İğrençlik hegemonyasına karşı çıkmak ve Gramsci

KAYDA GEÇSİN İstediklerini ele geçirmiş ama kaybetmekten korkan insanların türlü hal aldığı envai çeşit iğrençlikler izliyoruz . Hala ilk 10, son...

KAYDA GEÇSİN

İstediklerini ele geçirmiş ama kaybetmekten korkan insanların türlü hal aldığı envai çeşit iğrençlikler izliyoruz .

Hala ilk 10, son 50 , eksi 273 kimler kendileri karar verip abuk sabuk seçmelerini kakalamaya uğraşıyorlar bunların hala ortalarda olması kahraman uydurma çabaları hazin ve kendi adlarına ümitsiz.

Akılları sıra yıllarca ‘Melting Pot’ yapıp bölmenin alasını yaptılar Türkiye Cumhuriyeti belki sustu ama yemedi , Allah için.

Şimdi Biraz aklıbaşında , vicdan sahibi olanların pabuçsuz kaçtığı medya ortamından ; fırsat bu fırsat diye kendine hala yer edinmeye çalışanların akım bokum konuşma ve yazıları ise iğrenç.

Allah Rahmet eylesin filimlerde, tiyatro sahnelerinde çok tuttu diye alakalı alakasız ‘Ben Anayım Ana ‘ diye bağıran bir aktrist vardı , nur içinde yatsın , ekranlar benzeri arabeske tanık oluyor bu ‘ ana ve çocuk ‘ üzerine amatör oyunculuk iğrençliğini de izliyoruz .

Hemde en umulmadık insanlardan , ve bir kadın olarak kendini en klasik koruma yolu olan karşısındaki erkeğe ‘Abi’ diye hitap etme refleksi acınası bir zavallılık .

Pek çok rezilliğe imza atmış kimi ‘medyacı’ ların bunca yaptıklarından sonra hala yüzsüz yüzsüz sanki iyi , doğru insanlarmış düzgün işler yapmışlarmışcasına dolaşmalarını da izliyoruz , iğrenç bir gösteri .

Bunlarda yüz surat yok malum , kendilerini yaptıklarının tam aksiyle tanımlayabiliyorlar, mide bulandırıcı bir eğlence .

Savunmasız insanlara orantısız güçle saldırma iğrençliğine tanık olyoruz, bu bir tür ceza . Cumartesi , Pazar içki satışı yasak onun için Müslüman’lar ‘Cuma’ gününden alıyorlar bakar mısınız şu halimize.

Savunmasız bir çocuk , bir kadını taciz , istismar etmek, hele orantısız güç ile şiddet uygulamak , 65 üstü diye ite kaka, sille tokat bir insanı otobüsten indirmek bu itiş kakış kabusa dönüşen bir iğrençlik .

Bunlara ‘ bana dokunmaya bin yıl yaşasın’ diyip yıllarca ses etmeyenlerin

asla umursamayanların , sonra kendi kıllarına dokunulunca ne hale geldiğini görmek ise başka bir iğrençlik.

Ağzından çıkanı duymayan medyanın her işi bok ettiği bir dönem yaşıyoruz .

Masum bir talebe protestosunu üstün zekalılar hareketi haline getirmek nasıl bir zeka örneğidir , ODTÜ ‘yü mü kıskandılar, kimse yoğurdum ekşi demez tamam da yani ülkenin ileri zekaları bir okulda mı toplanıyor , hayrola Hitler mi verdi bu akılları , giriş puanlarına göre adam ayıklamanın sonu iyi şeyler getirmez, üstün hizmetleri olan insanları onurlandırmanın başka yolları vardır okul aidiyeti yetmez .

İcazet , gelenek medreselerin olsun , Cumhuriyetin Okullarında bunları aramak

Ne demek ?

Kaldı ki her okuldan vasat altı hatta henüz tedrisatında öğretilen dili bile doğru dürüst öğrenememiş mezunlar gördük , şimdi o canım okullara ‘moronlar okulu’ mu diyeceğiz . İğrenç bir yaklaşım .

Göz önünde olarak edindikleri şöhret ve paranın ellerinden kaymasını istemeyenlerin bağlatıları sağlam, lakin bu güven onlara artık yetmiyor . Gitgide iğrenç bir hal alıyorlar sığınmadıkları yer kalmadı , vatanseverlik , din, çağdaşlık dahil.

