Koşullar ve ortam çok sert! Havayı biraz yumuşatmak herkese iyi gelecek! (1)

Ders verdiğim okulda bu konuyu işleyince köşe yazılarımın sıkı takipçisi olan
öğrencilerim ağız birliği etmişçesine; “Hocam! Bu konuyu yazsanıza” dediler. Söz
verdim yazıyorum…

Bazen bir kitapta, bazen bir dergide, bazen bir sohbette, bazen de filmde çok
etkilendiğiniz tümceler geçer. Ya not alır, ya kafaya yazar, ya da ezberlersiniz. Ben
yeri gelince kullanmak üzere not alanlardanım.

Duygusal bir yapım olduğu için, bazen anlatılan, bazen okuduğum, bazen izlediğim
şeylerden ayrıca çok etkilenirim. Misal bugünlerde en çok Mansur Yavaş Başkanın
Ankara’da okumaya gelen gençlere açtığı kucak, verdiği destek, gösterdiği ilgiden
etkilenip, sık sık gözyaşlarımı tutamadım. Şimdi genç olup Ankara’da okumak, sonra
da konserlere gitmek vardı diye iç geçirerek!

İnsancıl olmanın, duygusal olmanın neyi kötü anlayabilmiş değilim! Atılan her adıma anlam yüklemenin ne zararı var çözmüş değilim! Bir dostunuza, bir arkadaşınıza, bir yakınınıza küçük sürprizler yapmanın ne sakıncası var? Hediye almaktan çok, hediye vermeyi sevmek, bir çiçek yollamak, kapısına, arabasına küçük bir not iliştirmek, “sen benim için değerlisin!” demeye getirmek bu kadar mı zor?
Minik bir buketle, iki satırcık notla, bir kutu çikolatayla yaratılan güzellik, incelik,
tebessüm, şaşırtma hangimizi mutlu etmez ki? Onun içinde saklı olan belki küçük bir
özür, belki ben yanındayım, belki hep aklımdasın, belki başarılar diliyorum gibi anlam yüklü adımlar, ufak bir dokunuş hiç aklında yokken ve hiç beklemediği bir zamanda gelen bu içten davranış kimin aklını başından almaz ki? Bunu biliyorum, biliyoruz, biliyorsunuz!

En kırgın, en mutsuz, en sıkkın, en öfkeli anlarınızda! “Söylenecek çok şey var ama
kendimi yormak istemiyorum!” şeklindeki suskunluklardan, sitem ya da şükran
barındıran, soru sorduran göndermelerden, antidepresan tesiri yapan müzik, şiir,
şarkı sözlerinden, yükler bindikçe biriken sıkkınlıklardan bir anda kurtulmaz mıyız?
Genelde herkes, özelde biz kadınlar kendiliğinden olan, göze sokmayan, başa
kakmayan bu güzelliklerden, inceliklerden ve zarif jestlerden çok ve çabuk etkileniriz. Yalan mı?

Bu anlamlı dokunuşların ardından kendi kendine gülümsemek, yetinmeyip sevinçle
dans etmek, bir şarkı sözü mırıldanmak, yüze kocaman bir gülücük yerleştirmek, sırt
üstü uzanıp hayallere dalmak herkese iyi gelir. Hele de bu iç sıkıcı, kap karanlık,
nezaketten uzak kaba ortamda…

Araştırıp bakın ustaların böyle yaptığını göreceksiniz! Bu zarif yaklaşımların insanın
acılarını azalttığını, mutlulukları çoğalttığını, hayatın paylaştıkça anlam kazandığını,
kırılıp, üzülüp, acı çekip, çaresiz kaldığınızda en ufak bir dokunuşun size iyi
geleceğini fark edeceksiniz. “Sen değerlisin!” demenin bin bir yolu vardır. Dert dinler
gibi, dert anlatır gibi, dertleşir gibi, çocukluk travmalarından arınır gibi, barışmak ya

da unuttum demek gibi, heyecan dozu yüksek, rejisiyle, teknik işçiliğiyle sıkı bir yapıt
izler gibi, iyi bir sohbet, iyi bir film, iyi bir oyun izler gibi! Daha ne olsun.
Zam yağmurlarından ötürü bereketi kaçan tencerenin, her yıl 7 binden fazla
insanımızı trafik kazalarında kaybediyor olmanın, her gün bir uçak dolusu yurttaşımızı pandemiye kurban vermenin yarattığı bu ortamda sıcak adımlara ne çok gereksinim var.

Çok üzgün, çok kızgın, hatta öfkeli olduğunuzda önünüze konan iki satır yazı, ya da
kapıya gelen bir buket çiçek yeryüzünün tüm mevsimlerini aynı anda yaşatır
göreceksiniz. Sakın her şeyin bir zamanı vardır diye beklemeyin, anı yaşayın, bir an
önce harekete geçin, düşündüklerinizi hayata geçirin, attığınız en ufak bir adım
yaraları sarmaya iyi gelecek! Dediydi dersiniz! Tecrübeyle sabit. O halde iş başına…

Not: Bu yazımın devamı niteliğindeki ikinci bölümü Cuma günü okuyacaksınız!

Daha önemli not: Afganistan başlıklı yazıma deyim yerinde ise zam yağmurlarını(!)
aratmayan iletiler geldi.

Asım Gökalp diyor ki; “Dünyayı kadınlar değiştirecek buna inanıyorum. Bir kadın
erkeğin yaptığı her şeyi ondan çok daha iyi yapar eşimden ve kızımdan biliyorum!”
Zehra Oral diyor ki; “Yazıların çok can alıcı ve düşündürücü. Gündemi seninle
yakalıyorum. Bebek hikâyesine bayıldım. Kıvrak zekâlı kadınlar, akla hayale
gelmeyen şeylere imza atmaya hazır varlıklardır!”

Tevfik Kızgınkaya diyor ki; “Kaleminize sağlık. Örnekler ve mesajlar çok önemli. Bu süreç bitecek!”

Yakut Mihmandarlı Ekinci diyor ki; “Konuları ele alışınıza hayran olmamak
mümkün değil. Kaleminiz hiç susmasın. Sizin gibi yazarlar çok yaşasın!”

En önemli not; Gelen iletilerden yaptığım seçkinin adreslerine ağız ve gönül dolusu teşekkürler…

Etiketler
Muş