Size de tuhaf gelmiyor mu?

Ülkemizin yoğun gündeminde kendisine yer bulamayan o kadar çok konu ve sorun var ki! Örneğin son 17 yılda iş kazalarında 23 bin 847 işçinin hayatını...

Ülkemizin yoğun gündeminde kendisine yer bulamayan o kadar çok konu ve sorun var ki! Örneğin son 17 yılda iş kazalarında 23 bin 847 işçinin hayatını kaybetmesi, sadece Ekim ayında 155 işçinin aramızdan ayrılışı gibi. Neden olarak; kayıt dışı çalışma, taşeronlaşmanın yaygınlaşması, sendikalaşma oranının düşüklüğü, aşırı kar hırsı, denetim ve teftişlerin yetersizliğinin gösterilmesi vb! Yöneticilerin umurunda mı?

Yine SGK ve TÜİK verilerine göre; Yeşil Kartlı yurttaş sayısının 8 milyon 623 bine ulaşması, aylık 1000 lira gelirle yaşayan 16 milyon 888 bin kişinin yardıma muhtaç olması, bu oranın Türkiye nüfusunun yüzde 21,2’sine denk gelmesi. Yine Üniversite mezunu gençlerin; “gitmek istiyorum çünkü kendimi bu ülkeyle ait hissetmiyorum, ne bilimin, ne eğitimin kıymeti yok!” demesi. Ülkeyi yönetenlerin umurunda mı?

İŞKUR’a göre 2018 yılında dakikada iki kişinin işsiz kalması, diplomalı işsizliğin artması, bu alanda tüm zamanların ve cumhuriyet tarihinin rekorunun kırılması! Suyun başındakilerin umurunda mı?

“Sağlıkta Devrim” dedikleri şehir hastaneleri çıkmazı, OECD raporuna göre 34 ülke arasında, sağlığa en az para harcayan ülke olmamız, kişi başına düşen hekim sayısıyla en dipte yer almamız, (bin kişiye iki hekim düşüyor), iki dakika süren muayeneler vb. Bu ülkeyi 17 yıldır şaha kaldıranların umurunda mı?

Yine beton aşkı, yeşil düşmanlığı, 7 bin kişinin çalıştığı TRT’de dış yapımlara harcanan milyarlar, eğitimde yaşanan ayrımcılık, Otizmli çocukların yuhalanması ve dışlanması, eğitim ve ekonomideki çöküş, toplumsal travmalardaki artış vb! İlgili bakanların umurunda mı?

Önce İstanbul Fatih’te, sonra Antalya’da, sonra da Bakırköy’de aile boyu toplu ve siyanürlü intiharlar, yükün dar gelirliye ağır gelmesi, kesilmek üzere olan elektrik, ödenemeyen borçlar, katlanarak gelen kredi kartlı harcamaları, altından kalkılamayan yükler, bulunamayan işler, kapanan kapılar, açılmayan telefonlar vb! Seçilmişlerin umurunda mı?

Hayatın ağırlığına dayanamayan aileler, çıkışsızlığın ve umutsuzluğun yarattığı toplu intiharlar, yaşama nedeninin kalmamasına bağlı olarak ailecek ölümü seçenler, hayatın fişini çekerek dörtlü tabutlarda yaşama veda edenler vb! 2023 vizyonuna kitlenenlerin umurunda mı?

Bu tablo toplumda insanlığın, iyiliğin, aklın, dayanışmanın büyük ölçüde çöktüğünün göstergesi olduğu kadar ülkenin çok net ve acı bir fotoğrafıdır. Adına ister gelir dağılımı adaletsizliği deyin, ister sosyal dokunun bozulması deyin, ister işsizliğin ve fukaralığın çığ gibi büyümesi deyin, ister öldürülen umutların, demokrasiden uzaklaşmanın, hukukta yaşananların, toplumun damarlarına zerk edilen çaresizlik duygusunun dışa vurumu deyin. Adına ne derseniz deyin! Bu çok acı bir Türkiye fotoğrafıdır ve çok önemsenmesi, acil eylem planlarıyla ciddiye alınması gerekir.

Kiminin kendi eliyle hayatın fişini çektiği, kiminin fişinin başkaları tarafından çekildiği, kiminin kör bir kurşunla, kiminin bir iş cinayetiyle, kiminin açık bıraktığı gaz musluğuyla! Kiminin yüksek bir binanın tepesinden atlamasıyla, kiminin bir avuç hapla, kiminin de iki damla siyanürle final yaptığı bu resme göz ucuyla bakmak yetmez, gözü dört değil sekiz açarak bakmak, çözüm yolları aramak, saraydaki hesabın sokağa uymamasının yarattığı sonuçları iyi kavramak gerekir.

Hadsizlik, hamlık, hazımsızlık diz boyu iken, attıkları her adımı, yaptıkları tüm yanlışları bir zafer gibi sunanlara, amaçları, araçları, hedefleri, gerekçeleri belli olanlara; “Siz bu algı yönetiminin sonsuza kadar süreceğine inanıyor musunuz?” diye sormak gerekir. Ya da! Hukuksuz, adaletsiz, anayasasız, güvenlik ve denetim ayarları sarsılmış, hısım akrabayla, kararnamelerle yönetilen ülkelerin yurttaşlarına sorup öğrenmek gerekir…

Sonra da; Bunca olup biten için keskin ve eleştirel göndermelerle konu anlatıldığı halde, bazıları heyecana gerek yok dese de! Gerçek hayatla düşler arasında gidip geldiğimiz, kara mizahla gerçek dram arasında düşe kalka yol aldığımız, yanılmalara, aldanmalara, aldatılmalara, saflıklarla yönetildiğimizi hatırlayıp başka ne yapılır ki diye sormak gerekir. Hayatın kısa, yokuşların dik, koşulların ağır, duvarların yüksek, kulakların sağır olduğu bir ülkede umut giderek azalıyor deyip nokta koymak gerekir.