Şampiyonlukta sınır tanımayanlar!

Kayırma, kollama, kılıf bulma konusunda sıkı ve titiz takip, keskin dikkat gösterenler, işe uygun isim ve bahane bulma da asla zorluk çekmeyenler arttıkça umutların azaldığı ortada…

Artık otoyol, köprü, duble yol mu olur, tren- tünel- gar -liman -şehir hastanesi mi olur? Fark etmez Allah ne verdiyse, yukarı neyi münasip gördüyse, gözüne kestir, kur şirketi al krediyi, ver mehteri! Bal tutan parmak yalar misali, gerisini merak etme sen!

Tüm bu sorunlara vicdanlarda yanıtlamak ve bu sorulara cevap bulmak olası mıdır? Bilmem de, sanmam da! Bildiğim o ki damat bakan hayal dünyasını biraz daha aşarak; “Türkiye satın alma paritesinde dünyanın en büyük 12. Ekonomisi. Hane başına düşen gelir 3 kat arttı. Gemilerimiz petrol arıyor” buyurmuş! Belli ki bu açıklamayı yaparken esas aldığı şey; saraya alınacak 26 yeni araç, sarayın artırılan yeni bütçesi ve kayınpederinin maaşına yapılan zam olmuş! İyi güzel de dünyanın en büyük 12. ekonomisine sahip olmamıza rağmen, ya da hiç kimsenin bilip hissetmediği hane başına düşen gelirin üç kat artmasına rağmen, her 3 gençten biri neden işsiz? 1.3 milyonu üniversite mezunu olan, 15 yılda 10 kat artarak 6 milyonu bulan, daha çok gençlerin oluşturduğu 8 milyon işsiz için ne gibi önlemler alınıyor?

Konuyu getireceğim yer belli! Çünkü gerekçem yalın, örneklerim çok…

İŞKUR verilerine göre 6 milyon genç ne çalışıyor, ne de okuyorken, 100 üniversite mezununun 26’sı işsizken, gençler çözümü dışarda arıyorken, 11 kişi alınacak bir kadroya 3 bin 500 kişi başvuruyorken, ilgili ve yetkili kadrolar horul horul uyuyor…

YÖK’ün açıklamasına göre; 8 milyona yakın öğrenci, 168 bini aşkın öğretim elamanı, 129’u devlet, 78’i vakıf olma üzere 207 yükseköğretim kurumumuz var. 172 bin yabancı öğrenci var. Çoğunluğu Suriyeli, Afgan, Özbek, Azerbaycan kökenli…

Bu durumdan başta MEB olmak üzere Çalışma Bakanının ve diğer tüm bakanların haberi var mı bilemeyiz! Çok yoğun görevleri arasında bu sorunu önemserler mi? O biraz zor. Ya da danışman ordusu saraya aktarır mı? İşte o imkânsız…

Cumhuriyetin Ankara’daki simge yapılarından, Atatürk’ün hem resmi görüşmeler, hem de Cumhuriyet balolarına ev sahipliği yapan, kutlamalar için kullanılan Tarihi Ankara Palas’ın külliye devrini, görkemli Haydarpaşa Garı’nın yandaşa peşkeş çekilmesini, UNESCO’nun dünya kültür mirası listesinde yer alan Dünya Harikası Göreme vadisinin inşaata açılmasını nasıl açıklayalım?

Sıralamaya kalkarsam sayfalara sığmayacak bu örnekler bana bir şey anlatmıyor, ülkenin geleceğine yönelik bir şey vadetmiyor, aksine umutları köreltiyor, bazılarının elini daha da güçlendirip, pekiştiriyor o kadar...

Tam da burada hiç unutulmaması gereken gerçek şu ki! Her yıl on binden fazla Türk genci, üniversite eğitimi almak için yurtdışına gidiyor, en çok tercih edilen ülkelerin sıralaması şu şekilde; İngiltere, ABD, Almanya, Fransa, Avusturalya, Kanada, İtalya, Avusturya. Hani durmadan üniversite sayısını 207’ye biz çıkardık diyen övünenler var ya! Eğitimde gelinen noktayla ne kadar övünseler azdır.

Konuyu daha net anlatmak için “bu düşünce eskimiştir!” diyenlere hak vermemek için ne yapmak gerekir? Siyasi, kişisel, mesleki konum ve makamları gereği ego tavan yapınca, hazımsızlık halkla araya kalın duvarlar örünce, yabancı dil düzeyinde kusur aramak, diplomasi dili neden yok diye yakınmak son derece anlamsız olur bir!

Bu yılın ilk 8 ayında 73.4 milyon dolarlık çöp ithal eden, İngiltere, Almanya, Belçika ve Hollanda’dan sonra Irak’tan bile çöp alan ve ülkemizi dünyanın çöpünü toplayan ülke konumuna getirenler utansın denilse utanırlar mı iki! Etkileri nesiller boyu sürecek bu korkunç ticari faaliyetin sonuçlarını hesap ederler mi üç.

Ya da bundan sonra ne değişir? Plastik atığı azaltmak için poşeti paralı yapan bir iktidarın, insan sağlığına son derece zararlı olan, havayı, suyu, toprağı kirleten bu çöp sevdası nedir? Suudi, Iraklı ve Katarlılardan sonra Günde 4 Yemenli ülkemizden ev alıyor. Demek ki bize ve ülkemize ilgi giderek artıyor! Artık yepyeni ve çok renkli komşularımızla birlikte yaşayacağız! Demek ki yeni komşularımız ülkemizin çöp politikasından çok hoşnutlar!

AKP iktidarı döneminde son 16 yılda intihar edenlerin sayısı 47 bin 537 kişiyi bulmuş. Buna göre günde ortalama 8 kişi hayatını kendi eliyle sonlandırıyor.

O halde bu konu hakkındaki bilgiler, sayılar yayılmasa, duyulmasa, gençlerin hayallerinin bitmesi kimseyi ilgilendirmese, bu sorun bir kamuoyu oluşturmasa, soruşturulmasa, demokrasi tarihine ve mizah edebiyatına geçecek açıklamalar arasında yitip gitmesi, hatta yoğun gündem arasına sıkışıp kalması sonunda ne mi olur? Hiçbir şey diyelim.

Ve uzun yazıyı şöyle noktalayalım! Evet, bulunduğumuz coğrafya bizim kaderimizdir bunu biliyoruz. Da keşke bu coğrafyanın dert haritasını dikkate alacak, çözüm yolları arayacak yöneticiler de olsaydı!

Tüm bu yazılıp çizilenlerin gerekçesi neyse, yaşananlarla ne ilgisi varsa, adına ister pervasızlık deyin, ister ben ne dersem o deyin, ister benden olmayanları, başta belediyeleri etkisizleştirmek, yetki alanlarını daraltmak deyin ne derseniz deyin! Adı önemli değil ama bir öğrenebilseydik iyiydi!