Robotik nesiller yetişiyor

“Ülkede bin tane problem var derdimiz eğitim mi?” diye sorabilirsiniz ama bence bunca problemin olma sebebi eğitim politikalarıdır. Medya her zaman küresel...

“Ülkede bin tane problem var derdimiz eğitim mi?” diye sorabilirsiniz ama bence bunca problemin olma sebebi eğitim politikalarıdır. Medya her zaman küresel güçlerin en önemli aracı olmuştur. Neyi değiştirmeyi hedefliyorlarsa bunun ilk ayağı medya olmuştur. Senelerdir medyada süslü cümlelerle önümüze konulan bazı eğitim anlayışları var;

· Gardner’in Çoklu Zeka Kuramı (Multiple Intelligence),

· Öğrenci merkezli eğitim,

· Gelişen dünyada küresel olmalıyız

Görünüşte hepsi birbirinden zararsız iyi niyetli yaklaşımlar. Mezun olduğum üniversitede, alkışlanan bu eğitim modellerinin derin yüzüyle eğitimci-yazar Mahiye Morgül sayesinde tanıştım. Küresel oyunlara nasıl bilmeden hizmet ettiğimi, içten içe sorguladığım eğitim sisteminin yanlışlarını belgeleriyle öğrendim. Dilerseniz madde madde inceleyerek gidelim.

Nedir bu Gardner ve çoklu zeka kuramı? Buna geçmeden önce terminolojik olarak “kuram” sözcüğünün anlamına bakmak gerekli. Kuram, gözleme dayalı sanı, soyut bilgi demektir. Yani kesinliği bilinmeyen bir düşüncedir. Kesinliği bilinmeyen bu düşünceye öğretmen adaylarımız, veliler, öğrenciler 2004 yılından itibaren o kadar inandırıldı ki…Peki bu kuram gerçekten bu kadar masum muydu?

Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma adlı kitabında Mahiye Morgül durumu şu şekilde anlatıyor;

“Daha bugüne kadar zekânın tanımı bile yapılamamışken, Gardner, “Her çocuğun farklı öğrenme zekâsı vardır” diyor ve zekâyı sekize bölüyor. Çoklu Zekâ Kuramı adıyla sunulan teori, seçmeli paralı derse geçişin ideolojik kılıfıdır. Dersleri de kendi içerisinde parçalara ayırıp her bir parçayı bireysel öğrenme, - öğrenci merkezli öğrenme adıyla satışa çıkartacaktır (ABD ve İngiltere örneği) . Çevirisi de hatalıdır; Türkçede çoklu-azlı gibi sözcükler yoktur. Belli ki çoklu demekle zekânın parçalanmış olduğu imajı göz ardı edilmek istenmektedir. Çocuğun zihinsel fiziksel ve ruhsal gelişimini destekleyen eğitimden artık söz edilmiyor, çocuğu sosyal varlık olarak tanımlama bitiyor. Çocuğun tüm zihinsel güçlerinin geliştirilmesi görevi bitiyor, “çocuğun ilgi, istek ve yeteneği doğrultusunda“ adı altında ve her çocuk tek bir dalda başarılı olabilir savıyla diğer dallarda temel eğitim almadan yetiştirilebilecek zannediliyor. Çocuk daha büyüme çağındayken zekânın sadece bir parçası ile muhatap edilmektedir. ”Her çocuk bir alanda başarılı olabilir“ denilmekte ve diğerleri yok kabul edilmektedir.

Bu şirketler eğitimde neleri değiştirmeyi hedeflemişlerdi?

Eğitimin hemen hemen her noktası değiştirildi. Bir ülkenin temellerinin yıkılması, toplumsal yapısının değişmesi, kültürel birliğinin yok olması isteniyorsa önce eğitimden başlanır. Eğitim sistemimizi altın tepsiyle sunduğumuz SPAN ve CarlBro şirketleri de bu görevlerini yerine getirdiler ve süslü cümlelerle sinsice ülke yapısını değiştirmeye başladılar. Konuyla ilgili tüm detayları Mahiye Morgül’ün Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma adlı kitabında bulabilirsiniz. İlk olarak görsel ve basılı medyada “öğrenci merkezli eğitim” adı altında sözde sempatik ama alt metnini kimsenin göremediği bir ifade ortaya atıldı. Okullar için “eğitim” yerine “öğretim yeri” ifadeleri, “öğretmen” yerine de “koç” kelimeleri kullanıldı. Öğretmenin varlığı ortadan kaldırıldı pedagojik formasyon almış bireyler yerine kendisine “öğretici-koç” diyen herkes eğitim verebilir kıvama getirildi. Öğrenci bir bireydir ve kendi istediği eğitimi kendisi seçebilir, dendi. 9 yaşındaki çocuklara bir ülkenin kaderi teslim edildi. Henüz kendisini bile tanımayan çocuklar kendi eğitim sistemlerini oluşturmaya başladılar. Seçmeli derslerle eğitimde birlik ortadan kaldırıldı. Müzik dersleri, beden eğitimi dersleri gibi bazı dersler küçük parçalara bölündü. Müzik derslerinin parçalanmasıyla toplu olarak marşlar söyleyebilen çocuklar yerine tek kişilik eğitimler alan çocuklar yetiştirilmeye başlandı. Milli bayramlarımızın içleri boşaltıldı. Atabarı türküsü yerine Hadise’den “Şampiyona Şeker” adlı bomboş amaçsız şarkılarla okulların kenar kıyı yerlerinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları yapıldı. Bizler hatırlarız statlarda yapılan görkemli kutlamaları ama çocuklarımız hatırlamıyor öyle uzun zaman oldu yani.

Milli marş ve kültürlerimizle ilgili Mahiye Morgül’ün son derece çarpıcı bir araştırması var; “Soros Vakfı tarafından finanse edilen ve Tarih Vakfı tarafından yapılan “Mevcut ders kitaplarında insan hakkı ihlalleri” konulu bir çalışma raporunda (2005) ulusal marşlarımız insan hakkı ihlali olarak görülmektedir. Ders kitaplardan atılması önerilen bazı bölümlerden örnekler: “Birlik ve beraberliği bozmak…” “Vatan için fedakârlık yapmak..” “Türk askeri vatanı için seve seve canını verir…” Raporda “Yurtseverlik”, “milliyetçilik” gibi kavramlar, “Mili Güvenlik Dersi”, “Mehmet Akif”, “Şahin Bey”, “Sütçü İmam” gibi vatansever kahramanlar ve bağımsız bir ülke kurmanın onurunu çağrıştıran insan hakları ihlallerinden sayılmaktadır.”

Şimdi modern eğitim söylemlerine bir de böyle bakın.