Kelimenin cinsiyeti

Şanslıyız ki Türkler olarak dil devrimimizi erkenden tamamladık. Dil devriminden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dil devrimini değil modern çağdaki “küçük” değişimleri kastediyorum. Türkçenin dil yapısı zaten pek ayrımcı bir kavram barındıramıyordu. Tek yapmamız gereken iş adamını iş insanına, bilim adamını da bilim insanına çevirmek oldu. Bu da gereksiz bir dil kargaşasıyla vakit kaybetmeyip daha varoluşsal sorunlarımıza odaklanmamızı sağladı, artık bizim için ne kadar iyi olduysa! Ancak batılılar bu kadar “şanslı” değildiler. Dil yapıları günümüzün siyasi havasıyla ters düşmekteydi. Bu yüzden çıkan ilginç tartışmalar artmaya da devam ediyor. Batılılar hangi kelimelere takmışlar bir bakalım mı?

İspanyolcanın çilesi

ABD’nin orta üst sınıf liberal takımı sadece eğlence endüstrisi ve medyada değil aynı zamanda akademide de baskın güç olmayı başardı. Sahip oldukları bu etki daha önce çokça bahsedilen sınıf çatışması temelli solun terkedilmesi ve kimlik siyasetinin kucaklanmasına sebep olmuştu. Kimlik siyasetinin en önemli özelliklerinden biriyse aslında üstüne düştükleri kimliklerin mensuplarına pek bir faydalarının olmamasıydı. Son on yılda ırkçılıkla mücadele zirve yapmasına rağmen sokaklarda siyahlar vurulmaya devam ediyordu. Üniversiteler ise azınlıkların problemlerine çözüm üretmek yerine anlamsız kültürel zaferler peşindeydi. Peki neydi bu kültürel atılımlar?

Üşenmezseniz küçük bir İspanyolca dersiyle başlayalım.. Sadece İspanyolca değil batı Avrupa dillerinin tamamında bir “cinsiyet” konsepti vardır. Nesneler ve insanlara cinsiyet verilir ve ona göre eklemeler yapılır. Örneğin Portekizcede arabaya “erkek” kelime olan carro, kaleme “kadın” kelime olan caneta denir. Kelimenin sonundaki o ve a genelde cinsiyeti üzerine belirleyici olur.

Peki bu batı dünyasında nasıl bir yangına yol açtı? Yine Portekizceden örnek vereyim. Eğer bir odada 4 kız varsa “onlar” kelimesine “elas” denir. Eğer 3 kız bir erkek varsa “erkek” kelime olan eles gelir. Yani bir grup insandan bahsedilirken genelde “erkek” olan kelime kullanılır. Bu nedenle ABD’de yaşayan Güney Amerika’lı azınlıklara erkek bir kelime olan “latino” denir. ABD’li liberaller bu durumdan rahatsızdılar ve değiştirmek istediler. Eskiden latinolara hispanik ( bizim televizyonlarda da dahil olmak üzere yanlış olmasına rağmen hala kullanılır ) denirdi. Hispanik İspanyolca konuşan insanları tanımlamasına ve Portekizce konuşanları dışarıda bırakmasına rağmen uzun bir süre kullanıldı.

ABD akademisyenleri yetersiz olduğuna kanaat getirecekler ki yerini “Latinx” kelimesine bıraktılar, yani latinonun cinsiyetsiz versiyonuna. Ancak bu kelime gramer açısından yanlış olmasının yanı sıra doğal olarak da ortaya çıkmamıştı. Yapılan bir araştırmaya göre ABD’deki latino popülasyonunun sadece %25’i bu kelimeyi duymuş toplamda ise sadece %3’ü kelimeyi kullanmayı tercih etmişti. Daha da ötesi latinolar bu laboratuvar çıkışı kelimenin dayatılmasını kültürel emperyalizm olarak tanımlıyorlardı. Neticede bir grup akademisyen bütün Güney Amerika’ya dillerini baştan öğretmeye çalışıyordu.

İspanyolcanın katliamı sadece ABD’ye özgü değil, dilin kendi yurdu olan İspanya’da da gerçekleşmekteydi. 2014’te kurulan sol parti Unidos Podemos (birlikte yapabiliriz) adını 2019 yılında feminen bir ek getirerek “unidas podemos” yaptı. Bu gramer açısından yanlıştı ama artık pek bir önemi de yoktu.

İngilizce ve Almanca da pek iyi halde değil

California’nın en liberal ilçelerinden biri olan Berkeley’de belediye ilginç değişikliklere imza attı. İngilizcesi “Manhole” olan rögar kapağı kelimesi maintenance hole olarak, iş gücü anlamına gelen “manpower” kelimesi ise “human power” olarak değiştirildi.

