Yine Bir 8 Mart! Yeni bir “kadın” dizisi! Neden derseniz yanıtı çok bu sorunun…

Yazı dizisi ya da devam yazılarını hem sever, hem de okurlarımı sıkmaktan ürkerim. Ancak sanat gibi, kadın gibi, eğitim gibi derya deniz konuları bir yazıya sıkıştırma gibi üstün bir yeteneğim olmadığı için dizi olarak kaleme almayı yeğlerim. Bu kararıma yazdığım sitelerin yayın yönetmeni ve editörleri de olur deyince akan sular durduğundan hemen bilgisayarın önüne çökerim…

Efendim! Evde Neşe, dışarıda Neşe Doster olarak birbirini besleyen ve büyüten iki yanımla kadını esas alan çalışmalarım sırasında, ülkemiz ve dünya coğrafyalarının acılı kadınlarının yaşam öykülerini incelerken çok ilginç örneklerle karşılaştım…

Sıralamaya ve özetlemeye çalışırsam! Vurgulamak istediğim bir kaç nokta var…

Bir yanda hastalıktan, açlıktan, yoksulluktan, umutsuzluktan, işsizlikten, sevgisizlikten, tehditlerden, öfkeden, şiddetten, dayaktan, adaletsizlikten ölüp gidenleri, diğer yanda geçmişin öncülerinin genetik kodlarını taşıyanları, her yanda kadın cinayetlerinde rekora koştuğumuzu gördüm…

Bir yanda “hayır demeyin, çocuk doğurun, başınızı yerden kaldırmayın, her yeri bal dök yala kıvamında silip süpürün, yüksek sesle gülmeyin, susun, dinleyin konuşmayın, itiraz etmeyin” diyenleri, diğer yanda; sanatla, felsefeyle, tarihle, bilimle, hayatla, kendisiyle ilgilenenleri gördüm…

Bir yanda eril dayatmalara boyun eğip, karşı çıkmayıp hayatını heder edenleri, diğer yanda tartışan, sorgulayan, şarkılar söyleyen, sesini yükselten, hakkını arayan, ağız gülen, hayatının hedefine evliliği değil, mutluluğu koyanları gördüm…

Bir yanda büyük şirketleri de, ülkeleri de başarıyla yöneten kadınları, diğer yanda şiddet gören, aşağılanan, dışlanan, yok sayılan, öldürülen kadınları gördüm…

Bir yanda yasal açıdan hem kadına, hem erkeğe eşit haklar sağlayan; Belçika, Fransa, Danimarka, Letonya, Lüksemburg, İsveç, Kanada, İzlanda, Portekiz ve İrlanda gibi ülkeleri, diğer yanda 190 ülke içinde 82.sırada yer alan ve Suudi Arabistan’ın sadece 2.5 puan önünde yer alan ülkemizi gördüm…

Bir yanda; Sanatta, kültürde, bilimde, sporda, siyasette, edebiyatta, akademik kadrolarda yer alan kadınları, diğer yanda titiz, cesur, başarılı, dayanıklı, yaratıcı, daha doğrusu var olma kavgasında en önde olan hemcinslerimizi gördüm…

Bir yanda kadın cinayetlerinin önlenmesi için ayağa kalkan, “cesur davranmalı ve güncel deyimle kırmızıçizgimiz bu olmalı!” diyen yürekli kadınları, diğer yanda 68 günde öldürülen 67 kadına rağmen “o da kuyruk sallamasaydı!” diyen çok sayıda kadın gördüm…

Bir yanda; Hayatımıza ulusal, küresel, evrensel, belgesel ölçekte katkı sunan kadınları, diğer yanda hayatındaki ilkokulu evi ve annesinin öğretileri olan, içindeki incecik mizahı, derinlerde yatan ince sızıyı dile getiren, yazdıklarını güvenli gözlere teslim ederken, güldüren, düşündüren, ağlatan güçlü kadın yazarları gördüm…

Bir yanda; Şiddete uğrayan, korkutulan, susturulan, yakılan, boğulan, yalnızlaştırılan, camdan atılan, katledilen kadınları, diğer yanda beklentilerini, isteklerini, arzularını, endişelerini, korkularını, kaygılarını, hayallerini dayatmalar karşısında rafa kaldıran kadınları gördüm…

Bir yanda; Küçük yaşamlardan büyük öyküler, küçük kasabalardan derin hikâyeler çıkaran yaşanmışlıkları, diğer yanda insanın dinlerken ağzını açık bırakan sözleri ve CB’nın; “Ailenin direği annedir. Biz kadını gerçek anlamda haklarına, özgürlüklerine kazandırmak için çok çalıştık!” şeklindeki sözlerini duydum…

Altını çizerek ve büyük harflerle tarihe not düşmek adına yazıyorum! Bir yanda yıllara ve yollara meydan okuyan kadınları, binlerce sayfaya onlarca kitaba bedel bir cümleyi bir çırpıda söyleyen lider kadınları, diğer yanda “her keşke bir pişmanlık” diyen, “hayatımın sorularına cevap bulamadım” diyen, provası yapılmış teatral bakışlara bir çırpıda kapılan kadınları gördüm…

Tam da burada kadın liderlerin başarılarına ayrı bir parantez açıyorum…

Yeni Zelanda, Almanya, Tayvan, İzlanda, Danimarka’da kadın liderler örnek liderlik sergilediler. Doğayı, çocukları, göçmenleri, dürüst yaşamı, sosyal adaleti, bireysel hak ve özgürlükleri savundular. İfade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün demokrasilerde olmazsa olmaz olduğunu anlattılar. Söz buraya gelmişken küçük bir yaş parantezi daha! (Finlandiya başbakanı Sanna Marin 34 yaşında. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern 40 yaşında!) Yorumsuz…

Kutlama notu: Huzur ve güven veren bir ülke hayalimi koruyarak, geçmişimizdeki rol modellerimizden güç alarak, kadınlara ağıt yakılmayan nice 8 Mart’lara…