CHP nereye?

Yerel seçimin yaklaştığı, adayların belirlendiği bu günlerde CHP nereye gidiyor? Giderek ideolojik hedefleri olan Atatürk’çü, sol ve sosyal demokrat parti...

Yerel seçimin yaklaştığı, adayların belirlendiği bu günlerde CHP nereye gidiyor? Giderek ideolojik hedefleri olan Atatürk’çü, sol ve sosyal demokrat parti olma yolunda hızla uzaklaşıyor mu? Yaklaşmakta olan yerel seçimlerde izlediği strateji doğru mu? Bu yazımızda bu konuyu yorumlayacağız.

Sayın genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Deniz Baykal’a yapılan kaset skandalı sonunda CHP’ye genel başkan oldu. O dönemde kudretli,etkili ve yetkili olan Sayın ÖnderSavKılıçdaroğlu’nu bu göreve gelmesini sağlayan kişi olduğu bilinmektedir.Bu nedenle de o dönemde hala Genel Başkan’lığa devam etmek isteyen Deniz Baykal’a bu yolu kapatan daSayın Önder Sav’dır. Deniz Baykal’ın sitemkâr bir şekilde; ‘’53 yıllık sırdaşım ve dostum’’ demek suretiyle Sav’a kırgınlığını belirtmişti.SayınKılıçdaroğlu kendisini bu makama taşıyan Önder Sav’ı 3 Kasım 2010 tarihinde parti yönetiminde uzaklaştırdı.

Aynı dönemde İstanbul İl Başkanı gibi önemli bir görevde bulunan ve diğer il delegeleri üzerinde de etkili olan Sayın Gürsel Tekin’in ile yol yürüdü. Kendi politik tercih ve yanlış uygulamalarının faturasını hep etrafındakilere çıkarttı. ‘’Genel Başkan iyidir etrafındakiler kötüdür’’ söylemi uzun süre devam etti!

Sık sık ekip değiştirdi. Gürsel Tekin, Nihat Matkap, Adnan Keskin, Gökhan Günaydın ve nice parti emekçisi etrafından uzaklaştırıldı. Ama yanında Erdoğan Toprak, Bülent Tezcan hiç eksik olmadı!

Göreve geldiği ilk zamanlarda AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından ‘’alevi kökeni’’ öne çıkartılarak yıpratılmasına CHP tabanının yurtsever, laik ve devrimci tabanı itibar etmedi.Medya tarafından ‘’Gandi’ye’’ benzetildi. Önseçimi, cinsiyet kotasını getirdi. Lider oldu. Örgüt sahip çıktı ilk zamanlar iyi gitmeye başladı.Hatta umut oldu! Ama daha sonra yaptığı yanlışlarla bu kredisini tüketmeye başladı.

Deniz Baykal zamanında beri alışkanlık haline getirilen aynı yöntemle partiye sağcıları taşıdı. Bu tutumu zaman zaman eleştirilere neden oldu. Sağdan devşirmeler solun oylarıyla seçilerek partinin yönetiminde etkili oldular.Ama tabanda oy taşıyamadılar. Sağdan zaman zaman o seçim koşullarına uygun olarak sağdan veya parti dışından birileri milletvekili yapılsa bile bunların parti yönetimine kadar taşınması Sayın Genel Başkan’ın en büyük hatalarından biridir. Bedelini ise CHP çok ağır bir şekilde ödemektedir.

CHP 70’li yıllarda önseçim yapan, delegenin, halkın yönettiği partiyken, son zamanlarda giderek demokratik gelenekten uzaklaştı.Atatürk’çü, sol ve sosyal demokrat çizgiden ve ideolojiden uzak,apolitikt tipler tarafından yönetildi. Toplumda karşılığı olmayan ‘’evet efendim sepet efendimciler’’ milletvekili ve parti yöneticisi oldular.Bu kadrolar Partinin varsa yanlış politikalarını halının altına süpürdüler. Genel Başkan şakşakçısı, lobilerin, derin çevrelerin, bilmem ne konaklarının etkili yetkili ve AKP’ye alan açmak isteyen kişi ve çevrelerin telkin ve önerileri ile parti yönetildi.

