AB Komisyonu, Türkiye Raporu'nu yayımladı: 14-28 Mayıs seçimlerinde şartlar eşit değildi

Abone ol

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu bugün yayınladığı yıllık ilerleme raporunda, Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler olduğu uyarısında bulundu. Raporda 14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde taraflı medya ve şartların eşit olmaması görevdeki isme avantaj sağladı" denildi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi ile birlikte AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten, aday ve ve aday olmak isteyen 10 ülkeyle ilgili genişleme raporlarının yayınlanması dolayısıyla Brüksel’de basın toplantısı düzenledi.

T24'te yer alan habere göre, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ve bugün yayımlanan raporda bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nin gücü Cumhurbaşkanlığı makamında topladığı ve bu sebeple yasama-yürütme-yargı arasında etkili bir kuvvetler ayrılığı bulunmadığı ifade edildi.

Siyasi partilerin ve milletvekillerinin çeşitli gerekçelerle hedef alınmasının siyasi çoğulluğu baltalamaya devam ettiği belirtilen raporda, muhalefet partilerinin belediye başkanlarına yapılan baskının da yerel demokrasiye zarar verdiği ifade edildi.

Avrupa Komisyonu, denetleme organlarının çoğunun Cumhurbaşkanı'na bağlı olduğunu belirtirken, Venedik Komisyonu'nun Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile ilgili önerilerinin hala uygulanmadığını vurguladı.

14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Genel Seçimler'de seçmenlere siyasi alternatifler sunulduğu ve katılımın yüksek olduğu belirtilen raporda, "taraflı medya ve şartların eşit olmaması görevdeki isme avantaj sağladı" denildi.

"KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK İLERLEME KAYDEDİLMEDİ"

Raporda Türkiye'nin güneydoğusundaki durum ile ilgili şu değerlendirmede bulunuldu

"Güneydoğu bölgesindeki durum, özellikle Şubat 2023'te yaşanan depremlerin ardından endişe kaynağı olmaya devam etti.

Türk hükümeti, Irak ve Suriye'de güvenlik ve askeri operasyonlar gerçekleştirdi. AB'nin terör örgütü listesinde yer alan Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) terör saldırıları nedeniyle sınır bölgeleri güvenlik riskiyle karşı karşıya kaldı. Hükümetin terörle mücadele konusunda meşru hakkı ve sorumluluğu vardır, ancak bunu hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkelerine tam uyum içinde yapması esastır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerekiyor. Kürt sorununun çözümüne yönelik inandırıcı bir siyasi barış sürecinin yeniden başlatılması konusunda ilerleme kaydedilmedi. Depremlerin ardından Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), Haziran ayında sona eren Mayıs seçimleri öncesinde tek taraflı ateşkes ilan etti. Türk yetkililer Kasım 2022'de İstanbul'da düzenlenen saldırıyla PKK bağlantılı Halk Koruma Birlikleri'ni (YPG) ilişkilendirdi, ancak PKK olayla ilgisi olduğunu reddetti. AB, PKK'nın saldırılarını açıkça kınadı ve mağdur aileleriyle dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Türkiye, Kuzey Suriye ve Irak'ta PKK ve bağlantılı gruplara yönelik hava saldırılarını sürdürdü."

"YÜRÜTMENİN HAKİM VE SAVCILAR ÜZERİNDEKİ BASKISI ORTADAN KALDIRILMADI"

Türkiye'de sivil toplumun baskı altında olduğunu belirten Avrupa Komisyonu, yargı reformuna rağmen yargıdaki yapısal eksikliklerin giderilemediğini vurguladı. Raporda ayrıca "Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen yürütmenin hakim ve savcılar üzerindeki aşırı etki ve baskılarının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Avrupa Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği bazı kararların da uygulanmamasını endişe verici bulduklarını bildirdi. AİHM kararlarının uygulanmamasının "Türkiye'de yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığı konusunda endişe kaynağı" olduğu vurgulandı.

İfade özgürlüğü alanında ciddi gerilemenin sürdüğü ifade edilen raporda, "Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine yönelik geniş kısıtlamalar, onların özgürlüklerini kullanmaları üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam etti" denildi.

Toplanma hakkının da uluslararası anlaşmalara uygun olarak izin görmediğini vurgulayan Komisyon, "Barışçıl gösterilere defalarca yasaklamalar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler yaşandı. Göstericiler soruşturmaya tabi tutuldu" ifadelerini kullandı.

"LGBT'YE YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ HALA CİDDİ BİR ENDİŞE KAYNAĞI"

Raporun ilgili bölümünde şu değerlendirmede de bulunuldu:

"En dezavantajlı grupların ve azınlıklara mensup kişilerin haklarının daha iyi korunması gerekiyor. Romanlar hâlâ büyük ölçüde kayıtlı istihdamın dışında tutuluyor ve yaşam koşulları ciddi biçimde kötüleşiyor. Ocak 2023'te Türkiye, 2023-2030 dönemini kapsayan yeni bir Roman stratejisini ve 2023-2025 dönemini kapsayan bir eylem planını kabul etti. Şubat 2023 depremleri Roman nüfusunu orantısız bir şekilde etkilemiş ve etkilenen bölgelerde özellikle kadınlar ve çocuklar olmak üzere yaşam koşulları, geçim kaynakları, temel ihtiyaçlar ve sağlık açısından karşılaştıkları zorlukları artırmıştır. Azınlıklara ve lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, interseks ve queer (LGBTIQ) kişilere yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık ve nefret söylemi hâlâ ciddi bir endişe kaynağıdır."

