Ülkemizin sosyal ideallerine eğitim felsefemizin politik boyutuyla...

Eğitim Baştan Sona Politik Bir Güç Müdür? Öğrencilere Diyalektik, Eleştirel Ve Sorgulayan Düşünme Öğretilmelidir Türkiye’nin eğitiminin toplumumuzun sosyal ve...

Eğitim Baştan Sona Politik Bir Güç Müdür?

Öğrencilere Diyalektik, Eleştirel Ve Sorgulayan Düşünme Öğretilmelidir

Türkiye’nin eğitiminin toplumumuzun sosyal ve politik boyutuyla olan ilişkisini eğitim felsefemizin politik boyutu pratik bir alan olarak ele alır. Mevcut düzenimizin yeniden üretmeye mi, dönüştürmeye mi yönelik olacağını, eğitimin toplumu nasıl şekillendirdiği vb. politik boyut tarafından incelenir. Bu ilişki siyaset ve sosyal felsefeye dayanır. Aslında felsefe tarihi boyunca felsefe, siyasal sistemleri hayata geçirecek halkın nasıl eğitileceği ile de uğraşmıştı. Bunu Platon’da da eleştirel pedagoglarda da görmek mümkündür. Platon, felsefenin kendisinin altına bir dip not olduğunu söyleyeceğimiz kadar kusursuz bir şekilde eğitimi; öğrenci, öğretmen, eğitim programları ve okullarına varıncaya kadar dizayn etmişti. Ülkemizin yakın ve uzak hedeflerine de ancak eğitim yoluyla ulaşabiliriz. Ülkemizin sosyal ideallerine, MEB, eğitim felsefemizin politik boyutu aracılığıyla ulaşmamızı sağlayabilir.

Eğitim Baştan Sona Politik Bir Güç Müdür?

Felsefe tarihinde, eğitimin politik yanıyla ilgili farklı farklı açıklamalar yapılmıştır. Örneğin; eleştirel pedagoglara göre, baştan sona politik bir güçtür. Freire; eğitimi, şekillendirme ve tahakküm sürecinin aracı olarak görür. Ona göre yansız bir eğitim imkânsız olduğu gibi; eğitimsel yanı olmayan bir politika da imkansızdır. Tüm bu nedenlerle de eğitimi politik ve ideolojik bir argüman olarak ele alır. Günümüzde, politik boyutu itibarıyla iki eğitim felsefesi hâkimdir. Kurucu eğitim felsefesi; eğitimi muhafaza edici, toplumun politik yapısının uyumuna ve bütünlüğüne destek veren bir etkinlik olarak ele alırken; eleştirel eğitim felsefesi eğitimi eleştirel, sorgulayıcı bir faaliyet olarak ele alıp; eğitimi toplumun hâkim değerlerine ne gibi eleştiriler yaptığına göre inceler. Yani tüm değerlendirmeler bu muhafaza edici ve eleştirel eğitim felsefesi eksenindedir. Eleştirici tutumu Sokrates’e dayandırırken, eğitimin muhafaza edici işlevini Platon’un “Devlet” adlı eserine götürebiliriz.

Muhafazakâr Eğitim Ahenkli Bir Sosyal Düzeni Amaçlar

Muhafaza edici eğitim, iyi yurttaşlar yetiştirmek ister. Ve muhafaza edici eğitim; eğitimin kültürel mirası koruyup aktarma, eğitimin demokrasiye yaptığı katkı ve toplumda ihtiyaç duyulan ahenkli sosyal düzen olmak üzere üç şekilde ortaya çıkar. Ahenkli bir sosyal düzeni Platon ve Aristoteles’te görebiliriz. Demokrasi için eğitimi ise John Dewey’de, demokratik toplumların kendilerini eğitim yoluyla nasıl yeniden ürettikleri şeklinde görebiliriz ve bu yönüyle de okullar demokrasinin gerçekleştiği, toplumun minyatür bir örneği olmak zorundadırlar. Eğitimi, kültürel mirası korumanın aracı olarak görenlere göre ise, toplumun varlığını devem ettirmesinin yolu olan kültür, eğitim aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılır.

Öğrencilere Diyalektik, Eleştirel ve Sorgulayıcı Düşünme Öğretilmelidir

Eğitime eleştirel( sorgulayıcı) yani dönüştürücü bakan anlayışı; eğitimi muhalefetin gelişimine katkı yapan bir şey, sosyalleşmenin tehlikelerine karşı ve sosyal adalet için eğitim olarak ele alır. Bu görüşe göre; bireysel bozukluklar, sosyal hastalıklar eğitimle iyileştirilir. Toplumdaki adalet, eğitimle sağlanabilir. Eleştirel pedagoji dediğimiz bu görüş, öğrencilere diyalektik, eleştirel ve sorgulayıcı düşünmenin öğretilmesi gerektiğini ve entelektüel özerkliği savunur. Eleştirel pedagojiye göre; sosyalleşmenin yol açtığı sıradanlık, kişiliksizlik vb. problemlerle de eğitim yoluyla mücadele edilebilir. Bu görüşe katkı koyan modern zaman düşünürleri Rousseau, Nietzsche ve Sartre’dır.

Modern Toplumun Yarattığı Kölelik Ruhundan Eğitimle Kurtulunabilir

Onlar modern toplumun yarattığı kölelik ruhundan da eğitim aracılığıyla kurtulunacağını savunurlar. Ve son olarak eleştirel eğitim; sosyal adaletin eğitimle sağlanacağını, ırk, sınıf, cinsiyetten kaynaklanan toplumsal eşitsizliklerin eğitimle giderileceği üzerine kafa yorar. Mark’tan hareket eden bu düşünürler de Antonia Gramsci, Louis Althusser, Paulo Freire ve Ivan Illıch’dir. Bunlara göre okul; ideolojik hegemonyayı sürdüren statik bir yapı, devletin ideolojik bir aygıtı, pazar-işletme odaklı bir kurum, insanları gözetim altına almaya çalışan bir hapishane, iktidar ilişkilerinin yeniden üretildiği bir mekân vb.dir.

Eğitimimizin toplumumuzun sosyal ve politik boyutuyla olan ilişkisini eğitim felsefemizin politik boyutuyla pratik bir alan olarak ele alabiliriz. Mevcut düzenimizin yeniden üretmeye mi, dönüştürmeye mi yönelik olacağını, eğitimin toplumu nasıl şekillendirdiği vb. politik boyut aracılığıyla inceleyebiliriz. Ülkemizin yakın ve uzak hedeflerine de ancak eğitim yoluyla ulaşabiliriz. MEB ülkemizin sosyal ideallerine, eğitim felsefemizin politik boyutu aracılığıyla ulaşmamızı sağlayabilir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…