Bu tipler seçmen ve parti tabanı yerine Genel Merkez’in ‘’merkezkaç ekseninde’’ politika yaptılar. İçlerinde yapılan ve kaybedilen bütün seçimlerde atama yolu ile geldiler. Bu tipler kendilerini ileride seçecek olanları mahalleden başlayarak; ilçe, il yöneticiliklerini ve bunların delegeleri ile kurultay delegelerini‘’tuzu kuru‘’ belediye başkanları ile beraber oluşturdular. Yukarıdan müdahale ederek kendi ikballeri için örgütü yapılandırdılar. Bu şekilde yapılandırılan kurultay delegeleri de dönüp kendilerini seçen parti organlarını; Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulunu seçtiler.

İllerinde hiç milletvekili çıkarmayan, CHP’nin en az oy aldığı kimi illerin delegeleri CHP belediyeleri ile kurdukları ilişki ve küçük hesaplarla Parti Organları olan Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu’nun yapılandırmasından etkili oldular.

AKP’de tek adamın uygulamaları CHP’de kurnazca, sinsice daha namertçe yapıldı. Son Kurultayda Genel Başkan bir anahtar liste tespit etti; ‘’ben bunları istiyorum dedi.’’ Belediyeler güdümündeki bazı il yöneticileri ayarlanarak listede gösterilenlerin tamamına yakını seçildi. Örgütte karşılığı olan ya da kamuoyunda tanınmış birkaç kişi Genel Başkan listesini delerek bu kurullara seçildiler. Görev yaptıkları Parti Meclisinde tarihi konuşma ve tespitlerde bulundular ama çoğunluk içinde kaybolup gittiler. Seçildiler ama Partinin en önemli kurulu olan (MYK) Merkez Yönetim Kurulu’na hiçbiri Genel Başkan tarafından alınmadı.

Son Kurultayda ve önceki Kurultay’larda liste delerek Parti Meclisine giren, sol, sosyal demokrat ve Atatürk’çü görüşleri ile Parti Meclisine seçilen bu üyeleri ilk Parti Meclisi toplantısında Genel Başkan tarafından ‘’listemi deldiniz’’ diye azarlandılar.

Milletvekili seçimleri için aday tespiti için Parti Meclisinde Genel Başkan yetki istedi. Parti Meclisi de bu yetkiyi verdi. Yetki kötüye kullanılarak,bir önceki seçimde örgüt tarafından önseçimle milletvekili seçilenlerin tamamı ile parti uygulamalarını eleştiren bazı milletvekilleri listelere alınmamıştı. Partinin ve belediyelerin keyfi yönetimlerini eleştiren, sol ve sosyal demokrat ne kadar yurtsever, demokrat ve devrimci varsa hepsi Genel Başkan tarafından liste dışı bırakıldı.

Parti Meclisinde listeler tartışılmadı. Genel Başkan etrafındaki zevat tarafından yapılan yönetim mühendisliği el çabukluğu ile milletvekili listeleri sunuldu bir saaten az bir zaman içinde oylanmadan,itirazlara karşın Genel Başkan;‘’Bana verdiğiniz yetkiyi bu şekilde kullandım diye’’ tek cümle ile oldu bittiye getirdi.

İşte bu parti yönetimi ile yerel seçimlere gidiyoruz. Tarihi belli olan yerel seçimlere önseçim için ‘’zaman dar diye bahane aranıyor.’’ Oysa Haziran seçiminden sonra tam 10 ay vardı. AKP baskın seçim yapacak bahanesi ile önseçim uyutuldu. Yerel seçim için tarih değişimi ancak Anayasa değişikliği ile mümkündür. Meclis aritmetiğine göre CHP istemediği takdirde önseçimin öne alınması zaten mümkün değildi. Ve nitekim seçimler zamanında yapılacak.

Bugün itibariyle Mart sonunda yapılacak yerel seçimler için önseçim bir Pazar günü bütün yurtta yapılması mümkünken bu yapılmıyor. Hala yöntem belli değil. Örgüt tabanları bıkkın, üzgün eriyip giden partiye hüzünle, hatta gözyaşları ile seyrediyorlar. Belediye başkanlıkları için açıklanan ve açıklanması beklenen uygulamalar örgütün moralini bozduğu yetmiyormuş gibivesayetli örgütlerin parti örgütünden kopuk telkin ve yönlendirmeleri ile fermuar yönetimi gibi ucube bir seçim yöntemini empoze ediyorlar.

