İşte 'siyasi yargı' olduğunun ispatı

Demokrasiye inanan, anayasa ve yasalara bağlı, organize suç örgüt liderinden korkmayan, kalbinde insan sevgisi olan, rakibi siyasetçilere saygı duyan tek bir...

Demokrasiye inanan, anayasa ve yasalara bağlı, organize suç örgüt liderinden korkmayan, kalbinde insan sevgisi olan, rakibi siyasetçilere saygı duyan tek bir AKP'li yok mu?

Organize suç örgütü mensubu Alaattin Çakıcı, CHP' lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na hakaret ve tehdit yağdırıyor;

AKP'liler de Cumhurbaşkanı da bakanlar da savcılar da görmüyor, duymuyor, konuşmuyor…

Değerli okurlarım,

Devleti anayasa ve yasalara göre yönetmek her iktidarın olmazsa olmaz görevidir.

Anayasa der ki;

"Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri;

Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak,

Kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Madde 8 - Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

IX. Yargı yetkisi

Madde 9 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.

Değerli okurlarım,

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırının anayasaya göre birinci sorumlusu yürütme yetkisi ve görevi verilen devletin başı olan cumhurbaşkanıdır.

Cumhurbaşkanı sessiz kalmaktadır.

Görev kamu davası açılması için cumhuriyet savcılarına düşmektedir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu Hükümlerine Göre;

Suç haberinin kendisine ulaşmasıyla birlikte Cumhuriyet Savcısı'nın, suç haberinin ciddi olup olmadığını araştırmak, ciddi bir suç haberi olduğu kanaatine vardığında gerekli tedbirleri alıp diğer şartlarında oluşmasıyla birlikte kamu davasını açmak ve yürütmek başlıca görevleri arasındadır.

Savcılar bu tehdit mektubuna el konulması için harekete geçmediler. Ya bu delil ortadan kaldırıldıysa?

Türk Ceza Kanununun 230. Maddesi diyor ki;

"Savcının kanuni görevlerini yerine getirmemesi cezai sorumluluğunu gerektirir."

Değerli okurlarım,

Cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi, Bülent Arınç, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın tutuklu yargılanması için dedi ki;

"Ey hakim ve savcılar, ceza hukukunda kimsenin kalbini yarıp bakamazsınız. Zanla, şüpheyle, kıyas yoluyla delil uyduramazsınız. Ben 30 yıllık ceza avukatıyım. Bu iddianameleri okuduğum zaman bir ara isyan etmiştim. Çocuk bile yazmaz bu iddianameleri."

Arınç'a tepki Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz'dan şöyle geldi:

"Türk Hakim ve Savcıları; inancının emri ve genlerine nakşedilmiş adalet duygusu ve hür vicdanları ile millet adına hükmettiklerini hiç unutmadan görev yapan fedakar vatan evlatlarıdır.

Hukukun bir bilim, hakimlik ve savcılığın gerilimli bir meslek, ama ince bir sanat olduğunu hiç akıllarından çıkartmadan, hukukun onurunu, mesleklerinin saygınlığını, toplumların insanı değersizleştirdikleri en çılgın dönemlerde bile özenle korumuşlardır.

Hem hizmetinde olduğu milletin denetimi ve gözetimi hem de mesleki mevzuatın zorunlu kıldığı etkin denetim mekanizmaları, yaptıkları hizmetin güvenceleridir.

Yaptığım görevler nedeniyle çok yakından tanıma fırsat ve onuruna eriştiğim Fedakar Türk Hakim ve Savcılarının, hakimlik edebine, ilmine adalete bağlılığına, kul hakkına gösterdikleri titizliğe inancım ve güvenim tamdır."

Değerli okurlarım,

Yargının siyasi hale geldiği, siyasetçi Arınç'a HSK başkanının yanıtı ile bir kez daha görüldü.

Ne acı ki Yılmaz, "Kul Hakkı" diyerek İslami kuralı da siyasi mesajına ekledi…

Anayasanın, "Bağımsız ve Tarafsız Yargı" ilkesi çiğnendi...