Kaftancıoğlu için yargı yolu var mı?

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun üyeliği konusunda CHP genel merkezi nasıl bir hukuki yol izleyecek? Önce Anayasa Mahkemesi'nin tarihî bir kararını...

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun üyeliği konusunda CHP genel merkezi nasıl bir hukuki yol izleyecek?

Önce Anayasa Mahkemesi'nin tarihî bir kararını hatırlatan eski Genç Parti Genel Sekreteri Mehmet Ali Akgül bana Kemal Kılıçdaroğlu'na iletmem için şu mesajı gönderdi:

- "Sayın Uğuroğlu, önce şunu hatırlatayım:

Merhum Hasan Celal Güzel, 1997'de Kayseri'de 'Türkiye Demokrasinin Neresinde' konulu bir konferansta konuşmada 8 yıllık kesintisiz eğitimi "kesin dinsiz eğitim" olarak nitelendirmiş, Kur'an kurslarıyla imam-hatiplerin kapatılmasını da 'yöneticilerin dine karşı eylemi' olduğunu söylemişti. Güzel 28 Şubat sonrası alınan kararlar ve uygulamalar için de 'dini duygulara saldırı' sözünü kullanmıştı.

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Güzel'i Türk Ceza Kanunu'nun 312 / 2. maddesine göre 1 yıl hapis cezasına çarptırdı. Güzel siyasi yasaklı oldu.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ulaşamadım.

Biliyorsunuz Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı Hasan Celal Güzel'in üyeliğinin düşürülmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı partimize yazı göndermişti.

Ben de 'Rahşan affı bir erteleme yasasıdır. Yasada cezalar bütün sonuçlarıyla ertelenir deniliyor. Hasan Celal Güzel'in de siyasi yasağı 5 yıl süreyle ertelenmiştir. Bu nedenle parti üyeliğini silmiyoruz' diyerek yazıyı cevapladım.

Yargıtay başsavcılığı, YDP'ye ihtar cezası vermek için, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) dava açtı. AYM bizi haklı buldu.

Kaftancıoğlu için CHP direnirse; Yargıtay'ın yapacağı işlem, partiye ihtar verilmesi için AYM'ye dava açmak olacaktır.

AYM'nin karar vermesi en erken bir-iki yıl sürer. O zamana kadar da 2023 seçimi için Canan Hanım görevine devam eder. Bunu benim ismimi vererek Kılıçdaroğlu'na iletirseniz sevinirim. Selam ve sevgiler."

Şimdi gelelim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında da görev yapan hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun görüşüne.

- "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Siyasi Partiler Yasası uyarınca, parti sicillerini tutmak görevi de verilmiştir. Bu görevin kapsamı yasada gösterilmiştir.

Parti sicillerine konulacak bilgi ve belgeler üzerinde Başsavcılığın karar merci gibi hareket etmesi, işlem yapması yetkisi bulunmamaktadır.

Yasa'nın 8, 102/son ve 14/son maddesi hükümlerinden, Başsavcılığın sicilde terkin yetkisi olmadığı da açıkça görülmektedir.

Sicile konulan bilgilerde hukuka aykırılıklar var ise, bu durumda Başsavcılığın ilgili partiye ihtar istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurması gerekmektedir.

Geçmişte, Anayasa Mahkemesi'nin vereceği ihtar kararının yaptırımı var iken, Anayasa Mahkemesi bu yaptırımı Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiş, bu aşamadan sonra bir düzenleme yapılmamış, yasada boşluk ortaya çıkmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan konusunda 2001 yılında yaşanan aynı konudaki hukuka aykırılıkta, Erdoğan'ın parti kurucu üyeliği ve kurucu genel başkanlığı, Başsavcılık tarafından düşürülmemiş, konu Anayasa Mahkemesi'ne taşınmıştır.

Anayasa Mahkemesi de yerinde olarak, bu konuda Başsavcılık görevlidir, ben görevli değilim demeden ve dosyayı iade etmeden, kendini görevli görerek, 2001/8 sayılı ihtar kararını vermiş idi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bugünkü uygulama yerinde olsa idi o zaman Başsavcılık olarak konuyu AYM'ye taşımadan, Erdoğan'ın kurucu üyeliğini ve kurucu genel başkanlığını düşürme yoluna giderdi.

Kurucu üyelik ile üyelik arasında hukuken fark bulunmuyor.

Başsavcılığın sicil tutma işlemi, yargısal değil, idari işlem.

Bu işlemin yokluğunun tespiti yoluyla idare mahkemesine iptal davası açılması mümkün."

Bakalım CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Merkezinin hukukçuları bu iki önemli hukuki gelişme sonrası Canan Kaftancıoğlu'nun parti üyeliğini düşüren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararının iptali için idare mahkemesine dava açacaklar mı?

Ya da Canan Kaftancıoğlu hakkındaki kararı AYM ve AİHM'e taşıyacak mı?

Değerli okurlarım,

Görev süresi dolan İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott'un gazetecilere verdiği veda resepsiyonuna katıldım.

Sözcü gazetesi Ankara Haber Müdürü Emin Özgönül ile birlikte Sayın Sir Dominick Chilcott ile sohbet ettik.

Davetlilerle tek tek ilgilenen ve sohbet eden Büyükelçi Sir Dominick Chilcott, "Bu, benim Türkiye'deki ikinci görevim. Genç bir diplomat olarak 12 Eylül 1984'te ilk kez Türkiye'ye gelmiştim. Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevimi başladığım yerde bitirmek benim için ayrı bir anlam ifade ediyor. Çalışma sürem boyunca basın mensupları ile aramızda hep güzel bir ilişki oldu, bu sebeple tüm basın çalışanlarına teşekkür ediyorum" diye konuştu.

Sir Chilcott, kızının Türkiye'deki ilk görevi sırasında doğduğunu anlattı. Oğlunun ise Türkiye'de kalma kararı aldığını, 1984 yılında Türkiye'ye ilk geldiğinde kucaklarında çocukları olduğunu şimdi ise kucaklarında torunlarının olduğunu ve Türkiye'yi çok sevdiğini söyledi.

Büyükelçi Sir Chilcott dedi ki;

- "DNA'mı burada bırakıyorum. Burada yaşamaya devam edenleri ziyaret etmek için gelecekte de Türkiye'ye geleceğim."

Sir Chilcott, ben de meslektaşlarım adına size teşekkür ediyor ve emeklilik hayatınızda ailenizle sağlıklı güzel günler diliyorum.

....

ÖZÜR:

Değerli okurlarım Perşembe günkü yazımda eski Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Orgeneral Erol Özkasnak'ın eşinin adı sehven İnci olarak yazılmış. Gerçekte Reyhan'dır. Okurlarımdan ve Reyhan Hanım'dan özür diliyorum.

Etiketler
CHP Genel Merkezi