Round1: Kazanan Biden

Nedendir bilinmez ABD halkının büyük çoğunluğunda Biden – Trump münazarasının facia olacağı beklentisi vardı. Neticede siyasetin kurallarını pek sallamayan...

Nedendir bilinmez ABD halkının büyük çoğunluğunda Biden – Trump münazarasının facia olacağı beklentisi vardı. Neticede siyasetin kurallarını pek sallamayan bir başkan ile yaşı epeyce geçkin bir başkan adayı dişe diş savaşacaklardı. Ancak pek beklendiği gibi olmadı. Tarihin en seviyesiz münazarası olarak gösterilse bile facia niteliğinde bir olay yaşanmadı.

Münazarada kimin ne söylediğini muhtemelen haberlerde dinlemişsinizdir. Biraz da kim ne yapmaya çalıştı onu konuşalım.

Round1: Kazanan Biden - Resim : 1

Trump’ın stratejisi

Trump yönetiminin Covid-19 başarısızlığı ve aslında şu ana kadar önceki başkanlardan çok daha iyi götürdüğü ABD ekonomisinin pandemi sebebiyle zora girmesi onu daha saldırgan bir strateji üretmeye itti. Elindeki en büyük koz karşısındaki adayın sırtında taşıdığı bagajlardı. Joe Biden’ın oy toplamayı umduğu kesimlerle arasında bir soğukluk olduğu barizdi.

Türk medyası Trump’ın Biden’a “komünist bu” demesini komünizmden korkan ABD seçmenini Biden’dan uzaklaştırmak olduğu yönünde yorumladı. Ama ben bu kanaatte değilim. Trump’ın asıl yapmak istediği Demokrat başkan adayını rahatsız etmek ve onu “hayır ben komünistleri sevmem” demeye itmekti. Çünkü Biden’ın arkasında ona zoraki oy verecek epeyce kalabalık bir sol kitle olduğunu biliyordu. Trump yönetimi, Biden’ın kendini sıyırmak adına Bernie Sanders ve Demokrat Partinin iğreti mensubu olan sosyalistlere saldırıda bulunmasının parti içinde bir kırılmaya sebep olabileceğini umuyordu.

ABD başkanı bu planı uygulamak adına birkaç kez rakibini tuzağa çekebildi. Biden sağlık sistemi ve ekolojik meselelerde partinin sol kanadıyla çelişen söylemlerde bulunmak zorunda kaldı. Trump ise “işte şimdi solu kaybettin” diyerek kendini konunun galibi ilan etti.

Trump’ın ceketindeki ikinci silah ise rakibine kişisel saldırılardı. Oğlunun kokain yüzünden ordudan atılışı, Rusya’da sahip olduğu iş ilişkileri, siyahlara karşı geçmişte kullandığı cümleler Trump ‘a epeyce malzeme vermişti.

Daha ilk cümleden moderatör’ün taraflı olduğuna vurgu yapan Trump kendi taraftarlarına bana yine haksızlık yapılıyor mesajı vermek istedi. Açıkçası ABD’liler çok eleştirse bile ben moderatör Chris Wallace’ı başarılı buldum. İki adayında üstüne gerektiğine gitmeyi bildi.

Biden’ın stratejisi

Joe Biden gibi kitlelerde pek fazla popülaritesi olmayan bir adayın yapabileceği en doğru hamle münazarada sakin bir görüntü çizmekti. Anketlerde önde götüren aday olduğu için harikalar yaratmasına gerek yoktu. Beraberliğe oynaması onun için yeterliydi.

Biden bütün planını bunun üzerine inşa etti. Kavgadan bıkan ABD seçmenine “ben sizi birleştiren güç olacağım” mesajını verdi.

Diğer oğlunun Irak savaşında savaşmasını gururla anlatması da bir Demokrat Parti adayı için epeyce bir ironik durum oldu. Artık batının yeni solu belli kurallara uyulduğu sürece emperyalizmi hoş görebiliyor maalesef.

Biden karşısında sürekli sözünü kesip sesini yükselten çocuksu tavırlar sergileyen bir başkana karşı sabırlı ama dik duran bir strateji inşa etmişti. Bunun da meyvelerini münazara boyunca topladı. rakibine karşı hakaret boyutuna varan kelimeler ise rastgele seçilmiş değillerdi.

