Nerede Clark Kent gibi gazeteciler!

Clark Kent hayali bir Amerikan Şehri olan Metropolis’de oturur , Daily Planet Gazetesi muhabiridir. Lois Lane, Foto muhabir Jimmy Olsen ve Editör Perry...

Clark Kent hayali bir Amerikan Şehri olan Metropolis’de oturur , Daily Planet Gazetesi muhabiridir. Lois Lane, Foto muhabir Jimmy Olsen ve Editör Perry White diğer kurgusal karakterlerdir.

Clark Kent araştırmacı gazetecidir . Kamunun yararı için çalışır, ve asla taviz vermez, katı bir yazardır . Olayların peşinde başı derde giren bir başka gazeteci Lois’in daima kurtarıcısıdır.

Clark Kent evsiz, yoksul, unutulmuş , bir kenara atılmış , ihmal edilmiş, istismar edilen insnaların kurtarıcı kahramanıdır ama önce gazetecidir.

Clark Kent hafızalarımıza kazınan diğer ismiyle ‘Superman’ bir gazetecidir.

Kahramanlık beklentilerinin , umutlarının gazetecilerin olduğu bir dönemin eseridir ‘Superman’ .

Clark Kent yerini kimlere bıraktı şimdiki zaman tarihinde ona bakalım.

Bu ‘Karanlık Tarih’ le kastım vahşet ve savaşların ötesinde daha da beteri , yalan dolanla yazılan bir illüzyonlar tarihi .

Tarihteki yerlerinden korkanlar , yalan tarih yazmayı pek seviyorlar ne yazık ki şimdiki zamanın kimi gazetecilerinin yaptıkları bu .

Hem de içinde kendilerinin kahraman olduğu bir tarih yazıyorlar , pek de cüretkar uydurukçular .

Bizi yalanlarının ucuna takıp nereye sürüklüyorlar acaba ?

Biz aldatılmaya, onlar aldatmaya alıştık geçinip gidiyoruz resmen.

İtiraz bunun için önemli , kimse ses çıkartmayınca daha da azıyorlar aralarında böyle 80 yıl yaşayan var .

Kurban cellat ilişkisinin bir çeşidini , Stockholm sendromunu aşan bir durum aldatılan ve aldatan mutluluğu.

Elbette başkaldıran bu uğurda ülkesini terk edenler bile var , onları da bir eld yağda bir el balda olan kimileriyle karıştırmayalım.

Peki nereden anlayacağız kimin ne olduğunu , eğer bir başlarına 3,5 adam hemde zor koşullarda hala gazetecilik yaparak koskoca medya kurgu , organizasyonlarını madara edebiliyorlarsa onlar başarılı Clark Kent’ler !

Bizlere gelince ;

Hani İskandinav Mitolojisinde Valhalla yani tanrıların ve ancak yiğit savaşçıların girebildiği Asgard adlı cennet vardır ya ,daimi ikametgahları bir Tanrılar Evreni , işte burada bir salondur yemek yenen.

Her gece birlikte Tanrı Ahçı’nın kesip pişirdiği yaratıktan ziyafet çekerler , hayvan her gece kesilir, pişirilip yenir ertesi gün yine kesilip yenmek üzere dirilir .

Biz ne bu cennetteki ziyafet sofrasına oturmak için ölmeye hevesli yiğit cengaverleriz , ne Tanrılardan biri ,

Olsa olsa her gece kesilip yenen ve sabah yine kesilmek için dirilen o kurban olma rolü kalıyor bize !

Bu kaçıncı seçim, bu kaçıncı ihtilal bu kaçıncı tekrar, hepsinde kesilip sonra tekrar dirilmekten usanmadık.

‘Kapıdan kovulunca bacadan inmem istendi ‘ diyen cinsi ekran yüzleriyle , her gece ölüyoruz .

Ve kimileri hemen her gece kafamızı ütüledikleri yetmiyormuş gibi anılarında yanlarına aynı eküriden ilaveler yaparak bayağılık cephesini genişletiyorlar , bizde yanındaki belki iki doğru laf edecek diye tahammül ediyoruz .

Geceleri ‘Ölüm Saati’ böyle geçiyor.

Bir yandan da gerçek kahramanların öykülerini kıskanan , korkanlar sabahtan akşama kıçlarından atıyorlar , onları unutturmaya çalışıyorlar .

Kimin ne mecburiyeti olabilir Allah Aşkına bu kalite yoksunu insanlara ….

