Didişmelerden yorulan toplum!

Siyasi gündemde ne var? Peşin peşin “herşey” demeden önce, daha doğrusu haklılığın fotoğrafını çekmeden önce; kırıp dökmenin, ezip geçmenin, darma duman...

Siyasi gündemde ne var? Peşin peşin “herşey” demeden önce, daha doğrusu haklılığın fotoğrafını çekmeden önce; kırıp dökmenin, ezip geçmenin, darma duman etmenin her çeşidini yaşadığımız ülkemizde biraz da güzelliklere yer vermek ne iyi olurdu! Ama ülkeye ve olup bitene bakınca nerdeeeee!

Örneğin “en çarpıcı film insan hayatıdır” diyen bilgenin bu sözünü esas alarak, kişisel düşüncelerimi katmazsam aklım kalır” gerçeğinden yola çıkarak, rahmetli annemden çok dinlediğim; “yüreğinin dediğini yap, amacını ve tutkunu her daim yaşamının direği yap” sözünü unutmayarak zaman zaman özeleştiri yapmak ne iyi olurdu!

Herkesi etkileyen, hepimizi sarsan olaylara baktığımızda; bu bir kabulleniş mi, bu bir bana necilik mi, bu bana değmeyen yılan anlayışı mı, yoksa yönetimin istediği kalıplara girme hali mi, belki hepsi, belki hiç biri diye düşünmek çok yerinde olurdu!

Hiç sormadığımız onca soru, çözüm bulunmayan bunca sorun varken! Önemli sorunlar önemsiz konular arasında sen- ben tartışmaları içinde kaybolup giderken! Elbistan Afşinli babanın; “Bölgemizin zehir saçan hava ve suyundan ötürü ne kızımızı alan var, ne oğlumuza varan! Hepimiz Koah, akciğer kanseri, astım gibi hastalıklarla boğuşuyoruz” sözleri karşısında derin ah’lar çekmek nasıl da insanca olurdu!

Adalet Bakanının bile adaletsizlikten yakındığı ülkemizde; “Kadına yönelik şiddetin adı zorbalıktır zalimliktir, toplumsal bir sorundur. Adalet kadınların feryadına sessiz kalamaz kulağını kapatamaz, gerekenler yapılacaktır” şeklindeki açıklamasını duyunca, keşke yetkililer “yapılacak” yerine “yapıldı” deseler daha doğru olurdu!

DİB’in bütçesinin 12 milyar, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 2.7 milyar olduğu, her yıl 9 bin doktor mezun veren 84 tıp fakültesine rağmen doktor açığının 105 bin olduğu bir ülkede bazı şeyleri masaya yatırmak ve ona göre planlamak çok yerinde olurdu!

Çatlatacak düşmanı olmayan batıya, itibardan tasarruf olmaz sözüyle hiç tanışmayan gelişmiş ülkelere; “Unutmayın! Aklınızı başınıza toplayın! Siz bilmezsiniz ama itibar şatafattır, debdebedir, gösteriştir, uçan, yüzen, duran yazlık ve kışlık saraylardır, çılgın projelerdir” diye hatırlatmak, bu kıyağımızı da unutmayın demek çok şık(!) olurdu!

Attığı her adıma kulp bulan bir muhalefeti bile olmayan, gerek doğuya, gerek halkına yazdığı destanlarla çağ atlatan, halkını iyiyle güzelle şaşırtan(!) yöneticileri bile bulunmayan “zavallı Batı’ya” bakarak üzülmek bizim açımızdan iyi ve rahatlatıcı olurdu!

El âlem nelerle uğraşırken bizim MEB’in anaokullarında okuma yazma bilmeyen 4- 6 yaş grubu çocuklar için oluşturulan 12- 18 kişilik sınıflarda haftada en az 6 saat müftülük tarafından belirlenen eğitimcilerle Arapça ve din eğitimi verecek olmasını ayakta alkışlamak(!) ne kadar yerinde olurdu!

Alev alev yanan piyasaları, ekonomik darlıkla boğuşan halkı, çaresizlik nedeniyle intihar eden insanları unutup, çılgın projeleri hayata geçirmek için kolları sıvayan yetkililerin ne yapmak istediklerini, 15 suçtan polise geliş kaydı olan sürücülerin kadınları dövdükten sonra serbest bırakılmasındaki mantığın ne olduğunu beklemek iyi olurdu!

Yanıtlanması en zor olana gelince!

Malum! Halkına karşı bazen sinsi, yerine göre ketum, am en çok açık sözlü olmak yöneticinin şanındandır! Bu yargı doğrudur ve yerindedir! Şimdi duruşuyla, tutumuyla, davranışlarıyla, çabalarıyla, kişiliğiyle saygıyı, övgüyü hak edenleri konu dışında tutalım. Kendisinden habersiz mecliste ve partisinde sinek bile uçamayan bir disiplinle, attığı her adımda kahramanlık destanı yazanları konumuzun içine alarak hatırlatalım! Olup bitene bakınca; ülkelerin geleceği yöneticilerin öfkesine kurban edilir mi diye sormalı mı?

Asgari ücretin bizde 2 bin, İngiltere’de 11 bin, Almanya’da 10 bin, Fransa’da 9 bin, İspanyada 6 bin, Yunanistan’da 4 bin olduğu hakça ekonomik düzene ve düzeye baka kalırken, aman sende dert ettiğin şeye bak! Yanı başımızda Sırbistan, Arnavutluk ve Bulgaristan konuşlanmış diye sevinmek millete moral olur mu?

PİSA sonuçlarına göre; öğrencilerin, vasat olduğu ve sorgulamadan kabul ettiği bir eğitim sistemi, kendini yalnız hisseden öğrencilerin ve devamsızlığın çok olduğu bir eğitim disiplini, devletin eğitim karnesinin ne kadar kötü olduğu bir ülkede nasılsa yönetimin diğer karneleri dört dörtlük diye sevinmek bizi mutlu eder mi?

“Sağlığını, huzurunu, hatta canını bile düşünme, gıkını bile çıkarma, itiraz etme, seyirci kal!” diye formatlanan bir toplum, sessiz kalmaya zorlanan, duyarsızlaştırılan bir halk! Buna karşılık TBMM de 600 koltuk, 599 vekil, 9 parti ve 390 vekille başı çeken AKP’nin cansiperane savunduğu değerlere bakmak moral değerleri yükseltir mi?

Cevap veriyorum:

Bunca soru ve sorundan sonra! Olup biten şudur ve şundan işarettir demeden ve işin içinde başka işler olduğunu akla getirmeden önce! Nicedir başını yastığa aç koyanları düşünmenin zamanı ve yeri mi? Yoksa heba olup gidenlere bakıp yönetim işini biliyor diyerek paniğe kapılmaya mahal yok mu? Yanıtlanması gereken en zor soru budur desem!