Yeni adli yılda 'adalet' manzarası: 9,8 milyon soruşturmada 14 milyon kişi şüpheli
Türkiye yeni adli yıla, kamuoyunun yakından takip ettiği davalarla, artan dosya yüküyle girdi. 2021'de 9,8 milyon soruşturmada 14 milyon kişi şüpheli olarak bulunuyor. Bu sayının giderek artması beklenirken, yargı bağımsızlığı tartışması devam ediyor.
Türkiye, yeni adli yıla yargıda yaşanan bir dizi sorunla giriyor. Bir yanda muhaliflere yönelik verilen gözaltı, tutuklama kararları ile açılan soruşturma ve davalar eleştiri konusu olurken, diğer yandan yargıya yönelik bağımsız ve tarafsız davranmadığı eleştirileri artıyor.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yargıdaki kadrolara, AKP'ye yakın isimler ile tarikat, cemaat mensuplarının doldurulduğu iddiası öne çıkıyor. Adalet Bakanı ve yardımcısının yer aldığı Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) yapısı tartışma yaratırken, iktidar hâkim ve savcılara "coğrafi teminat" sözünü halen yerine getirmedi.
Öte yandan HDP kapatma davası, Ekrem İmamoğlu davası, Kobani davası yeni adli yılda sonucu yakından takip edilecek ve 2023 seçimlerini doğrudan etkileyecek davalar olacak.
DW Türkçe Alican Uludağ, yeni adli yılın açılışı dolayısıyla verdiği kararlarla hiç gündemden düşmeyen ve tartışmaların odak noktası haline gelen "Türkiye'deki yargı"ya mercek tuttu.
DOSYA YÜKÜ ARTIYOR
Adalet Bakanlığı'nın son güncel verilerine göre, 2021 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de toplam 23 bin 103 hâkim ve savcı görev yapıyor. Savcı sayısı 7 bin 489'ken, hâkim sayısı ise 15 bin 614 olarak kayıtlara geçti. 2014 yılında Türkiye'de yaklaşık 15 bin hâkim ve savcı bulunuyordu.
2021 yılında bir hâkim ve savcıya düşen dosya sayısının 2020 yılına göre arttığı gözleniyor. 2020 yılında bir savcıya, geçmiş yıllarda devredilenle birlikte bin 409 dosya düşerken, bu rakam 2021'de bin 418'e yükseldi.
Bir hâkime 2020'de düşen dosya sayısı 709 olarak tespit edilirken, 2021'de bu sayı 799 oldu.
9,8 MİLYON SORUŞTURMADA, 14 MİLYON KİŞİ ŞÜPHELİ
Türkiye'de her yıl açılan dava ve soruşturma sayısında da ciddi artış yaşanıyor. 2020'de 8 milyon 995 bin soruşturma varken, geçen yıl bu sayı yaklaşık 1 milyon artarak 9 milyon 856 bine yükseldi. Bu soruşturmalardaki şüpheli sayısı ise geçen yıl 14 milyon 345 bin 936 oldu. Bu sayı 2020'de yaklaşık 13 milyondu.
Bu dosyalarda mağdur sayısı ise 10 milyon 903 bin olarak tespit edildi. Geçen yıl açılan soruşturmaların yaklaşık 5 milyonuna takipsizlik kararı verilirken, 2 milyon 898 binine ise dava açıldı. Yani takipsizlik verilen dosya sayısı, geçen yılki soruşturmaların yüzde 55,7'sini oluşturdu.
DAVA SAYISI 3 MİLYONU AŞTI
2021 yılındaki dava sayısı 2020'ye göre artarak 3 milyon 290 bin oldu. Bu davalarda 2 milyon 529 bin mahkûmiyet çıkarken, beraat sayısı ise 756 bin 767 oldu. 674 bin 814 dosyada ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
COĞRAFİ TEMİNAT SÖZÜ TUTULMADI
Hâkim ve savcılar, iş yükünün yanı sıra birçok sorunla da yüz yüze. İnsan Hakları Eylem Planı’nda 6 ay içinde getirileceği sözü verilen hâkim ve savcılara coğrafi teminat, bir yılı aşkın zamandır hayata geçirilemedi. Adalet Bakanlığı, bu konuda hazırladığı uygulama takvimine rağmen, hâkim ve savcılar sürgün korkusu yaşamadan görevlerini yapmalarını sağlayacak coğrafi teminata kavuşamadı.
