Eğitim eğitimci olanlara bırakılacak kadar ciddi bir iştir!

Eğitimci İzi, Eğitimci Olmayan İzine Karıştı Çok büyük bir ulusal TV. Sözde moderatör ve sözde eğitim BİLİCİLER eğitimi tartışıyorlar. Eğitimi de bildiğini...

Eğitimci İzi, Eğitimci Olmayan İzine Karıştı

Çok büyük bir ulusal TV. Sözde moderatör ve sözde eğitim BİLİCİLER eğitimi tartışıyorlar. Eğitimi de bildiğini sanan toplum bu programla eğitimi daha da bilmiyor. Evet ve tabi ki eğitim çok önemli, TV’lerde ve kamuoyunda her nasıl olursa olsun daha fazla eğitim konuşulmalı ve tartışılmalıdır. Nasıl ki herkes tıpla ilgili konuşup ameliyatlara giremiyorsa doktor olmayan biri ameliyata girerse hasta ölüyorsa ya da nasıl ki uçağı dolmuş şoförüne sürdürmek kazaya yol açarsa eğitimi de eğitimden anlamayanların eline bırakmak büyük toplumsal ölümlere ve eğitim kazalarına yol açar. Eğitim kazalarının bedeli de toplumlara çok ağır olur. Bu nedenle eğitim, eğitimci olanlara bırakılacak kadar ciddi bir iştir.

Tabi ki de herkes eğitimle ilgili görüşlerini yapıcı olarak ifade etmelidir, eğitimi konuşmalıdır. Bu konunun sözde, uzmanlarının olması gereken yerlerde de aynı hassasiyetsizlikleri görüyoruz. Bu konunun temel ayakları MEB, üniversiteler, sendikalar, siyasi partiler, meclis ve medyadır. Şimdi, bunlara tek tek bakmaya çalışalım. Acaba bütün bu muhatapların eğitim gibi ana ve önemli bir konuyla ilgili ne kadar ciddi hazırlıkları var, bu kurumların başındakiler eğitimden ne kadar anlıyorlar ya da bu kurumlarda sözde uzman diye çalışanlar eğitimden anladıkları için mi buralara geliyorlar ya da kafa kol ilişkileriyle mi buralara gelip bu dolgun maaşları alıyorlar.

Eğitime Çıkar Karışırsa Vicdanlar Susar

Öncelikle MEB’i ele alalım. MEB’in en altındaki okul yönetimlerinden en üstündeki yönetimlere kadar herkesin eğitim işinin sadece “selamün aleyküm ve aleyküme selam, siz nasılsınız, biz de iyiyiz inşallah” la olmayacağının farkında olarak üst düzeyde eğitimin bilimlerini, tarihini, yönetimini, felsefesini ve sosyolojisini bilmesi gerekmektedir. Hele hele eğitimin üst bürokrasisi eğitimin piri olmak zorundadır. Kökeniniz eğitim olmayabilir ama eğitime doğru, akla ve bilgiye dayalı uzunca bir süre yoğunlaşırsanız eğitim mühendisi olabilirsiniz. Eğer eğitimi bilmiyorsanız verdiğiniz demeçte bir pot kırarsınız, haydaaa… İnsanların işi yoksa uğraşsınlar ki günlerce arkanızı toplayabilsinler. Diğer taraftan bakanlık danışman kadrosundakiler eğitimin tüm alanlarına ne kadar hakimdirler?

Eğitim Ciddi Bir İştir, Eğitimin Şakası Olmaz

Gelelim medya ayağına. Gazete ve TV’lerin eğitim editörü ve muhabirleri de eğitimi bilmek zorundalar. Bu işi iyi düzeyde yapanlar da var. Yıllarını eğitime veren bu gazeteciler, eğitimle ilgilenen pek çok üst düzey yöneticiden daha çok konuya hakimler. Ve yaptıkları haberlerle eğitimin iyiye gitmesi için çalışıyorlar. Ancak diğer tarafta da hooopp bir muhabir işten çıktı hadi diğer boşta olanını verrr verrr eğitim muhabirliğine. Eğitim ciddi bir iştir, eğitimin şakası olmaz. Medyada bu diğer türdeki yazarlar, birkaç gruba ayrılıyor. Bir hazırcılar grubu var ki suya sabuna karışmazlar, bakanlık ne yayınlarsa aynısını alıp haber ve yazı diye bize yedirirler. Diğer grup bakanlık ağzıyla kuş tutsa, tuttuğu kuş niye kırmızı değildir diyen eğitimin öldük bittikçileridir. Her şey kötüye gidiyor, mahvolduk derler. Bir grup da özel öğretim kurumları adına yazı ve köşe yazar. Aslında asıl amacı kendi çalıştığı kurumun reklamıdır. Ama unutmayalım, eğitime çıkar karışırsa vicdanlar susar.

