Eğitimin kıyameti koptu mu?

Allah, Size, Emanetleri Mutlaka Ehline Vermenizi ve İnsanlar Arasında Hükmettiğiniz Zaman Adaletle Hükmetmenizi Emrediyor Yukarıdaki cümleler Nisa Suresinden....

Allah, Size, Emanetleri Mutlaka Ehline Vermenizi ve İnsanlar Arasında Hükmettiğiniz Zaman Adaletle Hükmetmenizi Emrediyor

Yukarıdaki cümleler Nisa Suresinden. Son günlerde herkesin ağzından düşürmediği, uğruna çalıştaylar yapılan ama üstadın dediği gibi, çıkarlar söz konusu olduğunda bu anlamda vicdanların sustuğu bir kavram, liyakat. Yani herkesin liyakat, liyakat, liyakat dediği ama iş kendileri olunca çok ciddiye almadığı, görmezden geldiği bir kavram liyakat. Liyakat o kadar önemlidir ki; yokluğunun kıyamet benzeri tehlikeler yaratacağı düşünülür. Öyle ki, Hz. Muhammed kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soranlara, “İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır” demiştir. Peki, nedir bu liyakat, niye bu kadar önemlidir, olmaması halinde eğitimde de kıyamet kopar mı?

Eğitim Kurumları İnsan Kaynakları Kadardır

Dünyada eğitimde başarılı ülkelerin, insan kaynaklarını iyi kullandıklarını, bu eğitim sistemlerinin hedefledikleri misyon ve vizyona nitelikli insan gücüyle ulaştıklarını görmekteyiz. Ve bu yanıyla da liyakat, eğitimde işin gereklerini, her anlamda karşılayan kişilere teslim etmektir. Hangi öğretim programını, eğitim sistemini getirirseniz getirin, eğitimde verimi ve niteliği ancak nitelikli insan kaynaklarıyla yakalayabilirsiniz. Yani eğitimde başarı için layık olmak kelimesinden gelen liyakati uygulamak durumundasınız. Layık olmak demek ise, özü, hareket ve davranışlarıyla, nitelikleriyle eğitimde ilgili işi yapacak uygun ve nitelikli, uzman kişileri o görevlere getirmekle olur. Liyakat bu yanıyla çağdaş, stratejik insan kaynakları yönetiminin de temel ve vazgeçilmez ilkelerindendir.

Liyakat Demek Yeterlilik Demektir

Liyakat kelimesinin yukarıdaki tanımlarından öte anlamı yeterliliktir. Liyakatle eğitimde bir işi yapacak en uygun kişilerin, etkili ve verimli bir şekilde belirlenmesini kastediyoruz. İşte bu liyakatli kişiler ise ilgili konuda eğitimli, yetenekli ve tecrübeli olmak zorundadırlar. Yani eğitimde başarıyı yakalamak istiyorsak bakanlık üst bürokrasisinden, il müdürü, ilçe müdürü, okul müdürü ve öğretmen alımına liyakati hâkim kılmalı, kimseye ama hiç kimseye imtiyazlar tanımamalıyız. Eğitim gibi diğer tüm alanların başarısını belirleyen bir alanda göreve getirilen kişiler, makamın gerektirdiği görevleri yapabilecek özelliklerde değilseler, bu rolleri yerine getirebilecek yeterlilik ve iş gücüne sahip değilseler, ilgili bilgi ve becerileri yoksa eğitim kurumu çöker. Eğitim kurumundaki yozlaşma, çürüme ve çöküş diğer tüm yapıları da etkileyecek ve içinde hepimizin olduğu gemi batacaktır.

Liyakat Sistemi İlk Kez 1717’de Prusya’da Kullanılmıştı

Kayırmacılığa, yağma sistemine karşı bir başkaldırı da olan liyakat sistemi, bu yanıyla ilk defa öğrenim ve sınav anlayışına dayalı olarak kamuya eleman almak için 1717’de Prusya Kralı I. Friedrich tarafından uygulamaya konmuştur. Eşitlik, kariyer, yarışma, adil ve yeterli ücret, hukuka uygunluk, hizmet içi değerlendirme ve güvence gibi ilkelere dayanan liyakat sisteminin temellerini ülkemizde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan, 1945 yılındaki değişikliklere, 1924 Anayasa değişikliklerine, Osmanlıya kadar götürülebilir. Diğer taraftan tarihimiz boyunca hep tartışma konusu olmuştur liyakat.

Nizamülmülk Siyasetname ’de Liyakatten Bahsetmiştir

Selçuklu veziri Nizamülmülk, Siyasetname adlı kitabında liyakatin gerekliliğinden bahsetmiştir. Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig’de, Koçi Bey risalelerinde devlet görevlerinde liyakatin öneminden çokça bahsederler. Tarihimizde de sıkça bahsedilmiş olan liyakat günümüzde çağdaş stratejik insan kaynakları yönetiminin vazgeçilmez bir ilkesidir. Eğitim alanı da liyakatin merkeze alınması gerektiği temel bir alandır ve eğitimde de iş, işin gereklerini her anlamda karşılayan yeterli ve nitelikli uzman kişilere teslim edilmelidir. İşte bu liyakati uygulayacak ve siyasilere, bakanlara anlatacak birimler de insan kaynakları birimleridir. Bunun için insan kaynakları birimlerine masa başında oturup, ahkâm kesen, senin adamın benim adamım diye atama yapan değil, insan kaynakları planlama uzmanlığına uygun, swot analizi, insan kaynakları gibi alanları bilen, alanı gözlemleyen ve çözümler üreten, eğitimden anlayan uzman kişiler liyakate uygun bir şekilde seçilmelidir ki liyakati uygulayabilsinler. Diğer türlü nepotizm, kronizm ve partizanlık bataklığından kurtulamayız ve akraba, eş-dost, siyasal kayırmacılık arasında gider geliriz.

Akılcı bir liyakat sisteminin MEB üst düzey bürokrasisinden, il müdürü, ilçe müdürü ve öğretmen atamasına uygulanmaması halinde eğitimde kıyamet kopar mı? Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…