Bunlar hem doğru dürüst insanların yanında ekrandalar , asıl soru bu büyük resimde, ne işi var bunların karşımızda hala , ‘negatif selection ‘ devamı bu , ve tam bir kabus .

Atatürk en başta , her iktidara göre her fikri , o iktidarın hoşuna gidecek şekilde biçimleyen , verdiği akıl dikkat çekmeyince ‘danışılan’ olamayan ve bozulan ama ümidi kesmeyen , her devrin iş kollayan arsızlarını artık kimsenin yediği yok ama medyada işleri devam , hala kapı önüne koyulamıyorsa nedir bit yeniği bu işteki ?

Nedir bu eziklik yahu.

Bunların anlattıklarının sineması şiiri şarkısı kendileri gibi havagazıdır, hiç bir şey anlatmaz.

Daha bunlardan kültür çıkaracak Belediye yaratılmadı , bin defa yazdım , ne işiniz var diye sonunda çömlek patladı .

Bakmayın şampuan sponsorlu ödül ayin törenlerinde birbirlerini sanat manat diye ağırladıklarına .

Kadın hakları mı , ayda ortalama 30 kadının öldürüldüğü bir ülkede en güvencede olanlar ‘femme fatale’ lar ! İyi mi , Harem Cennetinin Cumhuriyete yansımaları !

Onlara da gördükleri ayrıcalık , övme yetmiyor bankalar kitaplarını basmaya doyamıyorlar , hemen hepsi iyi anne , ev kadını muamelesine istiyorlar , rol model ayakları filan .

Bir genelevde doğup büyüyen , sokaklarda şarkı söyleyen o muhteşem yorumcu Edith Piaf böyle iddialarda bulunuyor mu , hayır çünkü sığındığı yorumculuğu . sanatı var !

Ev kadınları ise bunlar gibi olmak sevdasında , gündüz programlarındaki kadınların haline bakın , muhafazakar dindar kadınlar ise baby shower’larda yeni doğan bebeklerine tek taş takıyor , yahu hiç bir kadın yerinden memnun değil ,nasıl ülkedir bu .

Osmanlı sarayında padişahın hevesi geçtikten sonra çerağ çıkarılan kadınlara çeyiziyle padişahın bok diye attığını hap diye yutan koca sıkıntısı hiç olmamış hiç , saraylı diye övünülen kimi hanımların durumu bu ve ne farkı var şimdi ile ?

Cumhuriyet döneminde bu adeti devam ettiren cumhuriyet zenginlerinin bu benzeri ‘Harem’ döküntülerinden , zihniyetlerinden hala kurtulamadık , yazık.

Cumhuriyetin dar çevre kabileleri kadın haklarında bu döküntülerin gündeminde hapis hala .

Cumhuriyet kazanımlarından biridir resmi nikah , ne var ki resmi nikahla evli kadını değil metresi koruyan ‘liberal şahin’ ler bile var !

Bunların arasında kıçını başını açmalarını laklik güvence ve göstergesi sayanların sayısı da az değil .

Yanlız fevkalade laik medya mı , yoo öbürleri de bire bir aynı şeyi yapıyor hemde belgeselli filan !

Metres endüstrisi iki tarafa para getiriyor kolay yoldan hem de artık sadece ‘Nosyon’ olan yani fikirden ibaret olan ve her tarafı elinizde kalan Siyasal İslam sol, sağ Liberalizm fark etmiyor .

Devletin çağa ayak uydurması böyle yanlış anlamalar üzerinden olursa daha işimiz var demektir .

Eski model kimsenin yemediği numaraları ise kabak tadı verdi, muhayyele de yok bunlarda diyeceğim belki bu yüzden yıllardır ekmek yiyorlar gönüllü ‘Peluş Oyuncaklar’ gibiler edebiyatın en güzel öfkelerini dile getiren adamın dediği gibi.

Şimdi ;

Özlem Zengin’den acele liberal, özgürlükçü mağdur çıkartmak için bir camii imamı buldular bula bula, yahu sizde hiç dur durak

yok mu ?

Aynı kafa Kabataş’da yemediğiniz halt kalmadı , biraz utanır insan . Ne yazılar ne yazılar, yani Özlem Hanımın söylediklerinden hiç mi kabahati yok diye soruyor insan.

Bırakın Ayasofya imamını , güldürmeyin adam zaten Kilise’ye imam atanmış bir bahtsız.

Biz Karanlık Tarihin neresindeyiz , Aydınlıklar Hakkımız , Gergerlioğlu çoktan Valhalla ‘da yer kazandı yiğit savaşçıların yanında biz her gece öldürülüp yenmeye, sabah diriltilmeye devam.