Batının emekli asker bildirileri

Ülkemizde 104 amiralin imzaladığı bildiri gündemimizi epeyce işgal etmişti. Bizden sonra benzer olaylar batı ülkelerinde yaşanmaya başladı. Fransa’nın ardından Almanya ve ABD geldi. Ancak bizdeki bildirinin aksine batıda çok daha tehditkar ve buyurgan bir dil kullanılıyordu.

Fransa kendini korumaya aldı

Fransa, batılılar için bu furyanın başlangıcı oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuelle Macron başa bir liberal siyasetçi olarak gelse de son yıllarda politikaları epey değişime uğradı. 2022 seçimleri yaklaşırken anketlerde durumu iyi gözükmeyen ve sağcı Le Pen’in arkasına düşen Macron daha muhafazakar politikalara yöneldi. Covid-19 önlemlerinin yanı sıra ekonomik olarak yorulan Fransız halkı, hem yükselmekte olduğunu düşündüğü siyasal İslam’ı hem de giderek artan Amerikan nüfuzunu tehdit olarak görmeye başladı.

1 Nisan 2021’e kadar yapılan anketlerde Le Pen farkı 4 puana kadar çıkarmıştı. Macron ise özellikle 2020’den sonra bir yol değişimine gitti ve 2021’de bunu iyice hızlandırdı. Fransızların en büyük korkusu siyasal İslam’dı. Müslümanlara karşı çeşitli yasaklar getirdi. Tek korkuları İslam da değildi.

Geçtiğimiz aylarda ABD akademik dünyasının tüm dünya üniversitelerini kültürel açıdan nasıl bir baskıya aldığını anlatan bir yazı yazdım. Yazının linkine aşağıdan ulaşabilirsiniz. Bu kültürel nüfuzun en belirgin olduğu yer, LGBT ve kadın hakları adı altında “sorunlu” kabul ettiği yabancı dillerin değiştirilmesiydi. Onlara göre İspanyolca, Fransızca, Almanca ve Portekizce gibi dillerin cinsiyetsizleştirilmesi gerekiyordu. Fransızlar ise bunu kültürlerine saldırı olarak görüyorlar. Dillerinin yabancı bir ülke tarafından “ideolojik” olarak zorla değiştirilmesini kültürel emperyalizm olarak niteleyenler de var. Fransızlar bu konuda yalnız da değiller. İspanyolca konuşan Güney Amerika ülkeleri de bundan çok rahatsızlar. Ancak Fransızlar bunu yakın bir tehlike olarak görüyorlar çünkü üniversitelerinde bu fikirler hızlıca yayılıyor. Bu nedenle Macron yönetimi Fransızcadaki birtakım kelimelerin “cinsiyetsiz” versiyonlarının üniversitelerde kullanılmasını yasakladı.

Birçokları Macron’un siyasetindeki bu değişimleri oy kaygısı ile açıkladı. Ancak binlerce askerin imzaladığı bildiriden anladığımız, tek korkusunun oy olmadığıydı. Fransız askerler bildiride toplumun parçalanmakta olduğunu ve Fransa’nın değerlerinin korunması gerektiğini vurguladılar. Onlara göre siyasal İslam Fransa’yı doğrudan tehdit ediyordu. ABD’den gelen yeni “ırkçılık karşıtı” dalganın ise daha fazla ırkçılığa yol açtığı ve toplumu ırklar arası kavgaya ittiği söylendi.

Bu bildiriye tepkiler de gecikmedi. Bildiriyi imzalayan 18 muvazzaf asker hakkında soruşturma başlatıldı ve Genelkurmay Başkanı istifalarını istedi. Bunun arkasından bir bildiri daha geldi. Sağcı televizyonlarda bildiriler defalarca okundu. İmzalayan askerler televizyonlarda bildiriyi savundular.

Asıl ilginç olan ise bildiri üzerine yapılan bir anketti. Fransız halkının %58’i bildiriyi imzalayan askerleri destekliyordu! %86’sı ise bildiride bahsedilen toplumun parçalandığı fikrini destekliyordu. %30’u bu askerlerin cezalandırılmaları gerektiğini düşünüyorlardı. Yani Macron seçilmek istiyorsa askerler hakkında işlem yapsa bile söylediklerine kulak vermek durumunda kalacak gibi gözüküyor.

Alman ve ABD ordusunda da aykırı sesler var

Aslında Almanya’da bir bildiri söz konusu değil. Askerlerin kendi aralarında telegramdan yaptığı bir darbe planı mevcut. Bu plana göre birtakım siyasilere suikast düzenleyecek, ülkeyi iç savaşa götürüp darbe ile Merkel hükümetini indireceklerdi. Alman ordusunda bu tip skandallar yeni değildi. Almanya’yı ele geçirmek isteyen aşırı sağcı bir dalgadan hep bahsediliyordu. Düşünceleri de Fransa’ya göre daha radikaldi.

Bu hareketliliğin en enteresan olanıysa ABD’de gerçekleşti. Enteresan diyorum çünkü deli saçması bir metin yazdılar. Metnin dili sıradan bir Trump destekçisinden hallice olmasının yanı sıra Joe Biden’a neredeyse sosyalist bile diyordu! Biden ve sosyalizmin alakasını çözemesem de haklı oldukları birkaç konu da vardı. Aynı Fransızlar gibi yeni ırkçılık karşıtı dalganın daha fazla ırkçılığa ve bölünmeye yol açtığına dikkat çekiyorlardı.

Ancak işin genelinde tüm istekleri Trump politikaları ile örtüşüyordu. İran ile nükleer anlaşmanın yapılmamasını, Çin’in büyümesine karşı daha ciddi önlemler alınmasını “Eleştirel ırk kuramı” gibi bölücü fikirlerin desteklenmemesini (Eleştirel Irk kuramını anlattığım makalemi aşağıda paylaşacağım) talep ediyorlardı.

Biden bu mektupla ilgili “utanç verici” ifadesini kullansa da ABD gündemine pek uzun süre oturmadı. Kendisine karşı “beyaz üstünlükçü” tehdidin varlığından bahsetmek ne kadar Biden’ın işine gelse de iç siyasetin gündemi ve İsrail Filistin gerilimi bu tartışmanın kolay unutulmasına yol açtı.

İşin sonunda batıdaki küresel dalganın karşısına bir de ulusalcı bir güç çıkacak gibi gözüküyor. Ülkesine göre bu aşırı sağcı da olabiliyor daha merkeze yakın da olabiliyor. Ancak batı dünyasının Biden’ın dediği gibi “geri dönen Amerika” ile tek yürek olmaktan epey uzakta olduğu da aşikar. Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

ABD akademik dünyasının dünyaya etkisini anlattığım yazıma bu linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.gercekgundem.com/yazarlar/sinan-hacir/3029/kelimenin-cinsiyeti

ABD’nin ırkçılık karşıtı ideolojisinin kökeni “Eleştirel Irk kuramını” anlattığım yazıma bu linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.gercekgundem.com/yazarlar/sinan-hacir/2595/akademiden-netflixe-batinin-irkcilikla-imtihani