Demokrasi rafa bu nasıl kafa?

14 Ağustos 2001’de kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan’ın da olduğu AKP’nin Bilkent oteldeki kuruluş ilkeleri açıklamasında, “AK Partinin ilk ilkesini...

14 Ağustos 2001’de kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan’ın da olduğu AKP’nin Bilkent oteldeki kuruluş ilkeleri açıklamasında, “AK Partinin ilk ilkesini, ulusal bütünlüğümüz ve cumhuriyetimizin bölünmez yasasının teminatı olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası belirliyor'' denildi.

Anayasa defalarca değiştirildi…

AKP’nin “ilk ilkesi” buhar oldu…

Parti programındaki ilkelere devam edelim;

- “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi belgelerinin de temel referans kabul edildiği” denildi…

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpaslar kuruldu, Genelkurmay başkanı dahi esir alındı…

“Bildirgeler ve sözleşmeler” buhar oldu…

- “AK Parti demokrasiyi bir siyaset tarzı, yönetim ve denetim biçimi olarak görür. Toplum mutabakatına dayalı demokratik bir Anayasa'nın oluşturulmasını benimser.” denildi…

“Toplumsal mutabakat sağlanmadan” 16 yıl sonra 16 Nisan 2017’de; “tek adam rejimi” AKP ve MHP desteği ile vatandaşın yüzde 51.2’sinin oyları ile kabul edildi, demokratik rejim rafa kaldırıldı…

- “Din ve vicdan, düşünce, ifade ve girişim özgürlüğünü vazgeçilmez ilkeleri olarak kabul eder. Din olgusunu toplumu ayrıştıran değil, bütünleştiren bir olgu olarak görür” denildi…

Fethullah Gülen cemaati ile bütünleşildi, Türkiye’yi 15 Temmuz’a mahkum oldu…

Gazetecileri, sosyal medyadan görüşlerini yazan vatandaşları hapse attılar…

- “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin hukuk anlayışını, toplu olarak bir arada yaşamanın ortak güvencesi olarak hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığı oluşturur. Adaleti yalnız yargı kararlarının ifadesi konusunda değil, bunların toplum ve devlet hayatında bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilke olarak da benimser” denildi…

Yargıyı “tek adama” bağlayarak, anayasa mahkemesi kararlarını dahi uygulamayarak hukukun üstünlüğünü değil üstünlerin hukukunu sağladılar…

- “Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yanlısıdır” denildi…

AKP Ankara ve İstanbul’u kaybedince Erdoğan, “Topal Ördek” benzetmesi yaptı. AKP’li meclis üyelerinin CHP’li başkanları engellenmesi talimatı verdi.

- “Dini eğitimi kişilerin kendi isteklerine bırakır” denildi…

Vatandaşların çocuklarını zorla İmam Hatip Liselerine gönderildi…

Değerli okurlarım,

Tek tek saymak yerine toplu rakam vereyim.

2002’de AKP iktidara geldiğinde devlete ait ya da devletin ortak olduğu 240 kurum ve kuruluş vardı.

Bugün sadece yalnız 71 kurum kaldı.

AKP satmayı o kadar sevdi ki Türk Vatandaşlığını da 250 bin dolara satmaya başladı…

Her Türk erkeğinin gururla yaptığı vatani görev olan zorunlu askerlik görevi dahi “bedeli karşılığı” satılmaya başlandı…

En son da Tank Palet Fabrikası Katarlılara satıldı…

“Tek Adam rejimi” gereği Sağlık Bakanı da hastanesine, vakıf üniversitesine tarihi devlet binalarını kiralıyor, Atatürk Orman Çiftliğinden 550 dönüm arsa tahsisi alıyor…

Değerli okurlarım,

“Bik bik Ahmet Hakan” başlıklı yazımda, “Nurettin Kurt ve Ertuğrul Özkök’e hakkımı helal etmiyorum. Onların yüzünden on yıl işsiz kaldım” diye yazdım.

Nurettin Kurt Whatsapp hesabımdan, mail olarak bana ve Yeniçağ’a gönderdiği ”Cevap ve düzeltme” başlıklı yazıda, “mesnetsiz iddialarda bulunulmuştur” diyor…

Kurt özetle, “Yalan haber denilen olayın konusu, o dönem, Uzan ailesine yapılan operasyonlar kapsamında bir çalışanın polise verdiği resmi ifade metnidir.

Yani ben bu ifadeyi kafamdan uydurup, yazmış değilim. Yıllardır tüm meslektaşlarım gibi polis-adliye olaylarında her zaman ifade metni resmi belgedir ve haber değeri taşıyorsa haber yapılır.

Sedat Simavi Gazetecilik ödülü başta olmak üzere Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Avrupa Birliği 7 defa Barış Selçuk Ödülü almış birisi olarak mesleki onurumun incitilmesi beni üzmüştür. Bu cevap hakkımın yayınlanmasını talep ediyorum. Aksi taktir de, hukuki yollardan bu çamurun temizlenmesi içim girişimlerde bulunacağımı bilmenizi isterim” diyor. (İmla hataları ödüllü gazeteciye ait)

Nurettin, “ödüllü gazeteci” olarak “mesleki onurum incitildi” diyorsun…

O zaman gerçeklerle yüzleşmeye hepiniz hazır olun.

Çok yakında senin imzanla, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin ve Genel Yayın Koordinatörü Ertuğrul Özkök onayıyla, 20 Kasım 2004 tarihinde Hürriyet Gazetesinde yayınlanan, “Rüşvet Kuryesinin not defteri” başlıklı haberinizdeki iftirayı, yalanı ve yanlışları tek tek belgeleri ile açıklayacağım…

“Çamur nasıl atılır” millet de gazeteciler de görsün

Beni “dava açmakla” tehdit ettin ya açıklamanı yayınladım diye sakın ha vazgeçme, mutlaka dava aç yargıda da hesaplaşalım…