Medya klişeleri, çakçaklıyorlar

‘Çakçaklamak’ rahmetli annem tarafından bana kalan bir kelime. Teyzelerim ve annem arasında ‘Gayret ediyor ama bir türlü başaramıyor‘ anlamında...

‘Çakçaklamak’ rahmetli annem tarafından bana kalan bir kelime.

Teyzelerim ve annem arasında ‘Gayret ediyor ama bir türlü başaramıyor‘ anlamında kullanılırdı.

Örneğin, teyzem anneme beni sorduğunda genellikle ‘Ne yapsın çakçaklayıp duruyor‘ cevabını alırdı.

Avara kasnak bir nevi. Artık monoton hale gelmiş can sıkıcı şeyler anlamında, dönüp duruyor ama bir işe yaradığı yok gibilerden.

Medyamızın konuşmaları da çoğunluk aynı laflar, düşünceleri çakçaklar hale geldi.

Bazı sözleri gözden geçirelim, her gün, her gece durmadan duyduğumuz ya da okuduğumuz aynı ‘klişeleri‘ bakalım nasıl ‘Çakçaklıyorlar‘.

Masaya yatırmak: Konu mesela Ege Denizi mi, hop masaya yatırıyor ekrandakiler, herhalde muayene ediyorlar deniz ve dalgaları, midye çıkarıyorlar. İnsanın balık var mı, lüfere çıkalım mı diyesi geliyor...

Ama konular değişiyor, masa aynı masa. Dahası etrafındakiler de aynı kişiler, yatırılan aynı değil o da aslında dönüşümlü aynı şeyler.

Onur Duymak: Konuğundan normal bir sunucu neden onur duyar, onur duymadıkları hangi salaklar programına onur duyulmaya gelirler ve onur duyulmamaktan ar etmezler.

Sunucunun ayrıca kendi onuru yok mu gelen konuğun onurunu duyar, bunların kendi onuru olanı yok mu?

Burdan Selam Olsun: Ekranlardan sağa sola selam çakmak, yollamak ne menem iştir... Ben selam yolladığımı tanıyorum anlamına mı geliyor yoksa tanımasam da anıyorum, ismini geçiriyorum mu, yoksa düpedüz ben ekranlardan sağa sola selam yollayan manyağın tekiyim demek mi.

Gözardı Edilmemesi Gereken Hususlar: Off aklı başında gibi görünen ekran şahsiyetlerinin bilhassa yurt dışı burslarla Türkiye uzmanı yetiştirilmiş yabancı gübre ile zenginleştirilmiş yerli baklaların kullandığı uyarı sözleridir. Hımmm bakın sonra kim ne yapar ben bu işleri bilirim manası taşır. Aslında bir bok bildikleri filan da yoktur bizimkiler bu yüzden göz yumar, genellikle ya 2 isim ya da 2 soyadlıdırlar benim rastladıklarım.

Nato Üyesiyiz: Çok sık kullanılır, Batı'ya iyice giydirdikten sonra ‘ama bir dakika Nato üyesiyiz bir dakika‘ demek ne anlama gelir anlayabilmiş değiliz.

Kurmaylar: Bilhassa askere ayar veren aydınlar, gazeteciler iş sivillere, parti liderlerinin yakın çevre ve parti ileri gelenlerine gelince birden sivilleşmeyi unutup onları ‘Kurmaylar’ nitelemeye bayılırlar. Maden kurmay seviyorsunuz öbür asker kurmayların ne günahı var.

Satır Araları: Söylenmemiş sözlerin söylenenler arasından güya çıkarıp yapılan yorumlar, aslında yok öyle sözler uzatmayayım yorumcunun kıçından uydurduklarıdır.

Değişik Kültürlerdeniz: Birlik ve beraberlikle bozmuş medya şahsiyetlerinin bu beraberlik içerisinde koydukları mesafedir duyanda flamanlar, volanlar diye ayrıldık sanır.

Dik dur: Yıllarca aynı yerde çalıştıktan sonra duruş bozukluğu keşfedenin diğerine komutudur, cevabı duramam belimde arıza var oldu yahu, koptum.

Düşünce İklimi: Bilhassa düşüncesizlerin dilinden düşmez. Düşünce varmış iklimleri eksikmiş gibi, hangi düşünce iklimindesiniz, düşünce kışına giriyorum yazdan turşuları yiyeceğim düşünceme iyi geliyor.

Buzlar Eridi: Siyasi lider ve sermaye arasında gerginliğin son bulması, sanki arada aysberg varmış erimiş gibi, yoksa maazallah Titanic durumaları.

Isındı: Kavga çıkmak üzere demek... Mmedyada tekdüzelik sıkıntı verince bir kavga, boşanma, ayrılık, transfer en olmadı boynuzlama gibi cankurtaranlara ‘ısındı’ kelimesiyle ön hazırlık yapılır.

Ortak Aday: Diyince akla Sayın Abdullah Gül gelir, Ekmelettin Bey bile tahtından indiremedi. Yedek ortak adaylar Karayalçın, Hikmet Çetin gibi gözüküyor. Kimin ortak aklıdır, adayıdır, adamlar razı mıdır, neden aday olunmaz da ortak olunur bunların esrarı henüz çözülmemiştir.

Masayı Devirme: Beni örnek al her durumda masada kalırsın tarzı Muharrem İnce’ye amca nasihatıdır.

Kemik Oy: Taş kafa seçmenlerin gurur duyulan oyudur, asla değişmez.

