Matematik ve ekonomi

Ekonomi bilimi öncelikle teori üzerinde tartışmalar ile irdeler her şeyi. Enflasyondan işsizliğe, ekonomik büyümeden devletin bütçesine ve uluslararası...

Ekonomi bilimi öncelikle teori üzerinde tartışmalar ile irdeler her şeyi. Enflasyondan işsizliğe, ekonomik büyümeden devletin bütçesine ve uluslararası ticaretten döviz kuruna kadar tüm faktörler etkileşim içinde olduğundan dolayı onların temeli, deyim yerindeyse, teorik olarak ele alınır ve etkileşimin yönü ile varsa göstergesi, hacmi de ortaya konulur.

Bu aslında yüz yıllardan beri öyledir ve son birkaç yüz yıldan bu yana da kitaplara yerleşmiş, deneyim ve veri analiz yöntemleriyle de hayat bulmuştur.

Ülkelerin ekonomi yönetimi dış ticaret fazlası ve teknolojik gelişmenin aynı anda döviz kurunu düşüreceğini, dışarıya gönderilen her birim ürün fiyatının daha yüksek seviyelerde gerçekleşeceğini bilir.

Hem de çok iyi bilir…

Bu sayede gelirini artıran firmalar belirli bir kısmını çalışanın reel ücretlerine yansıtarak hem paylaşımı uygun hale getirir hem de uzun dönemde verimliliği artırır. Bu durumun sürekliliği ülke ekonomisinin de kararlı büyümesine derinden etki eder.

Sadece bu mu?

Tabii ki hayır.

Dış ticaret hacmindeki artışın özelliğine da bağlı olarak ülke ekonomisi değişik şekiller alır. Örneğin deli gibi üretip ihraç etme çoğu zaman ihraç birim fiyatlarını azaltır ve özellikle ülke para birimi değersiz hale geldiğinde sudan ucuz bir yapıda başkasına çalışıp durursunuz.

Hem çok daha fazla çalışıp hem de çok daha derinden fakirleşirsiniz.

Nedeni ise çok basit… İhraç mallarınız, ithalata göre ucuzlar, döviz kuru dezavantajı nedeniyle ara ve sermaye malları devamlı pahalıya ithal edileceği için sürekli bir fakirleşme ihracat artışı ile karşımıza dikilir.

Fakirleştiren büyümedir diğer adı bunun…

İHRACATLA ÖVÜNMEK Mİ?

Son dönemde tam anlamıyla ihracat değeriyle övünmemizin temelinde bu yatıyor aslında. Pandemi nedeniyle ithalatın azıcık da olsa ülkemize yönelmesi ile geçici bir iştah yaşayan üretim ve ihracat sektörü bu yalancı iştahı kredi pompalanması sonucunun da etkisiyle biraz da şımararak tecrübe etmektedir.

Sürecin çoğunun yapay yöntemlerle geminin fırtına da yüzdürülmesine dayandığı açıkken, bunun bir övünç kaynağı gibi algılanması ve sunulması sorunları daha da artırıcı bir özellik taşımaktadır.

Hiçbir yapısal dönüşüme dayalı olmadan, hiçbir ekonomik politika uygulaması olmadan sadece dış talepten dolayı geçici bir artışın yarattığı bu ek baloncuklar sönmeye mahkûmdur.

Emek vermeden elde edilen her değerde olduğu gibi…

ENFLASYONDA YALANCI DÜŞÜŞE HAZIRLANMA MI?

Dış ticarette olan durumun bir farklı versiyonu enflasyonda da karşımıza çıkacak beklentisi hükümet edenleri sabırsızlıkla matematiğin o sihirli yapısına bağlı kılmaktadır. Yıldan yıla aynı dönem karşılaştırması ile hesaplanan enflasyon oranının (yani fiyatlardaki yüzdesel artışın) sanki yeni yılın başından itibaren azalacakmış gibi davranacağını uman karar vericilerin, yine bir emek harcamadan illüzyona bağlı olarak azalmasıyla elde edecekleri seçime dayalı faydayı daha şimdiden dillendirmeye başlamaları boşuna değil.

Diğer bir ifadeyle, oturduğunuz yerden matematiğin de yardımıyla enflasyonu düşürecek ve bundan fayda umacaksınız.

Bu tam anlamıyla kara cahillik…

Hem de en karasından.

Enflasyon oranı matematiksel olarak düşse bile hayat geçen yıla göre artan enflasyon oranı üzerinden daha pahalı, fiyatlar yine yukarı yönlü tırmanışına devam edecek ve mutfaktaki yangın sürekli olacaktır. Bunu da aslında o aynı matematik söylüyor ve ekonomistler ise dillendiriyor.

Gerçek olan ekonomistler…