Bir yılsonu yazısı...

Bugün 2021 yılının son cuması! Siz okurlarıma güzel, mutlu, umut veren şeylerden söz etmek isterdim. Ama hastalıkla, yoksullukla, yoksunlukla, havada uçuşan...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Bugün 2021 yılının son cuması! Siz okurlarıma güzel, mutlu, umut veren şeylerden söz etmek isterdim. Ama hastalıkla, yoksullukla, yoksunlukla, havada uçuşan temelsiz sözlerle, artan kadın cinayetleri, hız kesmeyen intiharlar, önlenemeyen ekonomik krizle geçen bir yıla bakınca moral verecek bir şeyler söylemek çok zor.

O nedenle bugün ne ekonomi, ne politika, ne yüksek perdeden verilen ama tutulmayan sözler, ne de kadın cinayetleri yazacağım. Yeni yıl arifesinde kafanızı şişirmek, moralinizi bozmak yerine sizi alıp bir yolculuğa çıkaracağım. Çünkü bazı konuların, bazı anıların anlamı, değeri, psikolojisi, tutkusu, heyecanı farklı ve özeldir. Bazı yaşanmışlıklar sade akla değil, kalbe de kazınır…

Yıl 2003. Aylardan Kasım. T.C New York Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliğinin davetiyle 10 Kasım Atatürk’ü anma programında konuşma yapmak üzere ABD’ye gidiyorum…

Şaşırtan, gülümseten, ağlatan öykülerle karşılaşacağımı bilmeden ver elini New York deyip yollara düşüyorum…

BM’nin tam karşısında on bir katlı binanın cephesinde yer alan, içinde BM Daimi Temsilciliği, konsolosluk, ticaret ataşeliği ve KKTC temsilciliğinin de bulunduğu ve bayrağımızın nazlı nazlı dalgalandığı Türkish Center’de (Türk Evi) 10 Kasım nedeniyle konuşmam var…

Aynı binanın içinde yer alan Türk- Amerikan Dernekleri Federasyonu, ona bağlı dernekler, Türk- Amerikan Gençlik Derneği, arkadaşım Kimya Mühendisi Bahar Yücel’in de bir dönem başkanlığını üstlendiği Amerikan- Türk Kadınlar Birliği, toplantı salonları ve dostlarımın çocuklarının da eğitim gördüğü Atatürk Okulu var…

Bu görkemli çatının altında, bu göz dolduran tabelanın arkasında pek çok kurum ve kuruluş var. Neler mi yapıyorlar? Bakalım! Özel günlerde anma programları yapılıyor, ana vatandan konuklar davet ediliyor, dil kursları, sportif faaliyetler, geziler, konserler düzenleniyor, partiler veriliyor, protesto yürüyüşleri organize ediliyor. Ayrıca bina bir yandan Türkiye’nin tanıtımına yönelik etkinliklere ev sahipliği yaparken, diğer yandan 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ve 10 Kasım gibi özel günlerde anma ve kutlama programlarına ev sahipliği yapıyor…(du!)

Şimdi o özel güne, New Jerseyli geyikle tanışma günüme dönelim!

Bazen Türk Amerikan Dostluk Derneği, bazen Türk-Amerikan Kadınlar Birliği, Bazen ABD İTÜ Mezunlar Derneği, bazen kısa adı MİM olan Türk Mühendis ve Mimarlar Derneği, bazen de New York Eğitim Ataşeliği gibi kurum ve kuruluşların davetlisi olarak pek çok kez gittiğim ABD’de önce arkadaşlarım, sonra dostlarım, daha sonra da geniş ve sıcak bir çevrem oldu…

Yıllardır evlerinde kaldığım, ailenin kızı(!) sayıldığım, kimya mühendisi karı koca- Bahar ve Cemil Yücel’le dostluğumuz çok eskilere dayanıyor. Ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta, kalabalık bir katılımla Atamızı andığımız toplantı bittikten sonra KKTC sefiresi Gaye Çağlar’ın piyanoda çaldığı ve hepimizin gözyaşlarıyla eşlik ettiği; “Bir başkadır benin memleketim!” şarkısını söyledikten sonra kırk yıllık dostlar gibi sarılarak dağılıyoruz…

Eve geldikten sonra arkadaşım Bahar, “Neşe senden bir ricam var, yarın çok erken saatte bir dostumuz gelecek, seninle tanışmak istiyor, konuşmana gelemedi! Biraz erken kalkarak aşağıya inip ona bir merhaba der misin?” dedi. Yıllardan beri uykuyla aramızda ciddi bir mesafe olduğundan hemen olur dedim. Heyecanla ayak seslerini dinlemeye başladım. Hava daha tam aydınlanmadan Bahar’ın sesini duydum, beklenen konuk gelmişti demek. Hemen aşağıya indim, bahar bahçede idi, demek konuk bahçede ağırlanacaktı, sırtıma kalın bir şey alıp bahçeye geçtim, bahçe katındaki koltuklara baktım oturan kimse yoktu. Etrafa göz gezdirdim, Bahar’ın elinde kuru yemişler karşısında iri yarı bir geyik gördüm!

Meğer beklenen konuk, benimle tanışmak isteyen meraklı varlık bu geyikmiş! New Jersey ormanlık bir alan olduğu için, onlar canları istediğinde semtleri ziyaret eder, geniş alanda dolaşır, edindikleri dostlarının elinden kuru yemişlerini yer, sonra da tırım tırım giderlermiş.

Uzun uzun ben geyiğe, geyik bana bakışıp durduk. Benim bakışlarımda “Bahar alacağın olsun bu muydu beni merak eden varlık?” sorusu, dimdik ayakta duran sevimli geyiğin bakışlarında ise “Bu da kim, nereden çıktı?” havası vardı.

Uzun yıllar anlatıp durduk. En çok da benim Bahar’a sorduğum; “O saatte ne giysem uygun olur dersin?” gibi garip ve anlamsız soruma gülüp durduk…

Bu karamsar ortamda okurlarımı gülümsetmek adına bu anımı paylaşmak istedim. 2022’nin ağrısız, sancısız, virüssüz, aşısız, zamsız, gamsız geçmesini dileyerek…

Tüm yazılarını göster