O zaman niye? Ne niye?

Aylardır devam eden siyasi anaforun yarattığı hercümercin dayanılmaz ağırlığı, kallavi KHK’lar, gözümüzün içine baka bakagelen zamlar derken sakin kalmanın...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Aylardır devam eden siyasi anaforun yarattığı hercümercin dayanılmaz ağırlığı, kallavi KHK’lar, gözümüzün içine baka bakagelen zamlar derken sakin kalmanın güçlüğü içindeherkese bir haller olduğu belli.

Bu arada ben sorumlu yazarlık gereği (!) dersime sıkı çalışayım diye; dinledim, okudum, aradım taradım, ayıkladım, düzenledim, gözümü dört değil sekiz açtım, araya sıkışanları -satır aralarına gizlenenleri yakaladım ve ortaya bu yazı çıktı. Emek benden, okumak sizdenbi zahmet!

Allah için olup bitene bakınca, geç kalınsa da hesaplı kitaplı olarak gündeme bomba gibi düşürülenleri(!) görünce; varılan yer varılabilecek yerdir diyelim. Yakalanan oran büyük bir başarıdır ve kendi çaplarında zirvedir diye devam edelim. Kişisel ölçülerine göre dikilen (diktirilen mi demeliydim?) özel bir siyaset giysisiyle, moda dünyasının deyimiyle “Hautecouture” ya da kombin(!) bir takımla inşa ve ikna faaliyetlerinin sonucunu kabul edelim.

Yetinmeyelim. Dünden bugüne değişmeyen ancak daha da artacak olan “ben ne dersem o” mantığıyla, bütün yollar Roma’ya çıkar misalibütün yolların saraya çıktığı özel raylı sistemle artık Yeni Türkiye budur deyip bu bölüme noktayı koyalım.

Buna bazıları mucize, bazıları yeniden diriliş, bazıları da küllerinden doğma dese de “Yeni Türkiye’nin” görünen yüzü budur.Konuyu en gerçekçi ve net açıklamayı da bir süre önce İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çırayyapmıştır; “Milletvekillerinin mecliste yapacakları fazla bir iş yok. Orayı şehir kulübü olarak kullanabilir, hatta bezik bile oynayabilirler” diyerek…

Bu dilek ve temenni sayıları 50 artırılarak 600’e çıkarılan vekiller için içlerinden birinden gelen bir öneri midir? Yoksa bir yol haritası mıdır? Ona süreç içinde kendileri karar verirler artık…

Tam da buradaTiyatro Tarihi dersleri veren biri olarak çalışmadığınız yerden bir soruyla sürdürebilir miyim?

Sanat kurumları kapanırken, başlarında bir genel genel müdür bile olmayacakken, sanat kurulu, teknik kurul, edebi kurul kaldırılacakken, yeni kurulan 76 kişilik kurulun adı nedir ya da ne olmalıdır?

Yine varsa tahsis edilen binalarına ya da mekânlarına el konulurken, kurumlar bütçesiz kalırken, göstermelik de olsa bazı yerlere atamalarda sanatsal yetenek ve meziyet devre dışı bırakılırken bunun adı sizce nedir ya da ne olmalıdır?

Konunun uzmanları, görevlendirilen ilgili bakan, suyun başını tutanlar ne düşünür, nasıl yorumlar, önümüze ne gibi ufuklar açarlar? Bilemeyiz. Bildiğimiz daha doğrusu gönlümüzden geçen şu ki; iddialı konuşmalar yerine, şefkatli, saran, kucaklayan, kavrayan seslenişlere ihtiyaç var ve duyuyoruz…

Şimdi sormak zamanıdır.Bunca emek, bunca çile, bunca eğitim, bunca zorlukla yürünen yol, hak edilerek gelinen yer bir çırpıda silinip atılırken! Bu soru bütün önemi ve anlamıyla karşımızda dururken! Keşke ülkenin eski kültür bakanın kızı dost kontenjanından oturtulduğu bakan koltuğunda babasının hatırına da olsa, eski mevkidaşlarına(!) arada sırada “bu bakanlıkta neler oluyor?” diye sorsa diyorum?

Hani en son açıklanan sonuçlara göre; ülkemiz en cahil ülkeler arasında yapılan sıralamada son sıralarda yer almış ya! O bakımdan ve sanata katkı adına yani…

Yazacak çok şey var amabu yazının öyküsü ve amacı bundan ibaret olduğundan burada bitiriyorum…

Tüm yazılarını göster