Sosyal medya mahkemeleri ufukta görüldü!

#Metoo hareketini duymuşsunuzdur. Fitilinin ABD’de ateşlendiği, binlerce kadının önce eğlence endüstrisinde sonra ise bütün iş alanlarında uğradıkları tacizi...

#Metoo hareketini duymuşsunuzdur. Fitilinin ABD’de ateşlendiği, binlerce kadının önce eğlence endüstrisinde sonra ise bütün iş alanlarında uğradıkları tacizi açığa çıkardıkları bir furya idi. Olayın siyasi bir silaha dönüşmesi ise çok kısa bir zaman aldı. Harvey Weinstein gibilerinin kurduğu taciz ağının ortaya çıkarılmasından sonra bir çok kişinin kariyeri kanıtlara bakılmaksızın bitirilmişti. Belki de bunlardan biri olan Johnny Depp’i biliyorsunuzdur.

Şu anda benzer konuları ülkemizde yaşamaktayız. Yazarlar başta olmak üzere çeşitli figürler taciz suçlamaları ile karşı karşıyalar. Konunun tabii ki aynı ABD’deki gibi özünden uzaklaşması birkaç dakikayı aldı. Sosyal medya ise şu anda karşılıklı ithamlar ve iftiralarla tam bir savaş alanına dönüştü. Açıkçası sosyal medyada “adalet sistemi çalışmadığı için iş bize kaldı” gibi yorumlar görüyorum ama bunun Türkiye’ye özel olmadığını da biliyorum. Bu nedenle ABD’de gerçekleşen birkaç olayı anlatmak isterim.

Zoey Quinn olayı

Bahsedeceğim hikayenin başı 2010’ların başına kadar gitse bile derdim uzun uzun anlatmak değil. Bahsi geçen hanımefendi bir oyun tasarımcısı. 2013 yılında yapılan tasarımlara iyi eleştiri puanları alabilmek için gazeteci ve eleştirmenlerle ilişkide bulunduğu iddia edilen birkaç yapımcıdan biriydi. Ancak kendisi ve arkadaşları iddiaları “ kadın olduğum için böyle diyorlar” diye püskürtmeyi başardı. Bu iddiaları yönelten ve bu kirli ilişkiler ağını ortaya çıkarmak isteyen “gamergate” adındaki hareket aşırı sağcı ve kadın düşmanı bir oluşum olarak etiketlendi. Üstünden yıllar geçmesine rağmen hala daha internette aşırı sağcılar dendiğinde “gamergate” adını duyabilirsiniz. Bu saldırının hedefi olduğunu düşünenler epeyce bağışlar topladılar. Zoey Quinn de bunlardan biriydi.

Yıllar sonra Eylül 2019’da bu hanımefendi başka bir taciz olayı ile gündeme geldi. Aynı bugün ülkemizden aşina olduğumuz şekilde uzun bir twitter floodu ( birbirine bağlı tweetler ) ile eski erkek arkadaşı ve iş arkadaşı Alec Holowka tarafından taciz ve baskıya maruz bırakıldığını anlattı. Zoey Quinn ABD’de bir mahkemeye başvurduğunda muhtemelen olumlu sonuç alacağını bilmesine rağmen her hangi bir yasal süreç başlatmamış ve doğrudan işi twitter üzerinden çözmeye karar vermişti. Yaklaşık birkaç gün içinde Alec Holowka’nın çalıştığı şirketteki görevine son verildi. Onunla iletişim halinde olan arkadaşları kınama mesajları yayınladılar. Ve birkaç gün sonra Alec Holowka yaşamına son verdi. Bu sebeple Holowka’nın masumiyetini asla bilemeyeceğiz. Zoey Quinn’in hikayesi dürüst olmak gerekirse inandırıcı. Ancak kendisinin 2013’te içinde bulunduğu etik dışı ilişkiler ağı ve sonrasında 2017’de bitireceğini söylediği oyunu için topladığı 85 000 dolarlık bağışla ortadan kaybolmasını da göz önünde bulundurunca kendisi pek dürüst bir insan gibi de gelmiyor açıkçası.

Alec Holowka’nın sonu aynı yazar İbrahim Çolak’ı hatırlattı. Birkaç gün önce iddialar ortaya çıktıktan sonra birkaç tweet sonrası intihar etti. Yazdıkları ise anlatılanların hepsinin doğru olmadığına ama artık ailesinin yüzüne bakamayacağına işaret ediyordu. Bir ilişki yaşadığı için mi böyle hissediyordu yoksa gerçekten taciz etmiş miydi? Aynı Holowka gibi artık asla bilemeyeceğiz.

Johnny Depp olayı

Johnny Depp nispeten daha ünlü bir örnek. 2015 yılında kendisi gibi ünlü bir aktris olan eşi Amber Heard’den ayrıldı. Heard sadece boşanmakla kalmadı ayrıca Depp tarafından şiddete maruz bırakıldığını da iddia etti. Yoğun bir sosyal medya linçi sonrası Depp sahip olduğu bütün rolleri kaybetti. Kariyeri resmen sona ermişti. Ancak geçtiğimiz sene Depp’in iddiaları Heard’ün hikayesinin baştan aşağı kurmaca olduğunu söylüyordu. Depp’e göre şiddete uğradığının kanıtı olan morlukları arkadaşının yardımı ile makyaj yapmış, darp raporunu hazırlayan polislere rüşvet vermişti.

