Sedat Peker, Atilla Peker ve Korkut Eken'in ifadelerine rağmen Kutlu Adalı dosyası nasıl kapatıldı? 'Bazı dokunulmazlıklar hayat boyu bitmiyor'

Abone ol

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından gündeme gelen Kutlu Adalı suikastının Türkiye'deki dosyası, Atilla Peker ve Korkut Eken'in ifadelerine rağmen kapatıldı. Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, "belli ki bazı dokunulmazlıklar da hayat boyu bitmiyor" diye yazdı.

Bir dönem ifşaatlarıyla gündemden düşmeyen organize suç örgütü lideri Sedat Peker, KKTC’ce gerçekleşen Kutlu Adalı suikastına ilişkin de dikkat çeken itiraflarda bulunmuştu.

Sedat Peker’in itiraflarının ardından kardeşi Atilla Peker, emniyete giderek suç duyurusunda bulundu itiraflarda adı geçen Korkut Eken de yaşananları doğruladı, ancak gazeteci Erk Acarer, sosyal medya hesabından savcılığın Kutlu adalı suikastına ilişkin dosyanın kapatıldığını duyurdu.

Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, T24’teki köşesinde Sedat Peker’in ne pahasına olursa olsun konuşacağını açıklayan Sedat Peker’in bir süredir sessiz olduğunu hatırlatarak, “Daha çok anlatması, daha çok söylemesinin istenmesi gerekirken, tek bir savcı, anlattıkları ile ilgili harekete geçmiyor, videoları engelleniyor, yenilerinin gelmesinin önüne geçiliyorsa bu da bir itiraftır” dedi.

Tahincioğlu, yazısında sürece ilişkin geçmişte yaşananları şöyle anımsattı:

"Önce Sedat Peker’in anlattıklarını anımsayalım:

"Biz o zaman Mehmet Ağar, Korkut Eken hep beraberiz... Genciz, vatanseveriz... Bana genelde iş adamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade. Onları da anlatacağım. Bana dedi ki, ‘Kıbrıs'ta bir adam var, Kıbrıs'ı Rumlara satmak istiyor.’ İki profesyonel dedi... Dedim sana öz kardeşimi vereceğim, Atilla Peker'i. Uzmandır, sokaklarda yetişmiştir. Biletlerden bakabilirler. Yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Onlara bağlı başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abiyle, ‘Halloldu o iş’ dedi."

Hemen ardından, Atilla Peker’in resmi başvurusu, gelen tepkilerin de etkisiyle, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma başlattı ve Atilla Peker'in ifadesini aldı:

"1996 yılının mart ya da nisan ayıydı. Kardeşim Sedat Peker'in çağrısı üzerine otele gittim. Orada Korkut Eken de bulunuyordu. Kıbrıs'ta, Türk tarafını Yunanlılara satmak isteyen PKK'lılar olduğunu, bunların asker ve polislerimizi şehit edenler olduğunu söyledi. Ben o dönemde 27-28 yaşındayım. Her gencin gösterdiği refleksi gösterip Korkut Bey'le Kıbrıs'a gittim. Şükürler olsun ki Kutlu Adalı'nın ölümü benim elimden olmadı. Korkut ağabeyle birlikte Kıbrıs'a gidip bir otele yerleştik. Albay Galip Mendi'nin görev yaptığı Sivil Savunma Dairesi'ne gittik. Orada Yarbay Enver Topuz da bulunuyordu. Onların Kutlu Adalı suikastıyla ilgilerinin olup olmadığını bilmiyorum. O görüşme sırasında da Kutlu Adalı adı geçmedi. Ben bu şahsın o zaman PKK'lı terörist olduğunu sanıyordum… Bir süre sonra Korkut ağabey de ‘Kıbrıs'taki meseleyi hallettik, duydun mu?' dedi. Ben gazeteden okumuştum, Kıbrıs'ın Uğur Mumcu'sunun suikasta uğradığını. O zaman Kutlu Adalı'nın gazeteci olduğunu öğrendim. Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı Paşa'nın da makamına gittik. Ama herhangi bir şey konuşmadık…"

* * *

Gazeteci Erk Acarer’in paylaştığı tutanakta, Atilla Peker’in farklı ifadeleri de yer alıyor:

“… ablalarımla birlikte haftada bir gün bir araya geldiğimiz ikamete giderken, tanımadığım ve kim olduklarını bilmediğim şahısların beni takip ettiklerini, hatta hakkımla illegal işlemlerin yapıldığını düşündüğüm için kardeşimin Sedat Peker’in de videolarda bahsettiği Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili bildiklerimi anlatmak amacıyla söz konusu dilekçeyi verdim… İki defa çok ciddi takip edildiğimi ve öldürülebileceğimi düşündüm. Bu takip işlemlerini de Mehmet Ağar ve ekibinin, kardeşim Sedat Peker ile olan husumetinden kaynaklı olarak, beni devre dışı bırakmak amacıyla öldürebilecekleri hususunda ciddi düşüncelerim olduğu için bu hususu açıklama gereği duydum…”

* * *

Gazeteci Kutlu Adalı’nın, bugün 80 yaşına gelmiş olan eşi İlkay Adalı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, KKTC ziyareti öncesinde, yaşadıklarını anlatabilmek, adalet talebini iletebilmek için randevu istedi ancak herhangi bir yanıt alamadı.

Davayı AİHM’ye taşıyarak, faili meçhul kalmasını engellemek için yıllarını verdi.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ise takipsizlik kararıyla 21 Şubat’ta dosyayı kapattı. Üstelik açılmasını neredeyse imkânsız kılacak gerekçelerle…

Ancak bu gerekçelerin bazıları da tartışmaya son derece açık.

