Piyasalarda bir garip fiyat oyunu

Makyajlı sunumların yerini enflasyonun boynunu ve belini kıran söylemlerle özel sektörü tehdit eden müdahaleler aldı. Ne bir para politikası ne de bir maliye politikası ortada yok artık.

Son günlerin en sıcak konusu yine fiyat artışı ve onun doğurduğu anlamsız uygulamalar.

Karar vericilerin marketlere ya da genel anlamıyla perakende sektörüne diş gösterme yöntemi ile uygulamalarını kastediyorum…

Daha düne kadar sözde telefon bankacılığı yöntemi ile banka üst düzey yöneticilerini arayarak o gün yapmaları gerekenleri sıralayan emirler gelirdi Ankara’dan. Gerçi arkası kesilmedi bu emirlerin ama enflasyon belasından dolayı şimdilik ikinci sıraya alındılar.

Seçime kadar da günümüzün konusu fiyat sabitleme olacak ve birçok baskı yöntemi uygulanacak…

Ne var ne yok, hepsi kullanılacak. Aba altından sopa ve değişik ceza uygulamaları tam saha pres ile yapılacak, çünkü seçime kadar baz etkisiyle enflasyonu düşürme amacı dışında düşünülen başka bir şey yok.

Yok gerçekten… Ülkenin tüm ekonomik kaynakları tüketilmiş, yurt içi ve dışı borçlanmanın getirdiği faiz yükü çekilmez boyuta gelmiş, kuru sözde korumak için merkez bankası ve bütçeye ek bir faiz yükü birikimi olmuş ve üstüne üstlük kasada da hiçbir şey kalmamış.

Diğer bir ifade ile sıfırı tüketmiş, her şey eksiye inmiş bir görünüm var ortada…

ENFLASYONLA TOPLU MÜCADELE VARDI GEÇMİŞTE

Devletin tüm kaynaklarını verimsiz alanlara yükleyip bir avuç insana sermaye birikimi ve gelir transferi yaratan bu sistemde enflasyonla mücadele adı altında çok programlar yapıldı ve süslü reklamlarla verildi tüm bunlar, hatırlarsınız… Devlete ait saraylarda makyajlı sunumlar yapıldı enflasyonla ilgili. Bu dönemde enflasyon daha yüzde 20’lerdeyken şimdiki telaş inanılmaz boyuta geldi.

Makyajlı sunumların yerini enflasyonun boynunu ve belini kıran söylemlerle özel sektörü tehdit eden müdahaleler aldı. Ne bir para politikası ne de bir maliye politikası ortada yok artık. Durmadan basılan taze para ve enflasyon döngüsü ile gelir yaratan hükümet varını yoğunu seçim için harcamakta ve fiyatları sabitleme rüyası görmektedir.

Üretim gücünü elinde tutan özel sektöre karşı üretim gücü sıfır olan ve sadece denetleme kuvvetine sahip hükümetin bu süreçte sahte enflasyon verileri yaratarak bir bakıma fiyatlara makyaj yapması çok geçici bir işlemdir. TÜİK verilerine göre zaten fiyatlarını raflara yansıtamayan üreticilerin/perakendecilerin bu makyajın altında uyguladıkları fiyat politikasını toplum görüyor ve omuzlarında hissediyor. Baz etkisiyle düşen/düşürülen enflasyonun hayat pahalılığını azaltmadığını herkes biliyor…

Esasında müdahaleciler de başta.

***

BİR DOKTORA BURSLU ÖĞRENCİ GRUBU VAR

YÖK 2017 yılında ülke ihtiyacı kapsamında 100 tematik alanda doktora programı başlatmış (YÖK 100/2000 programı), ALES, YDS (yabancı dil sınavı) ve mülakatla doktora öğrencilerini belirli programlara yerleştirmiş ve bunları üniversitelere dağıtmıştı.

Bu programa girmenin koşulu, sigortalı olarak bir yerde çalışmamak ve bağlı bulunduğu üniversitede sanki bir araştırma görevlisi olarak eğitimine devam etmekti.

Hala da öyle.

Ama ortada iki büyük sorun var…

Başlangıçta öğrencilere verilen burs miktarı 2450 liraydı ve bu 2324 lira olan asgari ücretin üzerindeydi. Gel gör ki bu yapı ilerleyen dönemde değişti ve burs miktarı şu an hala 3825 lira olarak uygulanmaktadır. Nisan ayında yeni bir ayarlama getirilecek ama orada da artışa tavan konulduğu için asgari ücretin çok altında bir değer olacağı beklenmektedir.

Üstelik bu bilim adamı adaylarının doktora yaptığı dönemde sosyal sigorta kayıtları da yok. Yani hayatlarından bir bölümü neredeyse feda eder nitelikteler.

Bir doktora sürecinin 5-7 yıl arasında bir zaman aldığı düşünüldüğünde, bu grubun yaşam koşullarının artırılması ve hemen sigorta yapılması gerçeği ortadadır.

Sözü fazla uzatmaya gerek yok… Yurt dışındaki beyinleri buraya çekmek için makyajlı maaşları reklamlar açıklayan YÖK’ün kendi bilim adamlarına verdiği değeri yükseltmesi gerekiyor.

Yoksa onları da kaybederiz!

Etiketler
Veysel Ulusoy Enflasyon Para Tehdit