Her şey daha yeni başlıyor

Halkın beklentisi ve son günlerde test edilen gücünün temiz siyasetle buluşması başarının en büyük tetikleyici unsurudur. Bunun da vazgeçilmez unsuru halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır.

Son saatlerdeki gelişmeler bize halkın yaşanan siyasal süreçte ne kadar güçlü, kullandığı iletişim araçları ile de ne kadar etkin olduğunun bir görünümünü vermiştir. Artık kapalı kapılar arkasında … tümcesinin halka rağmen işlemediği aşikardır. Özellikle son birkaç günlük gelişmelerden sonra da bunu yaşamış ve test etmiş olduk.

Esasında yazımızın konusu bu gelişmeleri değerlendirme değildir. Aksine artık gerçek gündeme yoğunlaşmanın gereğini vurgulayan içeriğe dikkat çekmedir.

Peki nedir bu içerikler diye sorarsanız, düşünmeden deprem bölgelerinde yaşanan sosyal ve ekonomik zorluklar, finansal kriz içinde bulunan ekonomide yeniden yapılanmanın maliyeti, işgücü ve onun göç sorunu ve tüm bunların yaşamımızda alıp götürdüğü yıllar olduğunu vurgularım...

13 MİLYONLUK ÜRETİM GÜCÜNÜ YENİDEN YAPILANDIRMA

Sosyal ve ekonomik kırılmaların yarattığı sorunların en başında bölgesel işgücündeki dağılma/bozulma gelir.

Bir yandan ekonomik döngülerden etkilenip yer değiştiren işgücü etkisi, diğer taraftan şiddetli depremin ortaya çıkardığı göç faktörü ekonomimizde bölgesel çalışma kuvvetini derinden etkilemiştir. Sadece bununla da kalmamış, yarattığı emek talep ve arz dengesizliği ile önce ücretleri arkasından da tarım ve sanayide potansiyel üretim gücünü etkilemiş etkilemeye de devam edecektir.

Dahası bu etkinin orta ve uzun vadede çok daha etkili olacağı ve bölgesel dengeleri değiştireceğini söylemek zor değil.

Köylerin şehirlerin yer bir olduğu ortamda sadece yerelde işgücü ve üretim yapısının günümüzdeki görünümü bozulmakla kalmamış, nüfusun zorunlu olarak yer değiştirmesi sonucunda ekonomide inanılmaz girdi ayarlama maliyeti de ortaya çıkarmıştır. Eğitim sektöründen tarıma, sanayiden hizmetler sektörüne kadar her şey yapısal bir değişime, daha açık bir söylemle çöküntüye uğramıştır.

Öğretmenler, öğretim üyeleri öğrencileri ile birlikte derinden etkilenmiş ve farklı illere ya geçici ya da kalıcı olarak gitmek zorunda kalmıştır. Uzun dönemli bir insan sermayesi birikimi sorunu olarak karşımıza çıkan bu durumun yanında kısa dönemli en büyük olumsuz etkiyi tarımsal üretimde görmekteyiz.

Tam da tarımsal sanayi ürünlerden olan pamuk, mısır ve şeker pancarı tohumlarının tarlayla buluşma zamanında enkazın altında kalan işgücü ile makine ve teçhizatın etkisiyle azalacağını tahmin etmek bu kapsamda zor değildir.

Sadece tarımda değil, aynı zamanda sanayi işgücündeki azalmanın hem girdi maliyetlerini yükseltirken hem de kaliteyi etkileyeceğini öngörmek de mümkündür.

Tüm bunların yanında göç etkisiyle başka bölgelerdeki konut sektöründe yaşanan kira artış hızı korkutucu bir boyuta ulaşmakla kalmamış, daha uzun süreli bir enflasyonist baskının yaşanacağının izlerini de açığa çıkarmıştır.

NE YAPMALI?

Yukarıda sadece bazı kısımlarını tartıştığımız ekonomik ve sosyal kırılmaların ortadan kaldırılması yine finansal zorlukları da göz önünde aldığımızda kolay olmayacaktır.

Öte yandan şehirlerin, köylerin yeniden kurulması ve kaybedilen makine ve teçhizatın yerine konulması planının hızla yapılması üretim gücü etkisiyle ulusal gelir potansiyelinin ivmesini artıracaktır. Bu ivme de sonuçta yeniden işgücü ve sermaye birikimini depremden etkilenen bölgelere yönlendirecektir.

Ayrıntılara girmeye gerek yok ama şu vurguyu yapmak zorundayız: Tüm bu süreci halk yararına başlatacak ve başarıya ulaştıracak olan da siyaset kurumu ve siyaset yapan (satan değil) gruplardır.

Halkın beklentisi ve son günlerde test edilen gücünün temiz siyasetle buluşması başarının en büyük tetikleyici unsurudur. Bunun da vazgeçilmez unsuru halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır.

Etiketler
Veysel Ulusoy