Halk Neden Protein Tüketemiyor? Et, Süt ve Yumurta Ulaşılamaz Hale Geldi

Gizli açlık ve protein yoksulluğu, önümüzdeki 5–10 yıl içinde çocuklarımızın ve gençlerimizin karşılaşacağı en büyük sağlık ve başarı engeline dönüşecek. Protein tüketiminde ciddi bir yetersizlik ve eşitsizlik yaşıyoruz. Ama TÜİK’in istatistik oyunlarına bakarsak, hem protein kaynaklarımız hem de tüketimimiz yeterli görünüyor. Oysa AKP’nin gıda politikaları, bizim geleceğimize doğrudan darbe vuruyor.

Mete Yolaş
Mete Yolaş Yazar yolasmete@gmail.com

Teorik olarak, kişi başı günde ortalama 50–70 gram arasında protein tüketmemiz gerekiyor. Türkiye’nin yıllık toplam protein üretimi, bu ihtiyacı kağıt üstünde karşılayacak düzeyde. En büyük protein kaynaklarımız tahıllar, baklagiller, süt ve süt ürünleri, et ve yumurta. TÜİK’e göre yılda 2.2 milyon ton et, 21.6 milyon ton süt, 1.3 milyon ton baklagil, 850 bin ton balık ve 20 milyar adet yumurta üretiyoruz.

Günlük protein tüketimimizin %65’i bitkisel, %35’i hayvansal kaynaklı. Tahıl ve bakliyat ucuz ama tamamlayıcı protein bakımından eksik. Tavuk eti ve yumurta nispeten erişilebilir ama fiyatları sürekli artıyor. Balık pahalı ve yeterince tüketilmiyor. Üç tarafı denizlerle çevrili bir Akdeniz ülkesi olmamıza rağmen, balık fakiriyiz. Avrupa’da yıllık kişi başı kırmızı et tüketimi ortalama 45 kilogramken, bizde bu rakam sadece 13–15 kilogram.

Türkiye’de üretilen hayvansal proteinlerin çoğuna ekonomik olarak erişemiyoruz. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da protein yetersizliği çok daha belirgin. Kaliteli protein kaynaklarına yalnızca zengin ve ayrıcalıklı sınıflar kolayca ulaşabiliyor. Kırmızı et artık bir besin değil, bir sosyal statü göstergesi haline geldi.

Proteine Erişimde Eşitsizlik Büyüyor

Uzağa gitmeye gerek yok. 2021’den bu yana et fiyatları %700’den fazla arttı. Asgari ücretle geçinen bir ailenin, sadece et ve sütle aylık protein ihtiyacını karşılaması artık imkânsız. Ekmek, makarna, pilav, bulgur ve mercimek, bizlerin temel protein kaynağına dönüştü.

Türkiye, Avrupa’da çocukluk çağı protein eksikliği en yüksek beş ülkeden biri. 0–5 yaş arası çocuklarımızın %12’si mikrobesin ve protein eksikliği nedeniyle gizli açlık yaşıyor.

Ülkenin doğusunda kişi başı hayvansal protein alımı, batıya göre yarı yarıya düşük. Köyde hayvancılıkla geçinen yurttaşlar bile kendi ürettiği eti ve sütü satmak zorunda kalıyor. Sofralarımızda hayvansal protein kalmadı. Büyük şehirlerin düşük ve orta gelirli mahallelerinde çocuklarımız arasında büyüme geriliği, kansızlık ve protein-enerji malnütrisyonu hızla artıyor. Her dört çocuğumuzdan biri, yaşına göre boy ve kilo gelişiminde geride. Zeka gelişimi, öğrenme kapasitesi, hastalıklara karşı direnç açısından telafisi olmayan bir gelecek tehdidiyle karşı karşıyayız.

Eğer siyasi irade ve gıda politikalarında köklü bir değişim olmazsa, protein krizi her geçen yıl daha da görünür hale gelecek.

DİĞER YAZILARI Türkiye’de Gıda Sistemi Neden Çöktü? İran-İsrail Savaşı Türkiye’yi Gıda Krizine Sürüklüyor
Okullarda Ücretsiz Yemek Neden Yok? Gıda Denetimlerinde Siyasi Baskı Var mı? Tarım ve Orman Bakanı Neden İstifa Etmeli? Gıda Güvenliği İçin Dijitalleşme Şart
Tüm yazılarını göster