Tohumları dönüşüyor. Tüm bunların sonucunda ülkemizde yetişen gıdaların kalitesi, içerdikleri besin maddeleri de değişiyor. Gıda alanında bu insani etkilere dayanan evrimle nasıl başa çıkacağımız belli değil.
Gıdalarımızın Kalitesi Nasıl Etkilenecek?
Doğanın kanunu, her şey evrimleşir. Bizim etkimizle bu evrimleşmeyi kontrolsüz bir biçimde hızlandırıyoruz. Dünya tepkiler vererek kendi biyolojik dengesini tekrar sağlamaya çalışıyor. Ülkemiz, Avrupa’nın en çok tarım ilacı kullanan ülkesi; açık ara en çok tarım ilacı kullanan ülkesiyiz. Bu durum topraklarımızın profilinin değişmesine neden oluyor.
Çok sıcak yazlar, kurak kışlar yaşıyoruz. Sulamanın kontrollü yapılması gereken yerlerde vahşi sulama yaparak obruklar oluşturuyoruz. Ya da yetiştirilen gıdalara yetmeyecek yağışa sahip bölgelerde bu gıdaları yetiştirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin kendine has gıdalarını gıda güvenliğinden uzak bir biçimde üretiyoruz.
Bütün bu olanların sonucunda en basit şekilde ürettiğimiz gıdalar Avrupa sınırlarından geri dönüyor. Bir de analize gönderilip, analiz sonucu uygunsuz çıktığı için daha Avrupa’ya gitmeden sofralarımıza gelen gıdalarımız var. Benzer şekilde kalite ve besin içeriğini karşılamadığı için de sınırlardan dönen gıdalarımız var. Bunların hiçbiri basına yansımıyor.
Hepsinin temeli plansızlığa dayanıyor. Gelecekte nelerle karşı karşıya kalacağımızı, hangi bölgede neler yetiştirmemiz gerektiğini, ülkemizde olmayan ama yetiştirmemiz gereken hangi gıdalar olduğunu bilmiyoruz. Çünkü bu konuda çalışmıyoruz. Bunlar üzerine çalışmadığımız için mevcut gıdalarımızın kalite kriterleri ve dönüşümleri üzerine de çalışmıyoruz. Önlem almıyoruz. AKP iktidarı bunları önemsemiyor.
Tarımsal Planlama Hala Yapılmıyor
Elde bilimsel bütün verilerimiz var. Meteorolojide uzun vadeli hava tahminleri yapabiliyoruz. Kuraklıkla ilgili öngörülerde bulunabiliyoruz. Devlet Su İşleri bütün su kaynaklarını yönetebiliyor, planlayabiliyor. Türk Telekom olarak kırsal kesimlere kadar fiber hat çekebiliyor. TCDD olarak denizin altından raylı sistem geçirebiliyor. Devlet Planlama Teşkilatı olarak kamunun tüm eksiklerini tespit edebiliyor. “-yor” kısmı şimdi büyük bir soru işareti artık.
Bu kadar tahribatın en üst noktası da Devlet Planlama Teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatı’nın bütün uzuvlarını koparttıkları için ortada planlama yapabilecek bir şey de bırakılmadı. Bütünşehir Yasası’yla köyleri mahalleye dönüştürdüler, köylerdeki kamusal hizmetleri ilçe merkezlerine taşıdılar. Çiftçiliği, besiciliği, yerel üreticiliği kaderine terk ettik. Bu kadar tahribatın mali hesaplamasını yapabilmemiz mümkün değil. Yeniden bu kurumları eski haline getirmek de her şeyi eski haline getirmeyecek.
Çiftçimiz bu kadar plansızlıkta kendi kaderini kendisinin çizmek zorunda kalıyor. Öngöremeden ekim yapıyorlar. Yardım istediğinde sermaye sahiplerinin eline düşüyorlar. Kamunun yapması gereken modernizasyonlar yapılmıyor ve kooperatif faaliyetlerde karşısına yine sermaye sahipleri çıkıyor. Ezilen, bükülen çiftçimizin artık dayanacak hali kalmadı.
Çiftçilerimizin on milyarlarca lira zararı var. Bütün bunlar olurken AKP iktidarı sermaye sahiplerinin kârına kâr kattırıyor. Ortada iktidar eliyle oluşturulan büyük bir zarar var. Bu zarar da halk olarak bizim üstümüze bırakılıyor. Bu, iktidar eliyle oluşturulan büyük bir afet.