2. Fidan vakası

Önce 1. Fidan vakasından başlayalım. 1986'dan 2001'e kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde astsubay olarak görev alan Hakan Fidan, 2003'te Başbakanlık Türk...

Önce 1. Fidan vakasından başlayalım. 1986'dan 2001'e kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde astsubay olarak görev alan Hakan Fidan, 2003'te Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Başkanlığına atandı.

14 Kasım 2007'de Başbakanlık müsteşar yardımcılığına, 15 Nisan 2010'da Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) müsteşar yardımcılığına getirildi.

Emre Taner'in görev süresinin dolmasının ardından, 25 Mayıs 2010 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından MİT Müsteşarı olarak atandı.
Türkiye Cumhuriyeti devletinde, "Astsubay kökenli, en genç MİT müsteşarı" olarak ilklere imza attı.

***

Değerli okurlarım,
Hakan Fidan 10 Şubat 2015 tarihinden AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu döneminde milletvekili aday adayı olmak için MİT müsteşarlığından istifa etti.
Gazeteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu istifayı sordular.

Erdoğan dedi ki;

- "Hakan Fidan'ın istifasını doğru bulmuyorum. MİT'in başında son derece güvenilir bir kişi olmalıdır. Nitekim ben oraya son derece güvenilen, hatta 'sır küpüm' olarak görebileceğim birini getirmiştim."

Fidan bu açıklama sonrası başvurusunu geri çekti.
Ve 15 Temmuz 2016'fa hain FETÖ kalkışması yaşandı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hakan Fidan'ın başında olduğu MİT'i şu sözlerle eleştirdi:

- "İstihbarat zaafı var.
- MİT Müsteşarı'nı aradım ama ulaşamadım.
- MİT'e sordum cevap veremedi.
- Güçlü bir istihbarat olsaydı bu darbe girişimi olmazdı.
- Darbeyi eniştemden öğrendim.
- Burada bir istihbarat zaafı olduğu açık bir şekilde ortada.
- Doğru bir istihbarat olsaydı bu Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) çalışmaları engellenebilirdi"
Sonuç; Erdoğan'ın sırları ile Hakan Fidan hala görevde…

***

Değerli okurlarım,
2. Fidan Vakası ise İrfan Fidan'ın Anayasa mahkemesine atanması ile yaşandı.
Yargıtay onursal üyesi 47 yıllık hukuk insanı Ali Suat Ertosun'dan bu atamayı değerlendirmesini istedim.

Ertosun yazılı yanıt ile görüşlerini şöyle açıkladı;

"Yargıtay kontenjanından seçilecek üyenin;
- Yargıtay kültürünü edinmiş, yetişmiş, kıdemli, birikimli, belirli bir kişisel olgunluğa erişmiş olmasını gerekli kılar.

Yargıtay Büyük Genel Kurulu yaptığı seçimde iyi bir sınav ver(e)memiştir.
Yargıtay'ın havasını bile solumamış İrfan Fidan, seçimde, 340 üyeden 107'sinin oyunu alarak birinci sıradan aday olmuştur. Cumhurbaşkanı da, İrfan Fidan'ı Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçmiştir.

İrfan Fidan'ın aday olması ne kadar etik değilse, ona oy veren 107 üyenin davranışı da o kadar etik olmamıştır.

Otoriter-totaliter rejimlerde hükmedenler (muktedirler), adalet dağıtan yansız ve güven duyulan gerçek hâkimleri istemezler, yargıyı bir operasyon aracı olarak kullanmak istediklerinden onlardan kurtulmaya ve bir biçimde ele geçirmeye çalışırlar.

Peki, bu meşru mudur? Elbette ki değildir.
Yargıtay Genel Kurulu, İrfan Fidan'ı belirlemekle, Anayasa'mızın sözüne uymuş, özüne uy(a)mamıştır.

Siyasi iktidara duydukları minnet gereği oylarıyla İrfan Fidan'a destek verenler, Anayasa'mızın verdiği yetkiyi iyi kullan(a)mamışlar, siyasi otoritenin isteği ile oy vermişlerdir

Bir Yargıtay üyesinin vazgeçemeyeceği temel davranış biçimi, her türlü etkileşimin dışında kalmak, aklının ve vicdanının sesini dinlemek suretiyle, oyunu sahiplenmektir...

Ne yazık ki bu olay, yargımızın içinde bulunduğu vahim durumun göstergelerinden birini oluşturmuştur.

Beklentimiz, yükselişi önlen(e)meyen İrfan Fidan'ın Anayasa Mahkemesi başkanı olmasıdır!

Son sözlerim, yargıda reform bekleyenlere;

- Siz gerçekten bunu bekliyor ve inanıyor musunuz?
- Yapılsa bile uygulanacağını mı sanıyorsunuz?
Geçiniz efendim. Daha çok beklersiniz..."
Hukuk camiası İrfan Fidan'ı, "Erdoğan'ın takip ettiği dosyaların sırdaş savcısı" olarak değerlendiriyor.
Bakalım 2. Fidan nelere imza atacak?