarındaki ve başının üzerindeki ( ibikleri ) kadın elleri de, Neolitik ve Kalkolitik çağlarda, “Ana Tanrıça” olarak taçlandırılan “Kybele” ‘yi bolluğu ve bereketi simgeliyor.

Daha önce duydunuz mu bilmiyorum fakat İslam ve Türk geleneklerine baktığımızda da horoz özellikle de beyaz horoz önemli bir sembol olarak kullanılmıştır.

Evet zaten sadece Fransa’da değil birçok kültürde horoz, güneşin ve gururun sembolü olarak algılanmış, onun ötüşüyle güneşin doğuşu arasında ilişki kurulmuştur.

İslam ve Türk geleneklerine baktığımızda da bunu görürüz.

Hun devrine ait Pazırık kurganlarından çıkarılan eserler arasında horoz/tavuk figürleri çok fazladır. Selçuklu ve Osmanlı dönemi minyatür, hat, fresk, maden, ahşap, taş ve halı sanatında, özellikle Selçuklu sanatının en gözde eserlerinden olan Varka ve Gülşah minyatürleri ile Osmanlı sanatına ait Hümayunname ve Zübdetü’t Tevarih minyatürlerinde çok sayıda horoz/tavuk figürüne rastlanmıştır.

Bir heykeltıraş olarak Fransa ile kıyasladığınızda Türkiye’de sanatın durumu nedir?

Türk sanatı egemen sanat piyasasında yer bulmaya başladı. Çok bilinçli sanatçılarınız, galericileriniz var. Birçok Türk sanatseverle Cannes'da tanıştım.

2014 yılında Cannes Film Festivali sırasında İstanbul Mercure Otel'in sanat danışmanı, Festival için tasarladığım Mr and Mrs Smile heykelimi satın aldı. Heykeller hala İstanbul Taksim'deki Mercure Hotel'in lobisinde. Merak edenler görebilirler.

Bunun yanı sıra, Sanatın özellikle heykelin insan yaşamında yer alabilmesi, insanın bunu kendine katabilmesi ve sanatla sunulan yeni dünyaların insan tarafından algılanabilmesi her çağda ve her coğrafyada zor olmuştur. Dünya Sanat Tarihi incelendiğinde genelde sanatın, özelde heykelin bu zorlu yürüyüşü kimi zaman toplumsal yapıya, kimi zaman toplumsal inançlara, kimi zaman toplumun siyasal duruşuna bağlanarak açıklanmıştır.

Bu nedenle heykel kimi zaman kilisenin, kimi zaman sarayın, kimi zaman politikanın yollarında zorluklarla yürürken, kimi zaman özgürlüğüne susamış, ancak bunu elde ettiği zamanlar da bile zorluklardan kendini kurtaramamıştır. Maalesef heykel sanatı bugün bile aynı olmasa bile benzer zorluklarla karşı karşıya. Kendimden örnek vereyim; Fransa'da bile heykellerimi çok açık buldukları için galerilerinde sergilemek istemeyen galericiler var.

Yakın zamanda katılmayı düşündüğünüz bir proje var mı?

Nice ‘de l'hôtel le Royal ‘de bir sergimiz var. 17 mayıs 30 haziran tarihleri arasında Arcachon’da bir sergimiz var. 20119 Aralık ayında da ArtMiami ve ArtBasel’de olacağız.

Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz.

Biz teşekkür ediyoruz.

Etiketler
Cannes Film Film festivali