Ani çıkışlar, kalıcı etkiler…

Bir yanda tek bir öğrencisi olmayan yükseköğretim kurumları, diğer yanda tek bir hoca bulunmayan tıp fakülteleri! Bir yanda her 3 gençten birinin işsiz olduğu...

Bir yanda tek bir öğrencisi olmayan yükseköğretim kurumları, diğer yanda tek bir hoca bulunmayan tıp fakülteleri! Bir yanda her 3 gençten birinin işsiz olduğu bir ülke, diğer yanda 22 milyon insanımızın yoksulluk sınırında yaşam savaşı verdiği hakça bir düzen!

Bir yanda Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden, kurucu kolonlarından hızla uzaklaşan bir anlayış! Diğer yanda tek eylemi, tek işlevi çatıştırma ve çarpıştırma olan bir görüş!

Bir yanda kaybettiklerimizi kazanalım diye uğraşan bir kesim! Diğer yanda yitirilenler umurunda bile olmayan bir yönetim!

Bir yanda ekonomik krizin çoğunluğu vurduğu toplum gerçeği, 31 milyonu aşan icra dosyası, rekora koştuğumuz konkordato ilanı! Diğer yanda dişini sıkan sanayi kesimi, kemerini sıkan esnaf, dişini gıcırdatan işletmeci, dönmeyen piyasa, tavan yapan işsizlik, kan ağlayan üretici, kirasını ödeyemeyen iş yeri sahibi, ev sahibiyle mahkemelik olan kiracı!

Bir yanda eğitimi duran, sağlığı sinyal veren, yeni yatırımı olmayan, ancak yıllar önce yapılanları parlak törenlerle yeniymiş gibi açan bir algı yönetimi! Diğer yanda garanti verilerek yapılan köprü, hastane, otoyol gibi hazineye yük olan işletmeler!

Şu satırların altını özellikle çiziyorum…

Kütahya- Afyon ve Uşak hattına hizmet vermesi için planlanan Zafer Havalimanı için bir yılda garanti edilen yolcu sayısı 852 binken, 8 ayda toplam yolcu sayısı 7 bin olmuş! 3 ilin nüfusu kadar yolcu garantisi veren ve yanılma payı yüzde 99 olan bu hesap kitap dehası için “bu nasıl bir öngörü ve planlamadır” diyerek şapka çıkarılmaz da ne yapılır? Vay benim güzel ve şanssız ülkem…

Bir yanda 250 bin dolar getirene vatandaşlık veren bir alicenaplık, diğer yanda kupon arazileri, yeşil alanları, arsaları, konutları, binlerce dönüm araziyi ucuza kapatan yabancı yatırımcılar! Vay benim cazibe merkezi olan ülkem…

Bir yanda satın alınırken Muğla, Antalya, Yozgat, Kırşehir, Tekirdağ, Trabzon, Sakarya, Manisa ve Ankara’nın başı çektiği iller, diğer yanda İran, Almanya, İngiltere, Afganistan, Filistin, Ürdün, Fas, Katar, Azerbaycan ve Rusya’nın başı çektiği ülkeler! Vay benim yabancılara kucak açan cömert ülkem…

Bir yanda korkunun, kaygının, işsizliğin, umutsuzluğun ve COVİD 19’un yarattığı gerginlik, diğer yanda siftahsız dükkân kapatan esnaf, perişan olan çiftçi, durmadan değer kaybeden TL, soygunun, hırsızlığın, cinayetin, didişmenin, hakaretin, posta koymanın tavan yaptığı bir ülke!

Bir yanda kültürel dinamiklerin kararlı bir irade gücüyle ve hizaya çekme yöntemiyle göz ardı edilmesi! Diğer yanda Pandemiyi fırsat bilip; Ruhu iyileştiren, toplumsallaşmanın alt yapısını hazırlayan, insana derinlik katan sanattan hızla uzaklaşma çabaları!

Bir yanda grip aşısının, zatürre aşısının piyasada bulunmadığı, pandemiye iyi gelecek ilaçların olmadığı, hastanelerin doluluk oranının yoğun olduğu bir başarı öyküsü! Diğer yanda yönetime göre; “durumun kontrol atında olduğu, paniğe gerek olmadığı” bir algı yönetimi! (Biz de Patagonya’da yaşıyoruz!)

Bir yanda ders kitaplarından Atatürk’ün çıkarıldığı, öğrencilerin sessiz, suskun, teslimiyetçi yetiştirmenin hedeflendiği bir sistem! Diğer yanda isyanını “benden buraya kadar!” diyerek hayatını kendi eliyle sonlandıran ve intiharı seçen gençlerin dramı!

Bir yanda her anlamda çok yorulan bir ülke, çok kibar bir ifadeyle biraz soluklanmaya, yeni şeyler duymaya çok ihtiyacı olan bir halk! Diğer yanda geriye ve topluma büyük bedeller ödeten, toplumsal ve siyasal enkaz bırakmanın vicdani hesaplaşmasını duymayanlar!

Bir yanda emektar öğretmenlerin, özverili sağlık ordusunun, yurtsever kişi ve kurumların çabalarıyla ayakta durmaya çalışan bir memleket! Diğer yanda sesini yükseltmekten çekinmeyen, hangi dünya görüşü ve inançtan olursa olsun vicdanlı, namuslu, cesaretli insanların varlığı ve çokluğuyla zor günlerin aşılacağına olan umut!

Özetle demem o ki! Her alanda ve her konuda durum vahim! Hem de çok. O halde ne yapmalı? Cafcaflı sözleri bir yana bırakıp gerçeği görerek acil eylem planı açıklayarak cumhuriyetin kurucu felsefesine daha fazla vakit kaybetmeden dönmeli! Hemen şimdi…

Ülkemizi kurtarırken ve Cumhuriyeti ilan ederken koşulların zor olduğunu gören ve fakat zoru seçen Büyük Atatürk için Bekir Coşkun ne diyor? “O bir insan değildir bizim için. Bir ilkedir, bir idealdir, bir rejimdir, bir ülkedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir. Biz hepsine birden Atatürk deriz. Bu yüzden dilimizden düşmez.”

Nedir bu işin aslı faslı, aktörü, faktörü, ya da kodları derseniz!

Gazi, Mustafa Kemal, Atatürk, Kurtuluş, Kuruluş, Cumhuriyet, Bağımsızlık, Laiklik, Özgürlük, Eleştirel Düşünce, Fikri Hür Nesiller ve Bilim deriz. Birinden vazgeçersek ne mi olur? Örneği biz verelim! Cevabı siz verin! Olan olur…