“Artık sesini kesecek misin be adam?” demesi bile aslında ABD halkının Twitter’da sürekli etrafa sataşan söz kesen ve genel olarak kafa şişiren başkana bıkkınlıklarının dışa vurumuydu.

Skor tablosu

Açıkçası ilk münazara Trump için pek keyifli geçmedi. Saldırgan üslubu kendi taraftarlarından bile antipati topladı. Biden ile Sanders ekibinin arasını bozma planı ise pek işe yaramışa benzemiyordu. Çünkü sosyalistler zaten Biden’ın kim olduğunu, nasıl politikalar vadettiğini iyi biliyorlardı. Ona oy verme sebepleri Biden’ın kim olduğu değildi, kim olmadığıydı.

Biden’ın Trump’ı sürekli ırkçılıkla suçlaması çok yerini bulmadı. ABD halkının büyük çoğunluğu polis şiddeti ve ırkçılıktan rahatsız olsa da siyaseten birincil önemde görmüyor. Ayrıca Biden’ın kendisinin de bu konuda pek parlak olmaması ona faydalı olmadı.

Demokrat başkan adayının münazarada en büyük başarısı ülke yönetebilecek kadar diri bir görüntü vermesiydi. Kendi ile ilgili en büyük şüphe sağlığının iyi olmadığı ve münazarada Trump tarafından epey zorlanacağı yönündeydi.

Yani özetle, Biden’ın rezil olmadığı her sonuç zaten onun için zaferdi. Aynen öyle de oldu. Trump’ın 2016’da başardığı “sermayenin iyiliğini düşünen sahte yüzlü siyasetçilere alternatif” fikri bu seçimde pek çalışmamış gibi gözüküyor. Yine de şunu söylemekte fayda var; Trump halk gözünde hala popüler bir lider. Ekonomiyi yönetmede başarısı ve başkalarının hakkında ne düşündüğünü umursamayan tavırlar her daim belli bir ilgi toplayacak gibi gözüküyor.

Dramatik olan ise cumhuriyetçiler Biden gelirse sosyalizmin geleceğini düşünüyorlar. Biden taraftarları ise ülkenin bütün sorunlarının sebebini Trump olarak görüyor ve başta kalırsa faşizmin ve diktatörlüğün geleceğine inanıyorlar. İşin gerçeğine bakarsak sonuç ne olursa olsun ABD’ye ne sosyalizm gelecek ne de faşizm. Bugüne kadar devam eden adaletsiz politikalar değişmeyecek. Belki sadece emperyalist savaş makinesinin gelecek yıllarda dünyanın neresine ağırlığını vereceği belli olacak.

Seçime giderken son dengeler

Kasım’da kimin koltuğa oturacağı sadece halkın takdirine kalmış gibi durmuyor. Muhtemelen bir haftaya yakın sürecek oy sayımlarında çokça kavga olacak. Trump ise iş buraya geldiğinde onun lehine karar çıkmasını sağlayacak yüce divan çoğunluğunu sağlamak istiyor. Bunun için seçime kadar yargıç ataması yapmaya çalışacak. Başarabilirse seçim sonuçları yüce divana gittiğinde kendisi galip ilan edilebilecek. Bu atama sadece bu seçimi değil belki önümüzdeki on yıllarca ülke genelinde verilecek önemli kararların muhafazakarlar lehine çıkması demek olacak.

Bu arada, komplo teorilerini de pas geçmeyelim. Trump’ın ABD devleti içinde de pek sevilmediği biliniyor. Devletin üst düzey mevkilerinde çalışmış şahin cumhuriyetçiler bile Biden’ın saflarına katıldılar. Geçtiğimiz günlerde Trump’ın coronavirüse yakalandığını duymuşsunuzdur. Açıkçası hastalığı ağır geçirmesi durumunda 74 yaşında kilolu bir erkeğin vefat etmesi kimseyi şaşırtmazdı. Eğer ABD devleti 4 yıl daha Trump’a tahammül edemeyeceğine karar vermişse önümüzdeki haftalar Trump için covid-19 risk grubundaki sıradan birinden bile tehlikeli geçecek demek olabilir. Biz tabii ki kendisine acil şifalar dileyelim. Haftaya Pazar görüşmek üzere.