AKP’den açık CHP’den örtülü ‘’tek adamlık’’ sürüp gidiyor. Kimse de ses çıkarmıyor. CHP’de mevcut milletvekillikleri genel başkanın ağzının içine bakıyorlar. Artık örgüt mörgüt yok. AKP’nin CHP destekli ‘’baskın seçimi’’ gerekçe gösterilerek ‘’sağcı, apolitik ve itahatkâr, uyumlu(!), sesiz sedasız, evet efendim sepet efendimciler’’ milletvekili oldu. Şimdi de benzeri tipler belediye başkanı olacaklar.

Sonuçta oluşan parti tablosu; 140 milletvekili, 60 parti meclisi, 81 il başkanı yani toplam 280 kişi gibi ‘’seç beni seçeyim seni’’ kadrolarıyla halksız ve örgütsüz olarak Parti yönetiyorlar. Bu kast sistemi yeterli imza toplanmasına rağmen kurultayı yapmayarak MHP ile aynı duruma düştü.

AKP’nin politikalarından, uygulamalarından bezgin, bıkkın halk CHP’nin profesyonel siyaset esnafına da güvenmiyor.1980 faşist darbesi ile depolitize edilen, politika dışına itilen halk inanç simsarları ve bezirganları tarafından istismar edilmeye başlandı.

Oysa halk CHP’nin denediği, hiçbir yakınlık ve sıcaklık duymadığı kişileri sevmedi.Halk her gün önüne konulan aynı ‘’kapuska yemeğini’’ sevmedi. Yeni, dinamik, şahsi çıkarlardan çok toplum çıkarlarını önceleyen insanları görmek istedi. Örgütün ekseriyeti ve seçmen ise parti ve örgüt emekçilerini istiyor.

Büyük meropollerde bu seçimin en önemli tayın edici unsuru HDP seçmeni olduğu herkes tarafından bilinip kabul ediliyor.AKP zaman zaman bu seçmene yoklama çekerken, ustaca MHP’yi de idare etmektedir.CHP, HDP seçmenini görmezden gelerek, yok sayarak‘’mecbur ve mâhküm imişler’’ yanılgısına düşmemeli. İYİ PARTİ’nin yüzde 2-3 oy oranına, Saadet Parti’nin binde yarım oyuna duyulan ihtiyaç HDP’ye de duyulmalı ve önem verilmelidir. Bu seçmen kitlesinin AKP ve MHP tarafından şeytanlaştırılması konusunda duyulan rahatsızlık bir şekilde telefi edilmelidir. Zaten CHP ne yaparsa yapsın AKP, MHP cenahı HDP üzerinden CHP’yi eleştirmeye, köşeye sıkıştırmaya devam edecektir.

AKP yerel seçime önceki dönem Başbakanı, Meclis Başkanı, Bakanları ve Partinin asları ile seçimlere asılırken; CHP’nin sağdan devşirme, örgüt ve parti emekçisi olmayan cılız adaylarla yerel seçime gitmesi muhakkak önlenmelidir. AKP boşuna mi Binali Yıldırım’ı gösteriyor!

CHP’ye oy veren seçmen ve örgütleri Genel Merkez Yönetiminindüştüğü aczi kabul etmemelidir. Düşük profilli, cılız ve sağdan gelen adaylara gösterdiği ilgiyi kendi evlatlarına göstermelidir. CHP gibi yüz yılı aşkın tarihi ile, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna öncülük etmesiyle, ilkeleri üzerinde Cumhuriyet inşa edilen Parti olması nedenleriyle sağ adaylara ‘’mecbur ve mahküm’’ pozisiyonundan çıkarılmalıdır.

Bu günlerin en tehlikeli söylemi ise ‘’CHPye oy vermeyeceğim’’ söylemidir. Bu algı yandaş medyada da çok usta bir şekilde yapılmaktadır. Bütün bu söylemlerimize, uyarılarımıza karşın Parti Yönetimi hatalarına devam etse de her CHP’li yine de partisine oyunu vermeli, ama; değişimi, dönüşümü gerçek bir sol ve sosyal demokrat parti olma yolunda mücadelesini sürdürmelidir.