Depp’in açtığı karşı dava ise kamuoyunu epeyce şaşırttı. Ona göre asıl şiddete uğrayan kendisiydi. Ve bunu da yayınladığı bir ses kaydı ile duyurdu. Ses kaydında ayrılık aşamasındaki çift son şans olarak bir evlilik danışmanına gidiyor ve orada Johnny Depp’in “birlikte kalacaksak bana daha fazla vurmamalısın” demesi üzerine Heard “ söz veremem” diyordu. Depp’in iddiasına göre Heard onun parmağını kesmiş ve üstüne küllük gibi çeşitli sert objeler de fırlatmıştı.

Kamuoyu ise şoktaydı. Sosyal medya linçi ile hayatı bitirilmiş bir adam, sahip olduğu para, avukatlar sayesinde en azından kamuoyu gözünde haklılığını ispatlamıştı. Onu linç edenler ise özür kuyruklarına girdiler. #JusticeforJohnnyDepp günlerce sosyal medyada trend kaldı. Ancak sonrasında Depp İngiliz gazetesi The Sun’a açtığı iftira davasını kaybetti. Davada ortaya atılan konu gazetenin attığı “kadın dövücü” başlığının doğru olup olmadığıydı. Mahkeme ikilinin bir arbedeye girmiş oluşundan ötürü doğru olabileceğine hükmetti. Özetle iki taraf da birbirine şiddet uygulamış, bir tanesi işinden olmuştu. Şu an ise sosyal medya Amber Heard’ün rollerini kaybetmesi için kampanyalar yürütüyor. Yani bir yanlış ile başlayan dava birçok yanlış ile devam etmekte.

Ülkemiz için çıkarımlar

Gördüğünüz üzere ABD’de ve Avrupa’da bizdeki gibi inandırıcılığı kalmamış bir adalet sistemi olmamasına rağmen sosyal medya mahkemeleri işlerini tam gaz yapmaya devam ettiler. Çünkü mesele çok kısa zamanda tacize uğrayan kadınların hak arayışından çıkıyor. Bu tarz konularda yaptığınız her paylaşım size “erdemlilik puanı” olarak geri dönüyor ve anlık mutluluk getiriyor. Kim olduğuna bakılmaksızın yapılan linçlerden alınan haz adaletin kendisinden çok daha büyük önem arz ediyor.

Johnny Depp davasında kamuoyuna yansıyan Heard’ün bir cümlesi epey dikkatimi çekmişti. “ Sana kimse inanmaz!”.

Belki de birçok tacize uğrayan kadının kendini mağdur eden tacizciden duyduğu cümledir. Bu cümle bana şunu düşündürtüyor. Kimliği ne olursa olsun gücü arkasında hisseden insan onu istismar etmeye müsaittir. Batı dünyasında dengeler kadınlardan yana olunca bunu hırslarını öfkesini veya kıskançlıklarını tatmin etmek için kullanan birçok insan da peydahlandı. Aynı erkeklerde olduğu gibi güç onlardan yana olunca iftiralar havalarda uçuşmaya başladı. Depp örneğini işte bu yüzden verdim. Onun hikayesinin kendi tarafını açığa çıkarabilecek maddi gücü vardı. Peki ya olmayanlar?

Peki ne yapılabilir?

Adaleti iyi çalışan bir ülkede modern hukuka güvenmekten başka şans yoktur. Aşiret meclisleri, cadı avları toplumsal linçler gibi ilkel adalet yolları tarih boyunca denenmiştir ve sosyal medyanın aynı şeyi yapmasına ihtiyaç yoktur. Ancak bizde hukuka açık bir güvensizlik var ve bu konu birçok çıkmazı beraberinde getiriyor.

Sosyal medyada bu hadiselerin konuşulmasını yasaklarsanız durum tacizciler için avantajlı konuma gelebilir. Olduğu gibi bırakınca da bir haftadır yaşadığımız savaş alanı üstümüze yıkılıyor. Belki insanlar haksız yere kariyerlerinden olup intihar bile edebiliyorlar.

Peki ne yapabiliriz? Önceliğimiz her zaman hukukun düzgün çalışmasını sağlamak olmalı. Sadece taciz konuları değil her konuda adil olmayı başka yöntemle sağlayamayız. Hukukun üstünlüğü sağlandığında belki de iftira atan, tacizci ile aynı cezayı alabilmeli. Ancak şu an için benim bir erkek olarak pek yapabileceğim bir şey yok. Çünkü Türkiye gibi bir coğrafyada kadın hareketlerine eleştiride bulunmayı pek doğru bulmuyorum. Şu anda bu işleri çözebilecek insanlar bu hareketlerin başını çeken feministler, sosyal medyadaki fikir önderi kadınlardır.

Bütün iddiaları tek bir çuvala tıkmak yerine teker teker bakılmalıdır. Kadının ve erkeğin yanında değil adaletin yanında olunmalıdır. En azından birkaçının bu yönde adımlar attığını da görüyorum zaten. Çünkü yarın öbür gün tacize uğrayanın tanıdığımız bir kadın, iftiraya uğrayanın ise tanıdığımız bir erkek olmayacağının garantisi yok. Önümüzdeki hafta başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

Etiketler
Mahkeme