ABD’de yaygın bir kültür olan “izcilik” grubu “Boy scouts” ismindeki boy kelimesini çıkardı ve kapılarını kızlara da açtı. Kızlar için izcilik grubu olan “Girl scouts” isminde bir değişime gitmedi ve işin sonucunda iki grubun üye sayıları da ciddi düşüş yaşadı.

İngilizcede siyahları tanımlamak için kullanılan kelime sürekli bir değişim geçirdi. Hepimizin bir şekilde duyduğu ırkçı “N…” kelimesinin terkedilmesinin ardından uzun bir süre “Afro Amerikalı” demek uygun görüldü. Ancak aynı Hispanik gibi ABD’deki bütün siyahları karşılamıyordu. Güney Amerikalı siyahlar bu tanımın dışında kalıyorlardı. Son dönemde yine ABD akademileri karşımıza “Person of Color” yani renkli insan kelimesini çıkardılar. Ben bu tanımdan hiç hoşlanmıyorum çünkü insanların kafasına “beyaz insan ve renkli insanlar” diye iki farklı tür olduğunu çağrıştırıyor. Bunun ırkçılıkla mücadeleye büyük zarar veren bir tanım olduğunu düşünüyorum.

Ancak ABD üniversitelerinin Person of Color da kesmeyecek ki “Black indigineous person of color” yani siyah yerli renkli insan tanımını ürettiler. Basitçe siyah dememek için daha kaç saçma kelime duyacağız acaba?

Almanca da diğerlerinden pek farklı konumda değildi. Özellikle Almanya’daki Yeşillerde kullanılan “Gendersternchen” isimli konsept kelimeleri cinsiyetsizleştirmeye çalışıyordu. Mesela bisikletçi anlamına gelen Radfahrer sonuna ek gelerek Radfahrerinnen oluyor, aptal anlamına gelen “idioten” ise idiotinnen haline geliyordu. İçinde bir grup feminist de dahil olmak üzere bir çok akademisyen buna karşı çıktılar ve Almanca’yı katlettiğini öne sürdüler. Hatta akademisyenler arasında imza bile toplandı. Açıkçası saf haliyle bile gözleri ve ağızları yoran Almancanın bir de böyle bir karmaşaya ihtiyacı var mı bilemiyorum.

Black Lives Matter protestoları sonrası bir çok şirket değişimler furyası başlatmıştı. Sosyal medya siteleri kodlarındaki üst ve alt kod anlamına gelen “master” ve “slave” kelimelerini köleliği çağrıştırdığı sebebiyle değiştirmişti. Kodlamada isim değiştirmek teknik açıdan çok fazla soruna yol açar. Eminim Twitter’ın mühendisleri bu karardan pek hoşnut kalmamışlardır.

Toplumda karşılığı ne?

Özellikle cinsiyet temelli değişimler tahmin edilen üzere “kadın hakları” için yapılan değişimler değil. Ana maksatları cinsiyetsiz bir toplum inşasının ilk adımı olmak. Batılı liberaller artık Twitter açıklamalarına “He/him, She/her” gibi kendi tercihi olan cinsiyetlerini açıklayıcı ibareler koyuyorlar. Cinsiyetin doğuştan gelmediğine hatta çocuklara kendi seçmeden cinsiyet atfedilemeyeceğine inanıyorlar. Feministler içinde yoğun süren bir tartışmanın parçası bu aslında. Bu görüşe inanmayan feministlere “TERF” yani Trans dışlayıcı radikal feminist diyorlar. Harry Potter yazarı J.K Rowling de bunlardan birisi.

Twitter açıklamasına cinsiyet ibaresi koymak ABD’nin liberal mecralarında çok yaygınlaştı. Şimdi güleceksiniz ama ülkemizde fetö gazetelerinde yazmış ve şu an ABD’de yaşayan kimselerin bile Twitter açıklamalarında “She/her” ibarelerini gördüm.

Peki bunun toplumda karşılığı var mı? Hayır. Ne azınlıklar ne de beyazlar bu zorlama dil devrimine sıcak bakıyorlar. Dilde değişmesi gereken ayrımcılıklar varsa bile bu üniversitelerin uydurduğu kelimelerden ziyade toplumda doğal olarak ortaya çıkacak.

Dil konusunda sınırlamalar artık öyle noktalara geldi ki siz farkında olmadan günlük kullanımdaki bir kelime “N” kelimesi ile aynı saldırganlığa yetişmiş. Mesela birine geri zekalı anlamındaki “retarded” kelimesini kullanmak “ableist” yani zeka geriliği olan insanları aşağılayıcı olarak görülüyor. Küfürlerin büyük çoğunluğu zaten cinsiyetçi olduğundan kabul görmüyordu. Artık serçe parmağınızı masanın kenarına vurduğunuzda dublajlı Amerikan filmi gibi “lanet olsun adamım” diyerek rahatlayabilirsiniz. Tabii önümüzdeki günlerde falcılar toplanıp lanet okumanın işlerini elinden aldığı gerekçesi ile protesto etmezlerse. Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.