Dış politikanın Türkiye-AB ilişkilerinin önemli bir elementi olduğu vurgulanan raporda, Ankara'nın dış politikasının AB'nin ortak dış politikasıyla ciddi oranda uyumsuz olmaya devam ettiği de dile getirildi. Türkiye ile AB'nin dış politika uyum oranının yüzde 10 olduğunu belirtildi. Bu oran geçen sene yüzde 8 idi. Komisyon, "Türkiye'nin 7 Ekim 2023'te İsrail'e yönelik saldırıların ardından terör örgütü Hamas'a destek veren söylemleri AB yaklaşımıyla tamamen çelişmektedir" denildi. Komisyon, Türkiye'nin Filistin-İsrail arasında çift devletli çözümü destekleyerek AB politikasına uyduğunu da ifade etti.

"TÜRKİYE, RUSYA İLE TİCARİ VE EKONOMİK BAĞLARINI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE YOĞUNLAŞTIRDI"

Raporda Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşındaki politikasıyla ilgili de şunlar söylendi:

"Rusya'nın Ukrayna'ya karşı saldırganlığıyla başlattığı savaşın ardından Türkiye, BM Genel Kurulu'nda da dahil olmak üzere Rusya'nın askeri saldırganlığını kınadı ve Ukrayna tahılının ihracatını ve esir değişimini kolaylaştırma hedefi de dahil olmak üzere siyasi ve diplomatik girişimlerde bulundu. BM ve Türkiye'nin aracılık ettiği Karadeniz Tahıl Girişimi, Temmuz 2023'te Rusya tarafından sonlandırıldı. Türkiye ayrıca Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakereleri kolaylaştırmaya ve gerilimi düşürme ve ateşkes sağlama konusunda çalışmalar yürüttü.

Ancak Türkiye, AB'nin Rusya'ya yönelik kısıtlayıcı tedbirlerine katılmadı. Mart 2023 itibarıyla Türkiye, AB, ABD ve İngiltere menşeli yaptırımlı malların Rusya'ya ihracatını yasakladı. Bu yasak özellikle Türkiye'de transit halinde olan, antrepolarda saklanan veya serbest bölgelerde bulunan malları hedef alıyordu. Ancak, çift kullanımlı ve hassas teknoloji mallarının potansiyel taşımacılığının yanı sıra, yaptırıma tabi malların Türkiye'den Rusya'ya sınırsız hareketinin hala ele alınması gerekmektedir. Genel olarak Türkiye, Rusya ile ticari ve ekonomik bağlarını önemli ölçüde yoğunlaştırdı ve Türk ekonomisi, başta enerji olmak üzere önemli sektörlerde Rusya'ya daha bağımlı hale geldi."

Komisyon, Türkiye'de mevcut iktidarın Kıbrıs'ta çift devletli çözüm politikasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğunu belirtti.

VİZE SERBESTİSİ

Rapora göre, vize serbestisi yol haritası kapsamında öne çıkan hiçbir kriter yerine getirilmedi. Türkiye'nin hâlâ mevzuatını vize politikasına ilişkin AB müktesebatıyla daha fazla uyumlu hale getirmesi gerektiği belirtildi.

Türkiye'nin AB-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerinden sapmaların da ikili ticareti engellemeye devam ettiği kaydedildi.

YOLSUZLUKLA MÜCADELE

Rapora göre Türkiye'de yolsuzlukla ilgili bir ilerleme kaydedilmedi. Raporda şu ifadeler yer aldı:

"Türkiye, yolsuzlukla mücadelede erken bir aşamadadır. Rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin kilit alanlarında son yıllarda ortaya çıkan eksiklikler giderilmemiştir. Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi'ne aykırı olarak, ilgili kurumlar da dâhil olmak üzere, tam teşekküllü bir yolsuzluğu önleme politikası hâlâ geliştirilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin çeşitli alanlarında mevzuat boşlukları devam etmektedir. Yasal çerçeve ve kurumsal mimarideki sınırlamalar, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında usulsüz etkiye izin vermiştir. Kamu kurumlarının hesap verebilirliğinin ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının bulunmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin eksikliğine işaret etmektedir. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyeleri uygulanmamıştır. Sonuç olarak, yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir.

Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının bulunmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin eksikliğine işaret etmektedir. Sonuç olarak, yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir.

Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının bulunmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin eksikliğine işaret etmektedir. Sonuç olarak, yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir."

Birlikte olduğu 69 yaşındaki erkeği öldürüp parçalamıştı: 79 yaşındaki sanık hakim karşısına çıktı Güncel Anayasa hukukçusundan Can Atalay mütalaası yorumu: Hatalarla dolu... Güncel AB, Ukrayna ve Moldova ile müzakereler için startı verdi Dünya Şimşek ve Erkan yeni yılda ABD'ye gidiyorlar Güncel