Oyunun İçinde: Siyaset bir oyun ya, içinde kalanlar için söyleniyor olmalı. Oyunun dışı kıçına tekmeyi yedi anlamında mı o da net değil.

Baraj var ama yok: Metehan Demir sözüdür, klişe değildir Allah için sağlam bir sözdür istisna olarak yer almaktadır.

Korkunuza teslim olmayın: İkide bir halkın korkudan donuna ettiği zannıyla söylenen yüreklendirme sözüdür. Halbuki halkın korkacağı bir şey kalmadı, korkan bunu söyleyen ve medyadan, siyasetten tasfiye korkusu yaşayanlardır. Gururlarından ben donuma dolduruyorum halkın üstüne atıyorum demezler.

Eksik olmayın bizi yanlız bırakmadınız: Medyayı kabul gününe çeviren kibarlığın muhteşem cümlesidir. İngiliz centilmenlerine nazire.

Fırtına Öncesi sessizlik: Çeviri dil kullanan gazetecilerin hadise çıkmasını bekledikleri zaman kullandıkları bir cümle.

Kahkaha pirzoladır veya en iyi ilaçtır: Bizi güldürenleri trilyoner yapma merakındaki lobilerin sözüdür, gülen kim, kaç kişidir. Pirzolaya ödenen nedir belli değildir, ortada pirzola filanda yoktur pirzolayı yiyen kendileridir.

Şimdi Ankara’ya bağlanalım: Ankara’da beklemekten uykuya dalmak üzere olan konuğa söylenir, konuk konuşma ümidiyle uyanır.

USTA: Nazım şiirleri başta olmak üzere içine etmediği teatral metin kalmamış, vurgu yanlışı tepinmeleri olan sahne yaratıklarına verilen addır.

En iyi: Kim saptar bellidir. Sorun da budur, saptayan berbat olunca en iyi de arızalı oluyor haliyle bu saptayıcılar babadan oğula, kıza geçen nesilden nesile bulaşıcı bir durumdur nepotism krooni kapitalizmin ‘En İyi‘ seçme tutkusu bir hastalıktır yiyemiyeceği boklara kalkışmasıdır.

Duayen: Hemen her yaşlı için geçerlidir, 68 üstü sokağa çıkma yasağı olan yurttaşlara denir.

Kapıyı kapatmıyor: Pazarlıklara açık bir yavşak demektir, prensibi filan yoktur.

Münhasır: Yepyeni bir kavram Akdeniz’le geldi, ancak medya kullananları ‘Münasır’ diyor yok öyle bir kelime. Allah aşkına bu kelimeleri bir iki kere telaffuz ettirin öyle salın ekranlara ya da ‘sınırlı’ desinler hadi canlarım üzmeyin beni.

Ne o öyle ‘Nasır’ın ‘Mü’lüsü gibi

Virgül koyalım: Genellikle kendilerine bir türlü tamam bu kadar, nokta denilemeyen sunucuların susturmak için konuklarına koydukları bir şeydir gerçek virgülle alakası yoktur.

Sağ Olun Katıldığınız İçin: Katılmayanlar geberesiniz gibi bir anlam taşımaz ama katılıma teşekkür edip geçmek varken işi fazla laubalileştirir. İki gün sonra 'Allah tuttuğunuzu altın etsin katıldığınız için, ne muradınız varsa versin’e kadar gider iş.

Halka dokunmak: Pek sevildi bu deyiş. Halka nasıl dokunmak acaba, sinirine dokunmak mı, yoksa taciz anlamında mı, pandik atmak filan gibi mi yoksa... Bu sözler marifet olarak kullanılırken dünya kadın ve çocuklara ‘Don’t touch’ sakın dokunma sloganıyla onları koruma altına alıyor bizimkiler ise illa dokunacak…

Gömleği Çıkardık, Giydik: Bu bilhassa İslami hassasiyeti olduğu iddiasındaki çevrelerde inanç ve milliliği gömleğe çeviren kabalık, düşüncesizliğin simgesidir, dil pabuç olduğu için o herhangi bir gömlek değil Seyyid Gömleği filan diyen bile çıkar, o zaman niye bir giyip çıkarıyorsun değil mi, neyse.

Velhasıl bunlar buzluk kurabiyesi gibi, medya klişeleridir hazırdan hemen fırına verilir.

Aslında kullananların esamisi okunmaz, acı ama gerçek bu.

Kalabalıklara hayranları zannıyla el sallayan ya da kendini imza günlerinde yazar olarak takdim eden iyi niyetli nice sunucu, programcı bu klişeleri kullandılar, çakçakladılar ve şimdi yoklar.

Medyada esasen meydan okuyan, ben ne dersem o diyebilen sadece 2 kişi vardır. Gerisi tırı vırıdır.

Biri yazar, yönetir, yazdırır, karar verir, son noktayı koyar, susmaz asla, atar, attığını yer, yutar, tutar, sinir eder ama kendi sinirleri alınmıştır, müthiştir.

Diğeri aynı zamanda oynar, eleştiriye tahammülü yoktur, her konuda kendi reklamını yapar, üstelik meydan okuması ‘var mı bana yan bakan‘ seviyesinde külhanlığa ulaşmıştır. Entelektüel buhranların adamıdır ama entelektüel vehmi kendinden başkasına geçmez.

Bu ikisi medyanın ‘Bizim Adımız Thomas bize kimse koyamaz‘ gücüdür.

Bunları susturacak, hadlerini bildirecek güç henüz anasının karnından doğmamışa benziyor. Kabul etmek lazım.

Bunlar kim mi?

Alfred Müller ve Frederick Şüller.