İnsanların onlara karşı değişen yaklaşımlarını asla hazmedemiyorlar çünkü bu değişimin kendilerinin artık ‘ nefret edilen’ olmalarıyla sonuçlandığını kabul edemiyorlar , ee her şeyin bir zamanı ve bedeli var.

Bütün bu iğrençlikler arasında ;

Kamu yayıncılığı duygulara, filim repliklerine , arsız hırslara , palavracılara teslim olunacak yerler değildir .

Sağ duyu , vicdan , soğukkanlılık , bilgi ve birikimi yerinde doğru kullanarak yapılacak bir iş kamu yayıncılığı .

Aksi gerçekten mide bulandırıcı , kimse midesi bulansın diye izlemez , dinlemez dinlemiyor ve izlemiyor ve izleyip dinleselerde etkilenmiyorlar .

Bitmior dangalaklıklar, ve insanları öfkelendirmeler.

Kadın dövmekle sabıkalı rezillerin yaptıklarını örbas etmelerine başka kadınlar yardımcı olunca bir başka iğrenç durum ortaya çıkıyor,

Hele mağdur kadın baş kaldıramıyacak zayıflıkta ise , bu sefer başka kadınların döven ayıyı aklamak için yaptıkları resmen kadınların kadınlara yaptığı bir iğrençlik .

Asil ruhlu ve kafası sağlam işleyen ahlaklı insanlar , inananlar,

uzun zamandır bu iğrençliklere kafalarını çevirip vebadan kaçar gibi kaçıyorlar, ama artık kaçarak değil kovalayarak bunları yenmek zamanı .

Normalde mide bulandıran ve utandıran davranış , sözler, görüntüler , bayağılıklar medyada modernism , laiklik diye bile yıllarca servis

edildi din istismarı kadar iğrenç bir durum.

Hatta karşı devrimci ve Mustafa Kemal Atatürk düşmanları tarafından sanki Gazi Hazretleri öyle istermiş gibi yapıldı .

Bu şeytani planlar mide bulandırdı , dizilerde de aynı rezil oyunu oynayıp sonra utanmazca kıvırttılar . Demokrasi , fikir özgürlüğü bahaneleriydi.

Hele Atatürk’ü ‘İyi çocuktur severim’ sözleriyle sıradanlaştırma ve yerine götten bacak oyuncu kahramanlar koyma gayretleri utanmaz bir iğrençlikti .

Şimdi bunların ‘muhalif sanatçı’ numaralarını kimsenin yiyecek hali yok .

Bu süreçte kadın dövmek, çocuk istismarı gibi sapkınlıkları bile kanıksamamız beklendi , örtbaslar iğrençti ve haşat edilmiş kadınlardan acaba doğru mu söylüyor diye şüphelenirken üstü çıplak deri pantalonlu kafası bandalı adamların bir kadının üstüne aynı anda işediklerine hemen inandılar ve birden kadının ifadesi esas kabul edildi , ve hala bu savsata devam ediyor , pantalon yerine eldiven , ceket yerleştirmeye çalışıyorlar !

Çocukların istismarı ise ters kelepçeden de beter bir iğrençlik .

Bu ülkenin iyi insanları , halkı bunlara karşı elbette direniyoruz ama direnmek yetmez kovalamak zorundayız.

İyi kalpli , adil köle sahiplerinin olduğundan bahsederek hala özgürleşmeyi vaad eden ahlaksızlar ve buna inanan salaklar var elbette .

Kölelik köle sahiplerini onurlandırarak ortadan kalkmaz.

Kimsenin kölesi değiliz olamayız .

Değerlere zerrece kıymet vermeyip sadece aidiyet dayanışmasıyla ayrıcalığı savunan hıyarlarla da olmaz .

Bunlarla aynı ortamda yetişmiş ama ayrıcalığa tenezzül etmeyen çok değerli insanlar da var , değerleri ayakta tutmaya ve alet olmamaya çalışıyorlar .

Onlara saygıda kusur etmemek akıl ister ve gerçek Alma Mater ruhu budur bana öğretilen , sevgi ve rahmetle andığım Amerikalı Hocalarım Maynard’ların öğrettikleri değerlerden bahsediyorum .

Değersizlik çok iğrençtir , acı ve utanç dolu bir yaşam sunar.

Önyargıların ise propaganda elinde nefret ve şiddet iğrençliğinde ne hale geldiğini izliyoruz .

Şimdi bir başka iğrençliğe şahit oluyoruz, dayak yiyen bağırıyor, döven kıçından felsefe üretiyor. Dövdün sus yok , car car attığı dayağı meşrulaştırmak için felsefesini yapmak için konuşuyor.

