Kolombiya isyanı ve Güney Amerika'da Çin yankıları

Dünyadaki kutuplaşma Soğuk Savaş dönemini andırıyorken her zamanki gibi devlerin tepişme alanı Ortadoğu ve Güney Amerika oldu. Ancak bu kutuplaşmanın bir...

Dünyadaki kutuplaşma Soğuk Savaş dönemini andırıyorken her zamanki gibi devlerin tepişme alanı Ortadoğu ve Güney Amerika oldu. Ancak bu kutuplaşmanın bir tarafı Çin olunca Rusların etki alanında olan Ortadoğu yerine gürültünün daha çok Asya Pasifik ve Güney Amerika’da çıktığını duyuyoruz.

Neredeyse birkaç sene içinde yolsuzluk davasından aklanıp geri dönen ve zirveye oynayan Brezilyalı Lula’yı, darbe ile indirilip partisini açık ara seçtirerek geri getiren Bolivya’lı Morales’i, ABD’nin tüm baskılarına ve rakibini başkan olarak tanımasına rağmen ayakta kalan Venezuelalı Maduro’yu seyrettik. Bunların üstüne ABD karşıtı solun yükselişte olduğu Peru ve sosyalizmin yıkılmaz kalesi Küba’yı da ekleyince ABD nüfuzunun giderek seyreldiği birkaç yıla tanıklık etmiş olduk.

Geçtiğimiz hafta tüm bu hareketliliğe bir de Kolombiya eklendi. Ciddi protestolar patlamıştı. Ölü sayısı birkaç gün içinde 30’lara ulaştı. Kayıpların yüzü geçtiği söyleniyor. Paylaşılan polis şiddeti görüntüleri durumun vahametini gözler önüne seriyor.

Kolombiya’yı yönetenler…

Öncelikle başta kim var ondan söz edelim. Merkez Demokrat Parti ile 2018’de devlet başkanı seçilen Ivan Duque Marquez neo liberal politikalar uygulayan bir siyasetçiydi. Vaatleri arasında zenginlerden daha az vergi almak ve suç örgütlerine karşı güvenliği sağlamak gibi politikalar vardı. ABD’nin de desteklediği Ivan Duque aslında partisinin genel başkanı Alvaro Uribe’nin devamı niteliğindeydi.

Uribe önemli bir isim. 2002-2010 arasında devlet başkanlığı yapmasının yanı sıra FARC örgütüne karşı şahin duruşu ile biliniyordu. Döneminde FARC’ın militan sayısı 20 000’den 7000’e kadar düşmüştü. Ancak bu şahin duruşu Kolombiya halkına pahalıya patladı. Sivil ölümleri ciddi boyutlara ulaşmıştı. Her FARC militanı başına ödül koyması “yanlış pozitif skandalı” adı verilen bir faciaya yol açmıştı. Kolombiyalı güvenlik güçleri zihinsel engelli vatandaşları sokaktan topluyor FARC militanı gibi gösterip infaz ediyor ve devletten ödülleri topluyorlardı.

Bu korkunç şiddet ortamına rağmen Uribe ABD’liler tarafından pek seviliyordu. Kendisi Bush ve Clinton hükümetleri tarafından “Plan Kolombiya” adı verilen uyuşturucu ve terörle mücadele programının parçası olarak desteklenmişti. Ötesinde FARC ile mücadelesi için Bush tarafından kendisine özgürlük madalyası verilmişti.

Uyuşturucu kartellerinin en fazla operasyona uğradığı ve ABD’ye uyuşturucu ile savaş kapsamında iade edildiği dönem Uribe’ye aitti. Ancak kendisinin kartellerle ilişkisi biraz karmaşıktı. ABD’de ortaya çıkan belgeler2002-2010 aralığında yaptığı başkanlık için seçim kampanyasına Pablo Escobar’dan tanıdığımız Medellin karteline bağlı Ochoa Vasquez ailesinden finansman sağlandığını gösteriyordu. Uribe ilişkiyi reddetmedi ancak uyuşturucu ile alakalı olmadığını iddia etti.

Uribe özellikle ABD’nin Cumhuriyetçi Partisine daha yakındı. Bush’tan madalya almasının yanı sıra Trump ile de iyi ilişkiler götürmüştü. Demokratlar da Uribe’ye pek soğuk değillerdi. Hem Obama hem Clinton Uribe’yi FARC ile mücadelesinde desteklemişti.

