Büyük resme bakmaya çalışırsak!

Korona tüm hayatımızı ele geçirse de unutmamamız gereken şeyler var! Mesela jet hızıyla meclisten geçirilen fezleke, basın özgürlüğünü hiçe sayan tutuklamalar, 8 yıl sonra Barış’ların bitmeyen Silivri tutsaklığı, evelallah 40 milyar dolar harcayacağımız müjdesiyle yine ve yeniden rahatlattığımız Suriyeli konuklarımız!

Yine ekonomik krizin en çok vurduğu ve eve kapattığı kadın sayısının milyonları bulduğu, 18 yılda binlerce kadın cinayetinin işlendiği bir Türkiye!

Ayrıca soru sormanın, meraklı olmanın, tarafsız olmanın, araştırmacı, şüpheci, adil olmanın, sorgulayıcı olmanın, sağduyunun ve dik duruşun cezalandırıldığı bir ülke! Soru yönelten gazeteciyi, sırf sorusunu beğenmediği için azarlama hakkını kendinde gören bir anlayış!

Ve de işsizliğin tavan yaptığı, yoksulluğun intiharlara ve cinayetlere yol açtığı kriz kıskacındaki ülkemizde kesenin ağzını bu kez de Afrika için açtığımız ve Afrika Kalkınma Bankası’na 4 milyar dolarlık destek sağlayan bir cömertlik!

En önemlisi susanların, 3 maymunu oynayanların, alkış tutanların, tepkisiz kalanların, boy eğenlerin baş tacı edildiği bir dönem!

Bitmedi! Dünyanın kucağına düşen mülteci topundan en çok zarar görenlerin başında gelen ülkelerin topu başkalarına atma yarışı! Umuda yolculuklarında iki ülkenin sınır kapısı arasında sıkışıp kalanların dramı! Savaşlardan, çatışmalardan, yoksulluktan, eşitsizlikten kaçan milyonların karanlık sularda biten hayalleri!

Biter mi? EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) açıklamasına göre üç mühendisten birinin işsiz olduğu bir ülke! Sendikasız çalışanların yüzde 93 olduğu hakça bir düzen!

Yeterli beslenemeyen, yeterli barınamayan, yeterli ısınamayan, yeterli eğitim alamayan, yeterli spor yapamayan, erkeklerin bıçak darbeleri, tekmeleri, kurşun yağmurları altında yeterli yaşayamayanların (!) mutsuz, umutsuz, güvensiz olduğu bir memleket!

Cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısının yaklaşık 286 bin, kadın hükümlü ve tutuklu sayısının 11 bin, hükümlü ve tutuklu çocuk sayısının 2 bin 500, annesinin yanında koğuş nöbeti tutan (!) çocuk sayısının 780 olduğu ülkemiz!

Derinleşen ekonomik krizle geçim darlığı yaşayan ve beli bükülen milyonlar! Çocuklarının geleceği için endişelenen anne- babalar! Sınırdaki oğlunun sağ salim dönüşü için dualarla yapıştığı camda gözyaşlarını perdelere silerek bekleyen analar! Yatağından sıçrayarak uyanan babalar! Bölgede yalnızlaşan bir ülke! Artan adaletsizliğin, çözüm bulunamayan işsizliğin, çığ gibi artan kadın cinayetlerinin, çelişkilerle dolu eğitimin yarattığı güven bunalımı! Tüm bunlar önemli mi? Evet. Olup bitene bakınca yarın adına umutlu olmak mı? Zor.

18 yıllık ağır hasarlı dönemin kadın faturası mı? O da şöyle Yeni Türkiye’de 18 yıla sığdırılan büyük değişim ve dönüşümde binlerce kadının sevdikleri(!) tarafından öldürülmesi, işsizliğin tavan yapması, su değil zehir akan dereler, umutların, hayallerin mumla arandığı ülkemizde seçilmişlerin dövüş kabiliyetlerini sergilediği bir meclis. Ve Cumhuriyet Gazetesi Yüksek Yerilim Hattı çizeri Erdinç Utku’nun; “TBMM; Boks ve karate salonu yapılsın!” şeklindeki önerisi!

Bu durumda demem o ki! Yazılıp çizilenler, konuşup söylenenler, paylaşılıp anlatılanlar! Bir endişenin dışa vurumu mu, panik mi, korku mu? Yoksa intikam yoluyla, dikensiz gül bahçesi ya da yıldırmak suretiyle, korkutarak, nefes aldırmayarak sana dünyayı dar ederim mesajı mı? Bu sorular önemlidir, yerindedir ve akılda tutulmalıdır.

Atı alan Üsküdar’ı geçerken! İç siyasette muhalefete seslenip, yetinmeyip eleştirel seslere yüklenip, gerilim taktiği sürdürerek günü kurtarmayı! Dış siyasette hesapsız, kitapsız, çelişkili ifadeler ve blöflerle, yüzeysel tutumlarla bedeli ağır olan bir yol izlemeyi seçenlere sormak gerekir! Bize kalan şu mudur?

İyi uykular! Ninni yavrum! Hayırlı geceler! Ya da Azerbaycan diliyle; “lay lay bala lay lay! Yat gal dala laylay!”