Savcılık, takipsizlik kararında öncelikle 20 yıllık zamanaşımı süresinin 2016’da dolduğunu ve cinayetin faili meçhul kaldığını belirterek, dosyaya büyük bir nokta koyuyor.

Hemen ardından, diğer gerekçeleri de sıralıyor:

-“Şüpheli Atilla Peker’in Kutlu Adalı’nın öldürüldüğü tarihlerde cezaevinde olduğu yönünde bilgi edinilmesi üzerine Üsküdar Paşakapısı Kapalı Cezaevi İnfaz Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye alınan… yazı içeriğine göre, şüpheli Atilla Peker’in 20 Ocak 1996 tarihinde cezaevine alındığı, 10 Mayıs 1996 tarihinde Karamürsel Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildiği…

-Şüpheli Atilla Peker’in eyleminin gerçekleştiği tarihten önce MİT görevlileri ile eylemi gerçekleştirmek üzere Sedat Peker’in talimatı doğrultusunda KKTC’ye giderek oradaki Türk askeri makamları ile görüşmeler yaptığını beyan etmesine rağmen, cezaevi kayıtlarına göre Peker’in söz konusu tarihlerde cezaevinde bulunuyor olduğu, birlikte Kuzey Kıbrıs’a gittiğini beyan ettiği Korkut Eken’in söz konusu tarihlerde MİT’te görevli olmadığının bildirilmesi, ayrıca eylem için öngörülen lehe kanun uygulamasında zamanaşımı süresinin dolmuş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, herhangi bir delilin elde edilememiş olması nedenleri ile kovuşturmaya yer olmadığına…”
Savcılığın, anlattığı tarihte Atilla Peker’in nerede olduğunu araştırması doğal. Cezaevinde olduğu sonucunu çıkartarak bir yargıya varması da…

Sedat Peker’in ve Atilla Peker’in beyanlarını bu yargı doğrultusunda ciddiye almadığı da anlaşılıyor.

Ama Korkut Eken’in beyanları neden dikkate alınmadı.

Bu iddialardan hemen sonra, her zamanki gibi gazeteci Saygı Öztürk’e konuşan Korkut Eken’in dediklerini anımsayalım:

“Hasan Paşa (Dönemin Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı) telefon etmiş. Kundakçı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a, ‘Kıbrıs'ta çok büyük PKK faaliyetleri var. Teröristler burada cirit atıyor' falan demiş ve bu konuda yardım istemiş. Ben de o dönemde Emniyet'te özel harekât polislerini yetiştirmekle görevliyim. Mehmet Bey de beni gönderdi. Her ihtimale karşı doğru, Sedat Peker'in kardeşi Atilla Peker'le gittim, ben çağırdım. PKK'nın oradaki faaliyetlerine yönelik 3-5 günlük bir inceleme yaptım. PKK'nın yaralılarını Kıbrıs'a götürdüğünü tespit ettik. Rum kesiminde tedavi edildikten sonra Yunanistan'da bulunan Lavrion kampına teröristler sevk ediliyordu. Bunları ben raporladım ve Kolordu Komutanı Hasan Kundakçı paşama verdim… O dönem Albay rütbesinde olan Galip Mendi Paşa benim çok sevdiğim kahraman askerlerden birisidir. Gitmişken kendilerini ziyaret ettim. Lefke'ye gideceğim zaman da otomobil verdiler. Şimdi duyuyorum ki Atilla Peker, suç duyurusunda bulunmuş. Sebep? Ben Sedat Peker'e ne yaptımsa aşırı bir düşmanlığı oluşmuş. Atilla Peker'in buna alet olmaması lazım. Nasıl yaptı bilmiyorum… Olayın araştırılması için suç duyurusunda bulunacağım. Siyasiler birbirlerine sahip çıkıyor. Eee bizi kim kollayacak. Sahip çıkan yok. Kutlu Adalı olayının faillerini bilenler, benim de bir ilgim olmadığını biliyorlardır. Vallahi, billahi bilmem, tanımam. Olsa da söylerim. Ben doğruyu söylerim. Susurluk olayında yalan söyleyemediğim için 6 yıl hapis cezasına çarptırıldım, 2,5 yıl hapis yattım… Gazeteci ile ne işim olur? PKK ile mücadelem var.”

‘BAZI DOKUNULMAZLIKLAR HAYAT BOYU BİTMİYOR’

“Savcılık, Atilla Peker’in o tarihte cezaevinde olduğunu belirterek dosyayı kapatmış olsa da Korkut Eken, Atilla Peker’le KKTC’ye gittiğini ve askeri yetkililerle de görüştüğünü doğruluyor” diye yazan Tahincioğlu, yazısını şu sözlerle sonlandırdı:

Takipsizlik kararı, zamanaşımı tartışması dışında, bütünüyle burada boşa düşüyor.

Ancak savcılık Korkut Eken’i dinleme gereği bile duymamış.

Peker’in ifadesinde, kritik bir bilgi daha vardı. Eken ve Peker KKTC’ye giderken, yanlarına Uzi ve Jeriko marka silahlar almışlar bu bilgiye göre.

Ve o döneme ilişkin dava dosyaları ortaya koyuyor ki emniyete hibe edildiği söylenen Uzi marka silahların bir bölümü kayıp.

Başlı başına soruşturma konusu olması gereken bu bilgi bile araştırılmamış.

Korkut Eken feryat etmiş açıklamayı yaptığı tarihte ama belli ki bazı dokunulmazlıklar da hayat boyu bitmiyor…"

Çorlu tren faciasında adalet yine sağlanmadı! Güncel "Numaramı 'azrail' diye kaydet, pis lağım faresi" Güncel HIV dünyada düşerken Türkiye'de 4 kat arttı Sağlık Motorine bu defa indirim geldi Ekonomi