Görüp işittiklerim!

Çarşı pazarda sözünü sakınmadan konuşanların, ortalarda sesini yükselterek dolaşanların sayısı artınca, cılız seslerini bile duyamadığımız bazı sanatçılar...

Çarşı pazarda sözünü sakınmadan konuşanların, ortalarda sesini yükselterek dolaşanların sayısı artınca, cılız seslerini bile duyamadığımız bazı sanatçılar bile yüksek perdeden konuşunca, gençleri geçtim çocuklar bile politikadan söz etmeye başlayınca konuyu yine ve yeniden masaya yatırmak şart oldu…

Yıl 2001. Yer Afyon. AKP’nin kuruluş toplantısında parti programı açıklanıyor; “Partimiz; hukukun üstünlüğünü savunur ve hukuku, toplum olarak bir arada yaşamamızın ortak güvencelerinden kabul eder. Partimiz, yargının tarafsızlığını ve tam bağımsızlığı savunur.” Dünden bugüne bakınca şaka gibi değil mi?

Yıl 2019. Yer İstanbul. AKP, ortalık yangın yerine dönmüşken ve bu dönüşün baş aktörlerinden biri kendisi iken; “23 Haziran’da kutuplaştırıcı bir dil yerine kucaklayıcı ve tüm kesimleri esas alan bir söyleme geçeceğini, yüz yüze iletişim yolunu seçerek gönüllere gireceğini” açıklıyor. Dünden bugüne bakınca bir şaka daha!

Her iki açıklama harika, muhteşem, çok güzel de! De’si şu ki bu kucaklayıcı ve kuşatıcı söylemler neden ekonomik göstergeler alarm verdikten sonra, piyasalar alev alev yandıktan sonra, yangına su yerine benzin döküldükten sonra, hukuk büyük yara aldıktan sonra, CB; “sağolsun YSK” dedikten sonra akla geliyor! Benimki de merak işte…

Acep diyorum bu hızlı dönüşümün nedeni 23 Haziran seçimleri için yaratıcılıkta sınır tanımayan belediyelerin birbirinden ilginç açıklamaları olmasın?

Örneğin Bodrum’a kar yağacağı, Bozcaada’ya köpek balığı saldırısı beklentisi, Alanya’da yanardağın harekete geçeceği olasılığı, Alanya, Cunda, Sarımsaklı’da eşzamanlı otellerin tadilatta olacağı gibi önlemler bu kucaklayıcı dilin nedeni olmasın?

Ya da iç siyasette yaşanan gerilim, dış siyasette yaşanan sıkışmışlık, ekonomide görülen dar boğaz olmasın…

Konu çok, sorun çok, köşem sınırlı, sabır azalmışken hangisini yazmalı sorusuna yanıt ararken önüme çok müjdeli bir haber düşmez mi? Gel de atla şimdi! Efendim müjde şu ki; halkını rahat ettirmek için hiçbir özveriden kaçınmayan yönetim 13 milyarlık yatırımla 91 yeni cezaevi yapımı için ihale davetlerine başlamış bile…

Bu müjdeden sonra sırada olan asıl konuya yavaş yavaş geliyorum! Malumunuz örtülü ödenekte sınır tanımadan rekorlar kırılıyor! Misal, 2003 yılında örtülü ödenekten 98.3 milyon harcama yapılmış. 2017 yılında 1.9 milyar TL harcanmış. 2018 yılında harcama tutarı 1 milyar 722 milyon TL’ye ulaşmış. Özetle örtülü ödenek harcamalarında artış 17.5 katı bulmuş! Bu rakamları not düşerek sorum şu ki 2019 yılı için örtülü ödenek artış hızı ne orandadır?

Hani yatırımcı endişeliyken, 4 ayda 545 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetmişken, onca yazı bunca konuşma işe yaramamışken, Binali Bey ortalarda asık suratı, hevessiz bakışları, bitkin ve yorgun yüzüyle dolaşırken yapılacak masrafı halk karşılarken, örtülü yine tavan yapacak mı o bakımdan yani…

YSK’nın kılıf desen kılıf değil, hukuk desen hukuk değil şeklindeki kararı için toplumun büyük kesimi; bu kadarını yapmaz umudunu taşırken, bunca umarsızlık olmaz derken, işsizlik tavan yapmışken yeni seçim yerine fabrika ayarlarına dönmek ülkenin önemli sorunlarıyla uğraşmak varken yine ve yeniden seçime gitmek ciddi bir masrafa yol açıp borcu artırmaz mı o bakımdan yani…

Piyasalara endişe hakimken, TL durmadan değer kaybederken, yıllık enflasyon dizginlenemezken, işsizlik rekora koşuyorken, her şeyi bilen ve hesap eden damat bakan, 2.5 milyon kişiye iş bulacaktı ya! Bu hay huyda atlamış olabilirim, 2.5 milyon kişinin nerede ve ne zaman işe başladığını merak ettim doğrusu! Duyan varsa bi zahmet haber versin, onlarca öğrencim iş arıyor da…

Not: 19 Mayıs yazımı 20 Mayıs Pazartesi okuyacaksınız…