Fakat sonradan mensup olduğu Sosyal Ulusal Birlik Partisi’nin lideri ve 2010-2018 aralığında devlet başkanlığı yapan Juan Manuel Santos’un FARC ile barış yapmak istemesi Uribe’yi kızdırdı. Ve şu anda başkan Duque’nin de bulunduğu Merkez Demokrat Parti’yi kurdu. 2018’de Uribe’nin işaret ettiği aday Duque seçimi kazandı.

İsyan neden çıktı?

Kolombiyalılar Covid-19 sürecinin berbat yönetildiğini söylüyorlar. Anlamsız ilan edilen sokağa çıkma yasakları, insanlara bu dönemde destek sağlanmaması, önü alınamayan işsizlik, FARC ile önceki yönetimin yaptığı barış sonrası FARC’ın kontrol ettiği bölgelere suç örgütlerinin doluşması, suç oranlarının ve şiddetin artması gibi başarısızlıklar üzerine yeni vergi reformları ve vatandaşın daha fazla para ödemesine sebep olacak sağlık reformu insanları çileden çıkartmış. Bir de ilk sokağa çıkanlara uygulanan aşırı şiddet kalabalıkların artmasına sebep olmuş. Hükümet olayların büyümesi üzerine vergi ve sağlık reformunu şimdilik geri çekse de olaylar durulacak gibi gözükmüyor.

Bir de bunların üzerine Duque ve Uribe’nin FARC ile barışı pek istemiyor oluşu da var. ABD medyası ise protestoların haberini yapsa da normalde alışkın olduğunuz “X yerde katliam var” kampanyalarından epey uzaktalar.

Biden’ın 2. “Bolsanaro” çıkmazı

Brezilyalı Bolsanaro Trump ile yakın ilişkilerinin yanı sıra siyaseten de çok benzeşen bir karakter. Bu da yeni başkan Biden’ın Brezilya ile olan ilişkilerini zorlaştırıyor. Kendi devleti başta olmak üzere ABD’nin nüfuz alanında Trump etkilerini silmek istiyor ancak Bolsanaro gibi ABD için kullanışlı bir karakteri harcamanın da Çin ile yürütülen nüfuz mücadelesinde pek zekice olmayacakmış gibi gözüktüğünün farkında.

Aynı durum Kolombiya için de geçerli. Duque ve Uribe Trump ile yakın liderler. Fakat bu Kolombiya’nın Çin’den Uribe döneminde ciddi yatırım almasına engel olmadı. Bu yatırımlar Duque döneminde de devam etti ve artması da bekleniyor. Yani Biden ya Trump etkilerine razı gelecek ya da kullanışlı müttefiklerini harcayıp Çin’in Güney Amerika etkinliğine katkı sağlamış olacak.

ABD Medyası sessiz

ABD’nin Güney Amerika’daki en büyük müttefiklerinden birisi Kolombiya. Bu ülke sadece ABD’ye giriş yapan uyuşturucunun önünü kesmek için değil aynı zamanda da bölgede eskiden Rusya şimdi ise Çin ile yakın ilişkiler yürüten Venezuela gibi ülkelere potansiyel müdahale şansı tanıdığı için önemli. Kolombiya ordusu diğer bir çok Güney Amerika ordusu gibi ABD’liler tarafından darbe ve müdahale amaçlı eğitim almış bir ordu. ABD’nin bu denli önemli bir kalesini kaybetmesi ve karşısında Çin ile ekonomik yakınlaşmanın yanı sıra siyasi ve istihbarat açısından da bir dostluğun oluşması çok tehlikeli olur. Bu nedenle günümüzde ABD’nin emperyalist müdahalelere kamuoyu oluşturmasını sağlayan insani kriz bahaneleri bu seferlik çok yüzeye çıkmış gibi durmuyor. ABD medyası konudan bahsetse de dilleri ABD’nin ilgilendiği bölgelere nazaran çok daha yumuşak.

Duque’nin popülaritesi azalmakta da olsa arkasına ordunun desteğini almış bir liderin güçten düşmesi pek kolay olmayacaktır. Karşılarında ise eski bir M-19 militanı solcu Gustavo Petro var. Eski bir silahlı örgüt üyesi olmasına rağmen aşırı sağın baronu olarak görülen Uribe ve Duque’ye karşı anketlerde oyları ciddi boyutlara ulaştı. Güney Amerika’da son yıllarda yükselişe geçen sol dalga devam mı edecek, yoksa ABD’nin dur dediği nokta Kolombiya mı olacak göreceğiz. Önümüzdeki hafta başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

Etiketler
Kolombiya