Ülkemizdeki Eğitim Fakültelerinin Kaçının Dekan ve Yardımcıları Eğitim Bilimcidir?

Gelelim üniversitelere ve YÖK’e. Bir kişinin herhangi bir alanda profesör olması eğitim bilimlerinin alanlarını bileceği ve eğitimden anlayacağı anlamına gelmez. Ülkemizdeki üniversite rektör ve yardımcıları ya da YÖK’te görevli olan Proflar eğitim bilimlerinin tarihine, felsefesine, sosyolojisine, yönetimine, ne kadar hakimdirler? Asıl paradoks ise ülkemizdeki eğitim fakültelerinin kaçının dekan ve yardımcıları eğitim bilimcidir. Yani bu işin merkez üssü konumunda olması gereken yerleri bile eğitim bilimciler yönetmiyor.

Muhalif Olmak İçin Muhalif Olunmaz

Gelelim siyasi partilere ve eğitim sendikalarına. Mutlaka hepsi çok kıymetli işler yapıyorlar ya da iyi niyetle yaptıklarını sanıyorlar, eğitimi ve eğitim bilimlerini bildikleri kadar. Herkes konuşurken eğitim değişmeli, şöyle olmalı böyle olmalı diye konuşuyor ama bir iş yapmaya başladığınızda kimseyi memnun edemiyorsunuz. Böyle bir yapı içerisinde eğitimdeki değişimi ve dönüşümü nasıl sağlayacaksınız? Eğitimle ilgili mümkün mertebe çok çalışma yapmaya çalışan, gece gündüz demeden eğitimle yatıp eğitimle kalkan ve MEB’i objektif kriterlerle en çok eleştirenlerden birisi olarak söylüyorum. Örneğin MEB herhangi bir şeyi değiştirecek hurra çoğu kesim bu projede ne kadar negatiflik varsa sadece oraya odaklanarak ve yuvarlak cümlelerle eleştirmiyoruz, saldırmaya başlıyoruz. Tabii ki MEB de her türlü eleştiriyi ciddiye almalı, tüm paydaşları her konuda özde her işin içine koymalıdır. Ama bu işler bilimden uzak yuvarlak cümlelerle olmaz. Beraberinde alternatif çözüm önerilerinizi de ortaya koymalısınız. Sadece muhalif olmak için muhalif olunmaz. Yoksa bir süre sonra eğer alternatif proje ve çözüm önerileriniz yoksa kimse sizi ciddiye almaz.

Kaç Tane Siyasi Partinin Sadece Eğitimden Sorumlu Eğitimci Genel Başkan Yardımcısı Var?

Yaklaşık 1 milyon öğretmen ve 20 milyona yakın öğrencinin olduğu dev bir bakanlık MEB. Ve MEB’in politikaları ekonomiden kültüre tüm Türkiye’yi , tüm aileleri herkesi ilgilendiriyor, yani siyasetin oy depoları olan bu halkı da doğrudan ilgilendiriyor. Şimdi soru şu: Bu kadar önemli bir konu olan eğitimle ilgili ülkemizde kaç tane siyasi partinin sadece ama sadece eğitimle ilgili genel başkan yardımcılığı vardır, eğer var ise bu genel başkan yardımcıları eğitim bilimlerinden ne kadar anlamaktadırlar? Hadi genel başkan yardımcılıklarını geçtik. Genel merkezlerin eğitim araştırma birimleri var mıdır, bu birimlerde hangi eğitim uzmanları çalışmaktadır? Siyasi partilerimizin meclis ayağına gelelim. Meclis eğitim komisyonunda çalışan vekiller ne kadar eğitim bilimlerini bilmektedirler, yoksa her söylenene kafa mı sallamaktadırlar? Bu vekillerin ve mecliste grubu bulunan partilerin grup eğitim danışmanları eğitim bilimlerine hakim midirler yoksa senin adamın benim adamım diye mesai dolduran maaş alan kişiler midir? Vekiller, parti genel başkanları ve danışmanlar bırakın eğitim bilimleri bilmeyi güncel eğitim gelişmelerini ne kadar sağlıklı takip edebilmektedirler? Sözümüz herkese değil mutlaka bu işi çok iyi yapanlar vardır.