YARGININ YARISI KIDEMSİZ
15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan ihraçlardan sonra yargıda önemli bir hâkim ve savcı açığı doğdu. İktidar, bu boşluğu gidermek için önce 70 puan barajını kaldırdı. Yaklaşık 5 bini barajsız olmak üzere bugüne kadar yargıya 12 bin yeni hâkim ve savcı alındı. Bu hâkim ve savcıların önemli bir bölümü yeterli staj yaptırılmadan görevine başladı. Bu nedenle yargı mensuplarının yarısının kıdemi, 5 yılın altında kaldı.
Bu kıdemsiz hâkim ve savcılar, kısa sürede Ankara ve İstanbul gibi birinci sınıf yargı üyelerinin görev yapması gereken kentlere atandı. Gazeteci Sedef Kabaş ve pop müzik sanatçısı Gülşen'i tutuklatan İstanbul Savcısı Türkşad Kunthan Uçuk'un, 30 Eylül 2021'de mesleğe başladığı ortaya çıkmıştı.
FETÖ’DEN BOŞALAN KOLTUKLARA BAŞKA CEMAATLER GELDİ
AKP iktidarı, 2010 yılında yaptığı anayasa değişikliği referandumuyla yargıda FETÖ yapılanmasının hâkimiyet kurmasına neden oldu. Ancak 17-25 Aralık soruşturmalarından sonra iktidar ile FETÖ yapılanması arasında güç mücadelesi başladı.
FETÖ, 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişiminin ardından devlet kadrolarından tasfiye edilmeye başlandı. Ancak Gülen yapılanmasından boşalan kadrolara bu kez Hakyolcular, Menzililer, MGV'ciler (Milli Gençlik Vakfı), İstanbul Grubu ve milliyetçiler gibi başka tarikat veya grupların getirildiği biliniyor.
YARGI SORUNUNDA HSK'NIN ROLÜ NE?
Yargıyla ilgili tartışmaların bir odağında ise Hâkimler ve Savcılar Kurulu bulunuyor. Anayasaya göre HSK'nın Başkanı Adalet Bakanı ve bir üyesi de Bakan Yardımcısı. Kurulda geniş yetkilere sahip olan Adalet Bakanı'nın isteği dışında bir karar çıkması mümkün değil. Yine HSK'nın üyelerini AKP ve MHP'nin çoğunlukta olduğu TBMM ve Cumhurbaşkanı seçti. Son yapılan seçimde üç üyesi hariç, kurulun tüm üyeleri iktidarın istediği isimlerden oluştu.
Peki, HSK'nın yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından önemi ne? Hâkimler ve Savcılar Kurulu, hâkim ve savcıların atama, yer değiştirme, açığa alma, soruşturma açma ve ihraç etme yetkilerine sahip. Bu nedenle şu an AKP iktidarının kontrolü altındaki HSK, yargıyı buna paralel olarak istediği gibi şekillendirebiliyor. Özellikle başta Ankara ve İstanbul olmak üzere başsavcılıklar, terör suçlarına bakan savcılık ve mahkemeler ile tutuklama kararlarına bakan sulh ceza hâkimlikler HSK tarafından "kontrol altında" tutuluyor. Örneğin Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan'a devrine karşı çıkan mahkeme başkanı Nimet Demir, HSK tarafından İstanbul'dan Kahramanmaraş'a sürülmüştü. HSK, aynı zamanda Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine de tartışmalı atamalar yapıyor.
YARGI NE KADAR TARAFSIZ?
Türkiye'de yargıya yönelik en sert eleştiri, iktidarın muhalifleri sindirmek için kullandığı bir araç olduğu iddiası oldu. Yargıdan çıkan kararlar, bu görüşü destekliyor. Son olarak şarkıcı Gülşen, imam hatip okullarına yönelik sözleri nedeniyle önce tutuklandı, ardından ev hapsine alındı. "Namaz kılmayanlar öldürülebilir" şeklinde açıklama yapan İlahiyatçı Ebubekir Sifil hakkında ise herhangi bir işlem yapılmadı.
İktidarın protesto edildiği Gezi davasında mahkûmiyet kararı çıktı. Osman Kavala, yaklaşık 5 yıldır cezaevinde. HDP'nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere çok sayıda HDP'li siyasetçi yargı kararıyla tutuklu olarak yargılanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ihlal kararlarına karşın Kavala ve Demirtaş, mahkemeler tarafından serbest bırakılmadı.
