Türkiye-AB 'Geri Kabul Anlaşması' iptal edilmeli

Türk DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ile sığınmacılar konusunda görüştüm. "Suriyeliler, 2011'de başlayan iç savaş sonrası ülkemize gelmiş, kendilerine...

Türk DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ile sığınmacılar konusunda görüştüm. "Suriyeliler, 2011'de başlayan iç savaş sonrası ülkemize gelmiş, kendilerine geçici koruma statüsü verilmiş ve ülkemize geçici olarak yerleşmişlerdir. Ancak, kalıcı olmuşlardır" diyen Yaycı sorularımı yanıtladı.

-Soru: Ülkemizdeki Suriyeliler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yaycı: Mevcut resmî rakamlara göre 5 milyon civarında kayıtlı mülteci, sığınmacı ve düzensiz göçmen bulunmaktadır.

Her vatandaşımız sokaklardaki genç insanlara şahit olmaktadır. Bu genç insanların Suriye'de memleketlerini korumayıp da Türkiye'ye gelmiş olmasını hepimiz eleştiriyoruz. Kamplarda kalmaları gerekirken yurdun istisnasız her tarafına yayılmış vaziyettedirler. Özellikle de iş imkanları ve refah seviyesinin yüksek olduğu kentleri doldurmuşlardır.

Bir noktayı özellikle vurgulamak lazımdır. Suriyeli Türkmenleri kesin olarak ayırmamız gerekmektedir.

Suriyeli Türkmenler diğerlerinden çok ayrıdır. Suriyeli Türkmen ailelerin çoğu kamplarda kalmaya devam ediyor.

Afrin ve Suriye'deki diğer şehirlerde oraları muhafaza için Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte mücadele ediyorlar.

Türkmen kardeşlerimiz o bölgelerde canhıraş bir vaziyette savaşmaktadır. Sadece o bölgelerde değil, Türklüğün, Türkiye'nin mücadele ettiği her yerde varlar.

Suriye İç Savaşı'nda ülkemiz o dönem izlediği açık kapı politikası ile tüm Suriyelilere "geçici koruma" statüsü vermiştir.

Suriyelilerin bir kısmının geldikleri ülkelerdeki sabıka ve sağlık kayıtlarına hâkim değildir.

-Soru: Türkiye için tehdit görüyor musunuz?

Yaycı: Suriyelilerin özellikle sınır bölgelerinde ikamet ediyor oluşu, gerek kendi içlerinde oluşacak çatışmaların sorun yaratması gerekse sınır ötesinden gelecek etkilere karşı ülkemizi savunmasız duruma düşürebilecektir.

Yani sınır bölgelerimizde yaşamaları bir bakıma iyi iken, diğer yandan riskler taşımaktadır. Bu husus özellikle vurgulanmalıdır.

Suriyeliler konusundan bahsederken demografik yapımız çok ciddi şekilde bozulmuştur. Bazı şehirlerde Suriyeli nüfusu korkutucu boyuta ulaşmıştır. Bu üzücü ve korkutucudur.

Bu nüfus bu hızla gittiği takdirde en fazla 10 yıl içerisinde Türkiye nüfusunun %15'ine yakını Suriyeli olacak demektir. Belki de daha fazlası gerçekleşecek.

Demografik yapımız, nüfus yapımız, millî birliğimiz, ulus kimliğimiz hepsi çok ciddi bir tehlike altındadır

-Soru: İnsani yardım önemli değil mi?

Yaycı: İnsani yardım sadece Türkiye'nin borcu değildir. Diğer devletlerin hiçbiri bu kadar yüksek oranda, bizim kadar sığınmacı yükünün altına girmemektedir.

Dünyadaki en yüksek göçmen miktarı Türkiye'de bulunmaktadır

Son dönemlerde bir de Afganistan'dan gelen düzensiz göçmenler sorunu yaşanmaktadır. Afganlar sınırlarımızı kolayca geçerek, Türkiye'de istedikleri kente girmektedir. İnanılmaz ve kabul edilemez görüntüler açık kaynaklarda mevcuttur.

Afganistan'dan gelen göçmenler sorunu da çok ciddi bir tehlikedir. Çok ciddi bir şekilde Türkiye'nin sosyolojik kırılmasına millî birlik, beraberliğin bozulmasına ve 3K kuralı olan ''karmaşa, kargaşa, kaos'' ortamı oluşmasında tetikleyici rol oynayacak bir potansiyele sahiptir.

Çok yakın gelecekte devletin temellerini sarsabilecek bir tehlike mevcuttur.

Türkiye'ye giren her bir kayıtsız sığınmacının aynı zamanda kayıtsız işçi olması Türk vatandaşlarının da Türk devletinin de zararınadır.

-Soru: En büyük risk nedir?

Yaycı: Bu göç akınları aslında ulus-devletleri yıkmak için tarih boyunca yapılmış akınlardır. Göçlerin yönlendirilmesi ulus devletlerin yıkılması için yapılmaktadır.

Çeşitli vakıflar fonlar ile göçleri ve göçmenleri sempatik gösterme maksadı ile çalışmalar yapmaktadır.

Göçmen politikalarını desteklemek adına aslında Macar göçmeni olan Soros, Macaristan'da birlik ve bütünlüğü bozmak ile suçlanmıştır ve faaliyetleri yasaklanmıştır.

Göçmenlerin birçoğu "ne yaşar ne yaşamaz" durumundadır, kimlikleri dahi yoktur.

Dünyadaki eroin üretiminin %90'ı Afganistan'da yapılmaktadır. Bu uyuşturucu, Türkiye üzerinden Balkan rotası ile Avrupa'ya ulaşmaktadır. Bu açık kaynaklarda mevcuttur.

Afganistan'dan Türkiye'ye gelen sığınmacılar Türkiye'yi narko-terör anlamında da ciddi bir risk ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Kayıtsız göçler espiyonaj, casusluk tehlikesini de beraberinde getirmektedir.

Bir strateji olarak, Türk halkını provokatif eylemlerle kışkırtarak huzuru bozarak düzensizlik çıkartmayacaklarını kim söyleyebilir.

Tekrar hatırlatırsak, Kilis'in %74,3'ü Suriyeli olması, durumumuz tehlikededir demektir. Hatta gelecekte daha büyük tehlikelere gebedir demektir.

Göç sorununa karşı acilen sınır güvenliği sağlanmalıdır.

-Soru: Avrupa'ya karşı ne yapabilir Türkiye?

Yaycı: Yunanistan ve Avrupa Birliği ile imzalanmış Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Şu ana dek Yunanistan ve Avrupa Birliği ile imzaladığımız Geri Kabul Anlaşması'nın bize hiçbir faydası olmazken birçok zararı olmuştur.

Türkiye'nin mücadele ettiği FETÖ ve PKK'lı teröristler, Yunanistan tarafından iade edilmemektedir. Dost, komşu ve müttefiklik bunun neresindedir?

Etiketler
Cihat Yaycı Türkiye