Biden gazetecileri takip ettiriyormuş!

ABD başkanlığının değişmesiyle demokrasinin eski güzel günlerine döndüğü fikri medya tarafından sürekli tekrarlansa da ülkedeki kutuplaşmanın bittiği söylenemez, hatta daha da kötüleştiği bile iddia edilebilir.

Seçimlerin kaybeden tarafı muhafazakarlara özellikle 6 Ocak kongre baskını için operasyonlar yapılsa da önemli bir ilerleme kaydedilemedi. O dönemde vatana ihanet suçundan yargılanacakları iddia edilen Trump yanlısı göstericilerin “darbe girişimi” içinde olmadığı ispatlandı. Aralarında organize bir bağ olmayan göstericilerin bir çoğu serbest kaldı. “Proud Boys” gibi aşırı milliyetçi grupların liderlerinin FBI muhbiri oldukları ortaya çıktı. Özetle “Trump darbe tezgahladı” tezi suya düşmüş oldu.

NSA iddiaları

Bir de bunun üstüne ABD’nin son günlerde bolca konuştuğu bir mevzu var. ABD Fox News’un anchormanlerinden biri olan Tucker Carlson Joe Biden tarafından NSA vasıtasıyla takip edildiğini iddia etti.

Tucker Carlson ABD medyası için önemli bir isim çünkü muhafazakar kesimde ciddi karşılığı var. Gelecek seçimler için yapılan anketlerde olası adaylar arasında muhafazakarların en çok oy vermek isteyeceği kişilerden birisi Carlson. Deli saçması sağcı fikirlerinin ötesinde ABD merkez nizamına biraz alerjisi olmasıyla da bilinir. Düzenli olarak CIA karşıtı haberler yapar, anti emperyalist Güney Amerikalı gazetecileri yayına alır. Hatta Edward Snowden olayını patlatan ünlü gazeteci Glenn Greenwald’ı da Carlson’un yayınlarında sıkça görebilirsiniz.

Biden gazetecileri takip ettiriyormuş! - Resim : 1

Gazeteci Tucker Carlson

Carlson’un iddiasına göre NSA hükümetin emriyle kendisinin e-maillerini okuyor ve zamanı geldiğinde ona karşı kullanmak için sızdırıyordu. Carlson bu bilgiye NSA içindeki kaynağından eriştiğini söylemişti. Bu iddia ortaya atıldıktan sonra ABD liberal medyasında genel kanı Carlson’un yalan söylediği yönündeydi. Ancak olayı eşeleyen başka gazetelerin de yardımıyla NSA açıklama yapmak zorunda kaldı.

NSA yetkilileri Kremlin bağlantılı bir takım kimseleri takip ettiklerini, Carlson’un onlarla iletişim kurmasından dolayı takibe takıldığını iddia ettiler. Fakat açıklamalarında maillerini okumadıklarını söylememişlerdi. Carlson’a göre bu anayasaya aykırıydı.

Carlson’un anlattıklarına göre amacı Putin ile röportaj yapmaktı. Putin’e ulaşmak için Kremlin’den bir takım yetkililer ile temas kurmuştu. Ona göre NSA mailleri okuduğu için bundan haberdar oldu ve zamanı geldiğinde kullanmak için arşivledi. Carlson NSA’in bu mailleri sızdırıp programını yayından kaldırmak ve bir nevi “vatan haini” ilan edebilmek için bunları yaptığını düşünüyordu.

İşin aslı

Açıkçası Carlson’un bir olayı abartma konusundaki sicili zaten çok parlak değil. Muhafazakar kesim kendisine bayılsa da karşı cephede bir o kadar da düşmanı var. ABD’deki kutuplaşmanın ciddi sorumlularından birisi olarak da gösterilebilir.

Ancak Carlson söylediğim gibi merkez nizamın sevmediği bir adam. NSA’in onu ve onun gibi bir çok gazeteciyi takip ettirdiği iddiası bana çok saçma gelmiyor açıkçası. NSA’in bunu kesin bir dille reddetmemiş olması da cabası. Yani Carlson olayı sadece kendine yorarak abartıyor olabilir ama iddiaları tamamıyla mesnetsiz de denemez.

Burada oluşan asıl korkutucu durum liberal medyanın tüm bu olaylara verdiği tepki oldu. İddialar önce deli saçması olarak işaretlenmişti. Kısmen varlığı ispatlanınca da “aşırı sağın istihbarat yetkililerimize yaptığı karalama kampanyası” diye başlıklar atıldı. Sadece bir iki tane değil, neredeyse tüm büyük baş medya kuruluşlarıydı bunlar.

Benim aklıma yatmayan kısım ise Demokratlar ve genelinde liberaller nasıl bu kadar ABD istihbaratının sevdalısı oldular. ABD ordusuna, istihbaratına yapılan eleştiriler artık liberal çevrelerde kabul görmez oldu. Açıkçası CIA ve benzeri tüm kuruluşları kendilerini ABD soluna sevdirebildikleri için tebrik etmek gerekir.

Düşünce özgürlüğü, kişisel haklar ve özel hayatın gizliliği gibi kavramlar maalesef eski popülerliğini yitiriyor batıda. Carlson’un haberi altına liberal ABD’lilerin yaptığı “beter olsun, o gazeteci değil” gibi yorumları görünce insan daha da üzülüyor. Çünkü özellikle Biden geldikten sonra “aşırı sağcılarla uğraşacağız” diye atılan her adım sola karşı da atıldı.

“Aşırılıkla mücadele” kapsamında getirilen yasalara “devlet ve merkez nizama karşı çalışanlar” gibi yuvarlak cümleler eklendi. İnternette sağ gruplar susturulurken yanlarına yavaş yavaş kendilerine muhalif solcuları da eklediler. Maalesef tüm bunların iznini de yine liberallerden aldılar.

ABD’de 11 Eylül sonrası oluşturulan devlet baskısının benzeri yine ortaya çıktı. O zamanlar terörle mücadele bahanesinin yerini şimdi aşırı sağ ile mücadele aldı. Bahaneyle sansür ve özel hayatın gizliliğinin ihlali normalleştirildi.

ABD’nin her 15-20 senede bir çeşitli sebeplerle askıyı aldığı övünç kaynağı düşünce özgürlüğü kendisini bir kez daha tozlu raflarda gördü. Bakalım ne zaman tekrar raftan indirebilecekler? Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

Etiketler
Muş