PEKER'İN İDDİALARI SORUŞTURULMUYOR
Organize suç örgütü davası sanığı Sedat Peker, iktidar mensuplarının da arasında yer aldığı birçok kişi hakkında başta uyuşturucu, sanal bahis ve rüşvet gibi iddialarda bulundu. Ancak yargı, Peker'in Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) dışında ortaya attığı iddialarla ilgili herhangi bir soruşturma başlatmadı.
ÇETE DOSYALARINDAN ÇIKAN HÂKİM VE SAVCILAR?
Yargıdan çıkan kararlar tartışma yaratırken, diğer yanda bazı hâkim ve savcıların isimlerinin karıştığı çete dosyaları ise yargıdaki sorunun başka bir boyutu. İranlı uyuşturucu kaçakçısı Naci Şerifi Zindaşti ve üç adamı, hâkim Cevdet Özcan tarafından tahliye edildi. Bu nedenle hakkında dava açılan Özcan halen ihraç edilmedi. Savcı Durmuş Yılmaz'ın, İranlı rejim muhaliflerini Türkiye'den kaçırmaya çalışan casusluk şebekesinde yer aldığı ortaya çıkmıştı. Yılmaz, bu nedenle ihraç edildi. "FETÖ borsası"na adı karışan savcı Lütfi Karabacak da ihraç edilen bir başka yargı mensubu. Selahattin Demirtaş hakkındaki davaya bakan mahkemenin başkanı Bahtiyar Çolak ise kendilerine "Atadedeler" diyen suç örgütünün yönetici olmak iddiasıyla ev hapsine alınmıştı. Adana'da ise Terör Savcısı Osman Yarbaş, uyuşturucu sevkiyatını yönettiği iddiasıyla tutuklanmış ve meslekten ihraç edilmişti.
YENİ ADLİ YILDA HANGİ DAVALAR GÖRÜLECEK?
Yeni adli yılda birçok kritik dava ve soruşturma görülecek. Anayasa Mahkemesi'nde HDP hakkında açılan kapatma davasının görülmesine devam edilecek. Yılsonuna doğru kapatma davasında bir karar çıkması bekleniyor. Yine Demirtaş'ın yargılandığı Kobani davasına Ankara'da devam edilecek.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret iddiasıyla açılan davada ise İstanbul'da 21 Eylül günü görülecek. Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin soruşturmada ise dava açılması bekleniyor. Mehmet Ağar'ın yargılandığı faili meçhul cinayetler davası ile Musa Anter cinayetini konu alan davada karar çıkması bekleniyor.
YARGIÇLAR SENDİKASI NE DİYOR?
DW Türkçe'ye konuşan Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, yargının adli yıla sorunlarıyla başlayacağını belirterek, "En büyük sorun, yargıç ve cumhuriyet savcısının alımında, atama ve yetkilendirilmelerinde liyakatin gözetilmemesidir. Ardından yargıç ve savcıların teminatlarının bulunmamasıdır. Bunun başında coğrafi teminat geliyor. Onun dışında iş yükü fazlalığı, uzman personel yetersizliği eklenebilir" dedi.
PEHLİVAN: HSK BAŞLI BAŞINA BİR SORUN
Sorunların yıllardan beri devam ettiğini dile getiren Pehlivan, polisten ayrı bir adli kolluğun olmamasının da başlı başına bir sorun olduğunu ifade etti. "HSK'nın oluşumu başlı başına bir sorundur" diyen Pehlivan, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle HSK'nın siyasi iradeye bağlandığını savundu. Pehlivan, şu görüşleri dile getirdi:
"Durum böyleyken, HSK yargıda tek belirleyici kurumdur. Kararlarına karşı ihraçlar dışında yargı yoluna başvurmak mümkün değildir. Öyle olduğu zaman keyfilik gündeme gelmektedir ya da siyasi iktidarın dediğinden çıkmayan bir HSK ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde işleyen bir yargının verdiği kararların tartışılması da mümkündür. Haksız tutuklamalar sıkça konuşulmaktadır. Kısacası yargı kararları kamu vicdanında kabul görmemektedir. Bu da yargıya olan güvenin azalmasına sebep olmaktadır. En son yüzde 20-30 oranında bir yargıya güven vardır."
Son zamanlarda sıkça hâkimler ve savcıların göreve çağrıldığını anımsatan Pehlivan, "Hâkimler ve savcılar görevdedir. Ancak hâkimler ve savcılar kahraman değildir. Bizden kimse kahramanlık beklemesin. Herkes kendi sorumluluğunu yerine getirsin. Bu bizim üzerimizde ciddi bir yük olmaktadır. En büyük sorumluluk siyasi partilerdedir" dedi.