Bir Asteğmenin Tunceli Anıları…

Baştan ve peşinen söylemeliyim ki kitabı adından kaynaklı bir önyargıyla askerlik anıları olarak düşünüp ya okurken sıkılırsam demiştim. Başlar başlamaz...

Baştan ve peşinen söylemeliyim ki kitabı adından kaynaklı bir önyargıyla askerlik anıları olarak düşünüp ya okurken sıkılırsam demiştim. Başlar başlamaz yanıldığımı anladım.

Yazarın bir çırpıda okuduğum ve 12 baskı yapan “Vur Emri” adlı imzalı kitabı elime geçtiğinden beri bilgisayarın başında oturup ne yazsam, nasıl başlasam diye düşünüp duruyorum. Meğer ne zormuş insanın arkadaş ya da dostlarından birinin kitabı için yorum yazması. Buna bir de arkasında ve geçmişinde birçok şey barındıran, TV programcılığı, radyo haber- siyaset yorumculuğu, köşe yazarlığının dışında sayıları 20’ye yaklaşan kitaplarını ekleyin. Sonra da oturup yorum yazın! Sınav gibi…

Ümit Zileli! Katıksız bir Cumhuriyet sevdalısı! Ödünsüz bir Atatürkçü! Her koşulda ve her ortamda laik- çağdaş ilkelere sahip çıkan, araştıran, tartışan, doğru bildiğini sakınmadan savunan, emeğe saygı duyan, yaptığı işin hakkını veren bir yazar…

Ümit Zileli! Günümüzde çok yaygın olan şekliyle kendini Kaf Dağı’nda gören, okuruna göz kırpan, günü kurtaran, tribünlere oynayan değil, okurunun gözünü açan bir kalem…

Ümit Zileli! Gözleri, beyni ve yüreğiyle tanık olduklarını üzüntü, hayranlık ve hayretle izlerken, sorumluluk bilinciyle susup oturmayan, yazıp, kayıt altına alan, tarihe not düşen bir aydın…

Ümit Zileli! Şikâyetsiz doğan, şikâyetsiz büyüyen, umduğunu bulamayan insanların bazen öfkeli, bazen şaşkın, bazen hırçın çıkışlarını yazarken, sarsılmaz bir bağlılıkla taşıdığı demokrat, ilerici, Kemalist duruşunun onur ve sorumluluğunu hep koruyan bir yurtsever…

Ümit Zileli! Bu kitabıyla bizi bir kez daha kanayan ve kapanmayan bir yaramızla yüzleştirmiş. Güneydoğu gerçeğiyle, askerliğin mantığıyla, er psikolojisiyle, görevin kutsallığıyla, baskınların, taarruzların, iz sürmenin perde arkasıyla, fırtınalarla cebelleşerek karda kışta terörist kovalamanın zorluğuyla buluşturmuş. Yazarken de yer yer mizahi, (Guinness rekorlar kitabına girecek süratle elbiseler giyildi!) (bahçedeki ağaç ve çiçeklerin nasıl sulanması gerektiğini saatlerce dinlerken baygınlık geçirenler oldu) yer yer duygusal, yer yer tarihi ve siyasi analizler yapmış…

Ümit Zileli! Yolsuz, elektriksiz, okulsuz dağ köylerinde bir başka ilçedeki okula gidebilmek için 2 saat yol yürüyen, Latife Tekin’in romanlarını okuyan, edebiyat fakültesini kazanma hayalleri kuran 14 yaşındaki Sema’yı anlatırken! Gece yarısı derme çatma bir gözlükle Cumhuriyet Gazetesi okuyan Mustafa Amca’dan söz ederken! Kan kaybeden Dudu Kadına kan vermek için “Asteğmen Ümit” olarak öne atılırken, ellerine sarılanları, dua edenleri (s,123) hiç unutmamış…

Yöre insanının itilmiş, ezilmiş, cesur, umut dolu yaşamını da özetlemiş. Bölgede yaşadıklarının; “Altın değerindeki kıymetinin” altını çizerken, gazetelerden, kitaplardan öğrenemeyeceği binlerce şey öğrendiğini (s, 75) özenle belirtmiş…

Son sözümü söyleyeyim. Anadolu Ajansıyla başlayan, Günaydın, Ankara Ekspres, Barış gazetelerinde devam eden, Güneş Gazetesi ABD temsilciliği, Nokta Dergisi, Son Havadis, Bulvar, Milliyet, TRT 2, Kanal 6, Kanal E, Kanal D derken, Cumhuriyet Gazetesi ve şimdi de Korkusuz’da yazan korkusuz bir kalem ve kelam ustasının bu kitabını alın ve hemen okuyun. Ne zaman basılmış, hakkında kim ne yazmış, şu anda okunur kitaplar listesinde kaçıncı sıradaymış gibi ısınma turlarına girmeden, ‘Biz onu çoktan okumuştuk’ demeden yine ve yeniden okuyun. Ben yazarın bu kitabını nereye oturtacağımı hala bilemedim. Anı mı, öykü mü, roman mı, bir dönemin perde arkası mı, bir asteğmenin gözünden ve kaleminden doğu insanının çilesi mi? Kararsız kaldım, iyisi mi okumayanlar okusun, okuyanlar yeniden okusun ve ne olduğuna hep birlikte karar verelim!

Demem o ki; Çok pahalı bir ucuzluğun sergilendiği günümüzde, hikâye kaynayan bu topraklarda hikâye bulamayanların yoğun olduğu ülkemizde, vasatlığın doruğa tırmandığı memleketimizde, siz hala bu ülkede kalite niye prim yapmıyor, gerçeklerin altını çizenlerin üstü neden örtülüyor diye üzülenlerden misiniz? Üzülmeyin! Geleceğimizi karartan büyüklerimize bakarken; Bu tür yapıtlara imza atan yazarlarımızı okuyun, geçmişimizi aydınlatan değerlerimizi düşünün, kültür ve sanatın hayatımızdaki yerine odaklanın. İyi gelecek…

Kitabına ilişkin değerlendirmemden sonra sözüm yazarınadır!

Bazen akıl veren, bazen yol gösteren, bazen koruyup kollayan, bazen hocalık yapan, bazen sırdaş gibi duran, bazen açılmaz kapıların anahtarlarını ağzında -kaleminde saklayan, bazen gölgeleri, bulutları paylaşan, bazen duygu sofrasında herkesi ağırlayan, sahip çıkan, sık sık “niçin ve neden” sorularına cesaretle yanıt arayan, hep dinleyen, hep not alan birisin. Kitabını elime alp bırakamamam bundan! Hakkını veren için yazarlık zor zanaat demem bundan…

Yazdıklarına bölgesel anılar mı desem, özel bir seçki mi desem, gerçeğin özlü bir dille dışa vurumu mu desem? Bilemedim. Ama ince bir derinliğin, saran, sarsan, okuru alıp götüren, eldeki diğer kitapları rafa kaldırtan bir yanı var. Kutlarım seni. İyi ki yazdın. İyi ki okudum…

Özetle; Yapıtlarınla, yazılarınla, konuşmalarınla, duruşunla edebiyatımıza ve hayatımıza değer kattığın için her yeni kitabını heyecanla beklediğimin altını çiziyor, çocuksu merakını, esprili anlatımını, risk almaktan korkmayan kişiliğini, onca yazıya, kitaba imza atan yorulmazlığını ayakta alkışlıyorum…

Etiketler
Tunceli