Kusura baktık

Ve beklenen itiraf Tayyip Erdoğan’dan geldi. Saat 24.00’dan sonra müzik yasak! Erdoğan, “Kusura bakmasınlar gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı...

Ve beklenen itiraf Tayyip Erdoğan’dan geldi. Saat 24.00’dan sonra müzik yasak! Erdoğan, “Kusura bakmasınlar gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok.” dedi. Bizler de soruyoruz şimdi “E hani olay pandemiydi, bizi virüsten korurken yasaklamıştınız kafelerde müziğin sesini?” diye. Hem bir dakika olay ne zaman “helalleşmeden” “kusura bakmayın” a geldi. Beklenen helallikler gelmeyince intikam yemini mi edildi? Belli ki oy gelmeyen kesim üvey evlat muamelesi görüyor artık.

Oysa bizim “Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen bir Ata’mız var. Atatürk boş konuşmayı sevmeyen bir liderdi. Sözü söyleyip kenara çekilmemiştir elbette. Savaştan çıkmış bir milleti her alanda geliştirmeyi hedeflemiştir. Hani şimdilerde biz hep aynı şeyleri konuşurken çoğu önemli konuyu kaçırıyoruz ya savaş yorgunu bir ülkede bile Atatürk hiçbir detayı atlamamış. Ne mi yaptı?

1924 yılında Musiki Muallim Mektebini kurdu.

1926’da İstanbul Belediye Konservatuvarını kurdu.

1936’da Ankara Devlet Konservatuvarını kurdu.

1937’de Gazı Terbiye Enstitüsünü Müzik Bölümünü kurdu.

1938’de Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı.

1934 yılında Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kuruluş Kanunu çıkarıldı.

Peki şu an olan durum ne? Okullarda müzik eğitimi parçalandıkça parçalanıyor. Çalgı derslerine indirgeniyor, okullarda müzik birliği yerini çalgı eğitimine bırakıyor. Çalgı eğitimi de seçmeli oluyor. Sınıftan tek bir çocuk keman dersini seçtiyse tek başına o dersi yapabiliyor. Birlikte marş söylemek mi, milli bilinç mi o da ne? Onlar statlarda milli bayramlarımızın kutlanmasının yasaklandığından beri yok zaten.

“Sanat para için mi para sanat için mi, yoksa hepsi siyasi ideoloji için mi?” anlayışını getiren mevcut hükümete sormak istiyorum. Eğitimsiz sanat ne kadar oluyor? Murat Ağırel, Yeniçağ Gazetesindeki yazısında Diyarbakır heykel ihalelerinde 4 milyon 412 bin lira gibi bir meblayı yazdı. Hani şu korku filmlerini aratmayan, küçüklüğümüzün Chucky’sinden hallice karpuzdan çıkan çocuk heykelini diyorum. Demek ki sanat yağdırılan paralarla değil, eğitimle ve estetik bilinciyle oluyormuş.

Sanat zarafettir, görgüdür, estetiktir, düşüncelerdir, yaşam biçimidir, bazen hüzün, bazen mutluluktur ama en önemlisi de sanat özgürlüktür. İnsanların özgürlüklerini sırf ideolojilerinize ters diye ellerinden almayın. Size oy vermeyen insanları bu şekilde cezalandırmayın.

Unutmayın ki ; “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatkar olamazsınız.”

Kendisini sözde sanatçı olarak tanımlayan sanatçılara da Atatürk’ün bir sözünü hatırlatmakta fayda var. “Sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür.” Bütün eli öpülesi sanatçılara selam olsun.