Bütün bunların İstanbul gibi bir şehirde olması ayrıca iğrenç

İstanbul İstanbul olalı şu hale düştü mü acaba ?

İstanbul şehrine hep saygı duydum , bir şehri sevmekten ötedir saygı.

Bu şehri iğrenç hale getiren ne varsa bana nefreti , onu koruyamama duygusunun utancını getirdi .

Ve halka dağıtılan sadakaların utancını ise alicenaplıkla izah etmek bir başka iğrençlikti . Burası sadaka dağıtan ve sadaka alanlar şehri olmamalıydı .

Korkarım ; şimdi açlığın olduğu yerde utanç, iğrençlik , inanç, prensipler ne derseniz diyin bütün değerler saman gibi rüzgarda uçuşup kaybolacak .

İstanbul yani Doğu Roma ‘da ;

Görgüsüz ve kaba insanlarıyla ayyuka çıkan bir zenginlik bizi yedi bitirdi , yoksulluk değil .

Genç bir belediye başkanı hangi hayallerle geldiyse daha geldiğinin baharında yaşlandı , şunun şurasında 2019 Haziranında geldi , neden bu durumu göremedi anlayamıyorum.

Onlar yanlız değildiler hep birlikte ;

Parmaklarını yalaya yalaya yediler güzellikleri,

ağızları doluyken bir yandan konuşurken , bir kısmını yerlere düşürdüler , iğrenç bir halde yeni lokmalara yer açmak için çiğnemeden yutan bu iğrençlerin doymasını izlemekten midemiz bulandı .

Onlara bütün bunlar lezzetli geldi, iğrenmediler ne kendilerinden ne birbirlerinden .

Onları kovalayacak güç olmadıkça yer bitirirler insanları da , öyle bir iştah .

Malum ;

Elbette okullar öğrencileriyle şan şeref kazanır, bir ülkenin en karanlık dönemine imza atan tek bir mezunun bile gölgesini temizlemek bir okul için uzun zaman alır ve üzüntü kaynağıdır .

Yüzleşip, hesaplaşıp cezasını vermeden de olmaz.

Başkaldırı , özgürlük üstün insanlara , orantısız zekalara da mahsus değildir, insanlığın bütünün şerefidir .

Spartaküs böyle bir kahramandı unutmayın .

Ve Başkaldırı daima müesses nizam , otorite, hükümetlere ,kontrole , ve sıkı durun en önemlisi geleneklere karşı olmuştur .

Geleneklerle övünerek başkaldırı işitmedim.

Geleneklerin devamı için baş kaldırımı ? Allah Allah .

Devrimci mi, terrorist mi, özgürlük savaşçısı mı çok tartışmalı nerede durduğunuza bağlı kavramlar , hiç bir yerde durmayanlar için ise boş laflar.

Hegemonyayı iyi teşhis gerekmez mi ?

Malum ; Hegemonya bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün, baskın olduğunu belirtir.

Antonio Gramsci'nin eserlerinde baskın sınıfın boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması olarak bahsedilmiştir. Yani ‘boyun eğenler’in izinleri olmasa ezenler bir bok değildirler.

Sayın Merdan Yanardağ Gramsci konusuna geçenlerde girdi dilerim , devam eder, sosyal güçlerin birliğine Gramsci ; Georges Sorel'den aldığı bir terimle 'tarihsel blok' der.

Gramsci : ‘Bu blok belli bir sosyal düzen için rızanın altyapısını oluşturur. Baskın sınıfın kurumlar, sosyal ilişkiler ve düşünceler bağı yoluyla egemenliğini (hegemonyasını) yeniden ve yeniden üretir.’ der.

Yanındaki konuşurken kafaya maşrapa diken, tıkınan testi kafaların duymaktan hoşlanmayacakları kavramlar bunlar , çünkü kendileride bu şekilde ürüyorlar , asla onlara razı olmamalıyız, izin vermemeliyiz neticede biz halkız ,

Mehmet Akif bu halimiz için : ‘ Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum ,Kesilir belki , fakat çekmeğe gelmez boynum ‘ der , üstelik aynı şiirde ‘Boğamazsam yanımdan kovarım’ demiştir.

Daha ne yazayım , derdiğimi ummana anlatayım dalgalar size getirsin . Kayda Geçsin Elimizden Gelen Budur.

Saygıyla efendim