Gelenler ve gidenler…

Gün geçmiyor ki ülkemizle ilgili moral bozan bir haber almayalım. Yapılan araştırmalara göre dünyanın en iyimser ülkeleri sırayla; Endonezya, Arnavutluk...

Gün geçmiyor ki ülkemizle ilgili moral bozan bir haber almayalım. Yapılan araştırmalara göre dünyanın en iyimser ülkeleri sırayla; Endonezya, Arnavutluk, Azerbaycan, Nijerya, Meksika ve Vietnam. En kötümser ülkeler ise Çekya, Polonya, Afganistan, Bulgaristan ve Türkiye imiş!

İyimser olmamamızın nedeni ekonomik olmasın! Ya da, pandemide en ön saflarda canla başla hizmet eden hekimlerin, hak ettiği ücreti alamayan doktorların itibar kaybını başka ülkelerde arama isteği olmasın! Yine üniversiteyi bitiren gençlerin iş bulamayışı, mülakatta elenmesi olmasın. Hele de genç işsizliğinin yüzde 22.3, kadın işsizliğinin alarm seviyesine ulaşması olmasın!

Yine 2002 yılında dış borcu 130 milyar dolar olan ülkemizin 320 milyar dolar artarak 450 milyar dolara çıkan dış borcu ve hiç önemsenmeyen ve yere çakılan ekonomik karnesi olmasın!

Hele de etiketlerin uçuşa geçtiği, yıllık fiyat farkının yüzde 200’e dayandığı, ekmeğin 5 lirayı bulduğu, simidin ilk kez yarım satıldığı, yağın bardakla alındığı, meyvenin taneye düştüğü, süt üreticilerinin kan ağladığı, yoksulun açlığa ve soğuğa terk edildiği ama bu arada şaha kalkmayı da ihmal etmeyen bizim gibi ülkeler olmasın!

Beyin göçü diyoruz, yetişmiş insanımız, ülkenin beşeri sermayesi alıp başını gidiyor gidiyor diye üzülüyoruz, gençler ülkelerini terk ediyor diyerek onları suçluyoruz da!

Da’sı neden gidiyorlar, niçin terk ediyorlar, bunu niye yapıyorlar diye düşünüyor muyuz? Sadece varını değil yoğunu da onları büyütmek, yetiştirmek, okutmak için harcayan ailelerin üzüntülerini anlıyor muyuz? Bu soruların cevabı ortada ve net!

Bilinmeyen şu ki; İşin pedagojik, sosyolojik, psikolojik, ekonomik boyutları hakkında ilgili kurum ve kuruluşların yöntemini, önerisini, yaklaşımını, model arayışını merak ediyoruz? Hemen sonra günü kurtarmak adına gözünü ve kulağını kapatanlardan umudumuzu kestiğimizi hatırlıyoruz…

Şimdi gidenlerin sesine ve söylediklerine kulak verelim!

“Her genç insan gibi hayallerim, umutlarım, hedeflerim, kariyer planlarım vardı torpilin ön koşul olması nedeniyle iş bulamadım.”

“Kısıtlanan özgürlükler, daralan yaşam alanı, gittikçe artan baskılar, keyif alamama hali, gelecek kaygısı derken kendimi yurtdışı planları yaparken buldum.”

“Yurtdışına göç meselesi artık bireysel bir karar ve hareket olmaktan çıktı, toplumsal bir karakter kazandı. Bu korkutucu geliyor bana.”

“Bu karar hem zihinsel hem fiziksel olarak çok zorlu bir süreçti ama bir hayalin peşinden gittim pişman değilim.”

“Bir yanım hep eksik, sevdiklerin hep uzakta, ülkemi çok özlüyorum, ülke değiştirmenin artıları kadar eksileri de var.”

“Ülkemin güneşini, dört mevsimini, denizini doğasını, sokak hayvanlarını, sebzesini meyvesini Pazar tezgâhlarını, insanımızın sıcaklığını, enfes yemeklerimizi özlüyorum. Ben ülkemi çok özlüyorum.”

Açıklama notu: Kanada Toronta’dan Hüsna Sarı, Dublin’den Merve Nur Ambrosioni, Almanya’dan Murat Dönmez, Cumhuriyet Gazetesi’nden Birol Güger’e konuşmuşlar…