Katilsiz cinayet gibi intiharlar ve pırlantalı bebek
KAYDA GEÇSİN Medyamızda ‘Gerçek ile Kurgu’nun birbirine karıştığı bu günlerde tuhaf olan , ülkemizde birbirinin aynı bayat kurguların hala denenmesi...
KAYDA GEÇSİN
Medyamızda ‘Gerçek ile Kurgu’nun birbirine karıştığı bu günlerde tuhaf olan , ülkemizde birbirinin aynı bayat kurguların hala denenmesi .
Yani kurgular aynı , tamam da biz aynı insanlar değiliz .
Dolayısıyle bu mantığını kaybeden kurgular artık etkilemez oldu , algılar kendi kendine iyileşen hastalık misali doğruya , gerçeğe yöneldi.
Şükürler Olsun , kendi kendimizi iyileştiriyoruz .
Artık sıkıntı , dert , hır çıkartanların kendilerini önemsetmek için böyle yaptıklarını biliyoruz. Kimse ‘Polemik’leri yutmuyor.
Bu uyduruk kurguların ;
Canlı yayında, şarkı söylerken ağlamalar en masumu,
‘Bu memleket hepimizin’ nasihatları ayrı fasıl , tamamda kimin ağzından çıktığı önemli .
Memleketi babasının çiftliğine döndürmüşlerin ülkeyi paylaşmaya razı gelmeleri hele milli bir liberal çizgide (!) ve lütfedip ‘Memleket Hepimizin’ demeleri bayağı bir zor durumda olduklarını gösteriyor ya da unutkanlığına güveniyorlar halkın !
Kamunun hafızasının bu çok uzun sürmüş palavra ve döküntülüklerden temizlenmesi zaman alacak , etkilerini kaybetmiş olmalarına rağmen devam ediyor olmaları neden bilemem tabii.
Kamu vicdanının derin uykusundan uyanmaya başladığı anlar bunların kabusudur öte yandan toplumsal barış , kurtuluş başlamış demektir.
‘Mevlid Balosu’ nda Zenginliğin teşhir edilmesi , mizansenler, bebeğin minik parmağındaki yüzük ortalığı karıştırdı.
Laik, dindar kimi zenginler teşhir hastalığına tutulmuş durumda ünlülerin görgüsüzlüğüyle belli ki sidik yarışına girmişler.
Fakat bu ne biçim zenginlik , bebeğin parmağında sadece bir tektaş var, hani bunun küpeleri, gerdanlığı , bileziği takım almaya güçleri mi yetmedi veya alçakgönüllülüklerinden mi takmadılar araştırmacı gazetecilerden bunu araştırmalarını insan bekliyor .
Bu ortamda birbiri ardına gelen korkunç siyanür cinayetleri , evet intihar ama sanki katili olmayan cinayetler gibiler yüzümüze soğuk su gibi çarptı.
Kahrolduk .
Kamu vicdanı ; yükselen bir utanç, suçluluk duymaya, ve kendini bu ölümlerden sorumlu tutmaya başladığında bu epidemiyi durdurmanın tek yolu acı çeken insanları görmezden gelmekten vaz geçmek .
Uzun lafın kısası bizleri oyalamak artık bu ekranlara malzeme olmak için bin türlü kurgu içinde perende atan özür dilerim ama arsız kadroyla imkansız , bu çok iyi bir şey .
Kimse ölmek için intihar etmezmiş , peki neden intihar ediyorlar o zaman, acıyı durdurmak içinmiş .
Hangi acıyı durdurmak için , umursamazların hiç bilemeyeceği ama vicdanı olanların yaşarken içlerinde duyduğu bir türlü isyan etmedikleri bütün acıları .
Bizler , eğitim, dil, ekonomi , damak tadı, ağaçlar , dağlar , öykülerin elimizden kaymaması için sıkı sıkıya birbirimize tutunarak ayakta durmaya çalışırken ,
birde içimizden çıkmış burada burnumuzun dibinde bize ait olanlarla paralel evren yapmış içinde yaşayanlar var , kendilerini elit , Kraliçeyi aile büyüğü zanneden gülünçler .
Sorunlardan uzak para ağaçlarının gölgesinde kumda oynuyorlar ama kıçlarına çöp batmasından korkuyorlar.
Bunlara üzülecek değiliz , işimiz aydınlık geleceğe karınca kaderince iyilik taşlarını döşemek .
Çok üzüldük çok .
Ya kendimize acıyarak boğulacağız bu palavra okyanusunda ya da sahile yüzeceğiz ve çıkacağız dimdik ayakta.
Saygıyla Kayda Geçsin elimizden Gelen Budur