Dünden Bugüne MEB…

Bir yanda eğitim sistemini 17 yılda 17 kez değiştiren ve başa geçen 7 bakanın sil baştan yenilediği bir MEB… Diğer yanda siyasal tercihlerini, kişisel...

Bir yanda eğitim sistemini 17 yılda 17 kez değiştiren ve başa geçen 7 bakanın sil baştan yenilediği bir MEB

Diğer yanda siyasal tercihlerini, kişisel çıkarlarını esas alanların; sınanan, başarılı olan köklü eğitim sisteminden vazgeçerek 17 yıla sığdırdıkları baş döndürücü dönüşüm ve biçimlendirme…

Bir yanda kimi 4.5 ay, kimi 6.5 yıl bakanlık koltuğunu işgal edenlerin, oturur oturmaz “ben” diyen, “benim” diyenlerin icraatları karşısında gözümüzü açarak, ağzımız açık kalarak baktığımız heba olan yıllar…

Diğer yanda insanın tansiyonunu çıkaran hesaplı kitaplı adımlarla atılan köprüler, yapılan köklü değişimler…

Ancak unutulan bir şey var ki o da şu! Eğitim gibi çok önemli bir konuda tüm bu yapılanların hoş görülebilir, affedilebilir bir yanı yoktur ve olamaz. Çünkü bu yapılanlar; ülkemiz için, gençliğimiz için, ülke geleceği olan çocuklarımız için yüksek maliyetli ve ödenmesi ağır faturalardır.

Hamasetin ve husumetin esas alındığı ve başrolde olduğu MEB ’da dünden bugüne olup bitene kısaca göz atarsak!

Koltuğunda 4.5 ay oturabilen Erkan Mumcu’dan, 6 yıl oturan Hüseyin Çelik’e, 2 yıl bakanlık yapan Nimet Çubukçu’dan, makam koltuğunu 1.5 yıl işgal eden Ömer Dinçer’e, 3.5 yıl bakanlık yapan Nabi Avcı’dan, proje okulların mucidi İsmet Yılmaz’a ve nihayet eğitimci kökenli olduğu için göklere çıkarılan ve “Sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa!” sözüyle tarihe geçecek Ziya Selçuk’a kadar değişe değişe kevgire dönen, eğilip bükülen, yön ve yöntem değiştiren bir bakanlık…

Yapılanları özetlemeye çalışırsak;

Sınıfta kalınmasın, sınıf tekrarı olmasın, veliye sorulsun, öğrenciler öğretmenlerine not versin gibi içi boş çıkışlar! Sık sık içeriği değiştirilen, adına TEOG, OKS, SBS denilen ve öğrencileri yarış atına çeviren sınavlar! Çalınan sorularla, kaldırılan İstiklal Marşımız ve andımızla, seçmeli yapılan kültür dersleriyle, gereksiz görülen sanat kollarıyla, sınıfının yerini bilmeden mezun olanlarla, üniversiteye kapağı atınca şaşıran gençlerle boşa giden yıllar…

Başa geldiklerinde 76 olan üniversite adedini ve 1.8 milyon olan öğrenci sayısını beğenmeyerek, sık sık eleştirerek; alt yapıyı hazırlamadan hızlıca üniversite sayısını 207’ye, öğrenci sayısını 8.1 milyona çıkaran ve bununla övünen bir yönetim!

Veee Geldiğimiz noktada her 4 gençten birinin işsiz olduğu, genç işsizliğin yüzde 25.4’e çıktığı hem çağ atlatılan, hem de batıyı çatlatan bir Türkiye…

Hal ve gidişat böyle iken gel de! Sanatsal, toplumsal, kültürel yapıda köklü değişiklikler yaparak ufkumuzu açan, adının önünde MİLLİ yazan bakanlık koltuklarının hakkını verenleri anma, arama!

Gel de! Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun uygulayıcısı olan, iki kez Milli Eğitim Bakanlığı yaptıktan sonra Prag, Paris, Moskova büyükelçiliği görevlerinde bulunan Vasıf Çınar’ı arama…

Gel de! Aslen doktor olan, üniversite reformunu gerçekleştiren, andımızı kaleme alan, 41 yaşında vefat eden Reşit Galip’i’ anma- arama…

Gel de! Hasan Ali Yücel’le birlikte Köy Enstitüleri projesinin temelini atan, Atatürk’ün isteğiyle önce 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin başına, daha sonra da 1935 yılında Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Saffet Arıkan’ı anma, arama…

Gel de! Atatürk’ün yakın düşünce ve mesai arkadaşı olarak Kuvayı Milliye Hareketinde yer alan, 1 Ocak 1929’da Millet Mekteplerinin açıldığı günde apandisitinin patlaması sonucu 35 yaşındaki erken ölümüyle Başöğretmen Atatürk’ü hüngür hüngür ağlatan Mustafa Necati’yi anma, arama…

Gel de! Köy Enstitülerinin kurucusu ve kuramcısı, 1938- 1946 yıllarının başarılı Milli Eğitim Bakanı, devrimin sönmeyen meşalesi olarak eğitim tarihimize damga vuran, seçkin kültür ve siyaset adamı Hasan Ali Yücel’i anma, arama…

Gel de! Derin ahlar çekerek ve nerden nereye diyerek! Milli Eğitimin başına bu kadar seçkin devlet adamlarını atayan Başöğretmen Büyük Atatürk’ü bir kez daha minnetle, şükranla, özlemle anma, arama, anlatma…

Etiketler
MEB