Şablon Raporlu Eğitim Sendikaları

Sendikacılık çok önemli ve değerli bir iştir. Bu işi ülkemizde çok zor koşullara rağmen yapan pek çok eğitim emekçimiz vardır. Buradaki soru da şudur: Tüm iyi niyetlere rağmen sendikalar eğitimin tarihine, felsefesine sosyolojisine ve yönetimine ne kadar hakimdirler? Bu sendika genel merkezlerinde her eğitim biliminin alanından çalışan en az bir profesyonel kişi var mıdır? Bir kesim MEB’in yaptıklarını tamamen mantığa bürümeye, kılıfına uydurmaya çalışırken bir kesim de tamamen yanlışlamakta mıdır ya da gerçek bir eleştiri kültürü ile pozitif ve negatif yönleriyle ortaya koyanlar var mıdır? Sendikalar dünyadaki eğitim bilimsel gelişmelere açık olmak zorundadırlar bu da çok sayıda eğitim uzmanı çalıştırmakla olur. Yoksa tüm raporlarınız da yıllardır kullandığınız aynı şablon raporlar olur, her yıl sadece rakamları değişir değişir piyasaya sürersiniz. Sendika genel başkanlarının eline de şablon cevap anahtarı gibi on anahtar kelimeden oluşan bir metin verilir, kamuoyu ne sorarsa sorsun ya dönüp aynı cevaplar verilir ya da günlük siyaset konuşmak zorunda kalır sendika genel başkanları eğitime vakıf olmadıkları için. Tabi ki her konu siyasetle ilgilidir ama eğitimin siyasetle bağlantısını kurmak başka bir şey, eğitime hakim olmadığı için siyasi konulara kaçmak başka bir şey.

Şimdi gelelim tüm bunları yazmamız için bizi tetikleyen konuya. Diyeli eğitimle ilgili bir konu oldu. Hemen kıyametler kopar. Yukarıda sözünü ettiğimiz paydaşların bir kısmı virgülüne bile dokunmadan aynen geçer haberi, bir kesim sistem değişiyor diye kıyametleri koparır, bir kesim konuyu bilmediği için yuvarlak cevaplar verir. Anlayacağınız eğitim her kesimde eğitimden anlayanlara bırakılacak kadar ciddi bir iştir.

Muhalefet Liderleri Eğitimle Daha Fazla İlgilenmelidir

Şimdi gelelim ülkenin alternatif hükümet adayı partilerin genel başkanlarına. Eğitim muhalefet liderlerinin grup toplantılarında ayda yılda bir kendisine birkaç kelime yer bulabilirse ne mutlu. Genel başkanlar yoğunluklarından kendileri doğrudan eğitimle ilgilenemeyebilirler ama kaç genel başkanın doğrudan sadece eğitim gibi ucu bucağı belirsiz bir alanı takip eden bir danışmanları vardır ve genel başkanlar her gün en az bir saat eğitimin güncel ve genel sorunlarına zaman ayırabilmekte midirler? Şüphesiz eğitim hepimizin derdi olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığımız, üniversitelerimiz, sendikalarımız, siyasi partilerimiz, meclisimiz ve medyamız eğitimimiz için şüphesiz iyi niyetle iyi şeyler yapmaya çalışmaktadırlar. Bu kurumlarda eğitim biliminin yönetimini, tarihini, felsefesini ve sosyolojisini bilenler daha fazla ön plana çıkarılmalıdırlar. Daha iyi bir Türkiye ve eğitim adına aklı, bilimi ve objektifliği merkeze alarak ön yargılardan uzak ve yapıcı olarak daha çok çalışmalıyız. Eğitim konuları gerek medyada gerekse de yaşamımızın her alanında daha çok yer almalıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin.