Hadi biraz da mutluluktan söz edelim!

Geçen hafta tiyatro, kütüphaneler, bisiklet ve Adana ile ilgili yazıma gelen iletileri görünce, okurun siyasetten nasıl bıkıp usandığını bir kez daha görüp anladım. Sanırım kültür ve sanat ağırlıklı yazıları daha çok yazmalıyım. Şimdi tüm içtenliğim, kalemin ve klavyenin yettiğince olmuşları ve olacakları yansıtmaya çabalayacak, listenin başına da mutluluk veren haberleri soru şeklinde sıralayarak anlatmaya çalışacağım! (varsa eğer!)

CB; “Allah’ın kadınlara verdiği en büyük ayrıcalık annelik vasfıdır” diyorsa çocuğu olmayanlar, yani bu büyük vasıftan yoksun olanlar ne yapsın?
Memleketin nüfusunun yarısını oluşturan kadınların sorunları sıralanırken; şiddet, işsizlik, eğitimsizlik, baskı ve taciz başı çekiyorsa, kadınlar kimlere gidip ne desin?
Dünyaya “Güçlü Türkiye” mesajı vermeye çalışan bir yönetim döneminde ve 144 ülke arasında; cinsiyet eşitliğinde 131. sırada, ekonomik alanda 128. sırada, okuma yazma oranında 94.sırada, sağlık alanında 59. sırada, siyasi eşitlikte 118.sırada yer alan kadınlar “bayağı iyi durumdayız mı” desin? Ya da yılmadan, korkmadan, susmadan, umudu ve umutsuzluğu unutmadan güzel düşler kurmaya devam mı etsin?

Yoksa birinin bıraktığı yerden öteki devralarak, her daim kadınları hedef alarak ve birbirlerini gölgede bırakarak durmadan konuşanlar oldukça ve asla susmadıkça kadınlar; “ne iyi hep biz gündemdeyiz” diye mi sevinsin?
Çocuk yaşta evliliği savunanlar oldukça, “dayak yedikçe şükredin” diyenler çoğaldıkça, “başı açık kızları görünce sinirleniyorum” diyen okul müdürleri prim yaptıkça kadınlar; “ne iyi gündemin baş sıralarından bi türlü inmiyorum” diye zil mi takıp oynasın?

Evlenmek üzere olan AKP’li vekil Fatma Benli; “Bir ülkenin cumhurbaşkanı 80 milyonluk koca ülkeyi bıraktım. Bütün dünyanın derdiyle uğraşsın, sonra da size vakit ayırsın. Olabilir mi böyle bir şey?” diyorsa kadınlar; “bizi de unutmaz” deyip mi umutlansın?

Gelelim sadede! Açlık sınırı 1600 lirayı aşmışsa, TBMM başkanının korumalarına en pahalı cinsten cip alınır demektir! Büyük bir çoğunluk ne yapacağını düşünemezken, acıyı- öfkeyi bastırarak ne olacağını kaygıyla beklerken, arkasını yasladığı dağ gibi tepeler var demektir!
Boyun eğmeden, kaderimmiş demeden canımız yansa da pes etmeden cesareti giyinip kaybetmeyi göze alarak kayıtsız kalmadan şaşırtmalı mıyız? Evet. Bilgiç bilgiç konuşanları boş vererek, bazı konulara kafamızı fazlaca yorarak, “Osmanlı tokadı neymiş diyenlere yer ile yeksan edilen kadınlara indirilen tokatlara bakın görürsünüz!” diyerek adresi başkalarında aramadan, önümüze dikilen cam tavanları delerek karşı durmalı mıyız? Evet.

Sonuç olarak Sosyal Doku Vakfı Başkanı olan zat (ne demekse?) “kadın dayak yiyorsa şükretsin!” dediğine göre öldürülmekten daha iyi durumdayız demektir!
Taşeron sınavında CB’nın kaç çocuğu ve kaç torunu olduğundan padişahların isim listesine kadar, gerekli ve yaşamsal(!) sorular sorulduğuna göre ülkenin başka hiçbir önemli konusu yok demektir. Yine meclis başkanının yakın korumalarına Toyota Land Cruiser Prado markalı 5 tane ithal cip alındığına göre ülkenin ekonomisi tıkırında demektir.
Seçimlerde mühürlü mühürsüz her oy geçerli olacaksa, her boşluğa vurulan mühür geçerli sayılacaksa, gerekirse sandıklar taşınacaksa, oyların teki bile ziyan olmayacaksa, sandık başkanları yakınlardan ve partililerden seçilecekse iktidar her şeye hâkim, yasalar uygulanıyor, ortam süt liman, asayiş berkemal demektir.
Eeee bundan büyük mutluluk olur mu? Ne demişler; “Tebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır.” O halde tebessüme devam…