Genç bir kadının ölümü üzerinden hödükleşme süreci ve yobazlık

KAYDA GEÇSİN Ölümü herkesin farklı algılıyor olması normal değilmiş gibi bu konuda konuşmalar son derece moral bozucu , seviyesiz ve bizlerin terbiyesine...

KAYDA GEÇSİN

Ölümü herkesin farklı algılıyor olması normal değilmiş gibi bu konuda konuşmalar son derece moral bozucu , seviyesiz ve bizlerin terbiyesine yakışmıyan bir hal aldı .

Bir kadının genç ölümü arkasından olanlara bakın .

Ölüm karşısında duygular, düşünceler, ve eylemler çok kişisel bir serüven , ve ölüm acısını sindirecek, bu süreçte acıyı dayanılır hale getirilecek yani insanın kendini nasıl istiyorsa öyle iyileştirmesinden , direnişinden söz ediyoruz , bu zaten zor bir şey abuk sabuk konuşmalarla daha da zor hale getirmek , ve bu acı karşısında laik- antilaik tartışması yapmak ne iştir .

Ölümle işleri dolayısıyla hemen her an karşı karşıya kalan sağlık dünyası mesela doktorlar, hemşireler bu kaçınılmaz olguyla yaşıyorlar genç erken bir ölümün ardından konuşan , yazanların kimileri dangalıklarından dolayı ölenden utanmıyorlar bari onlardan utansınlar yahu .

Ölüm yaşamın aksi , hepimiz yaşarken sonsuzu ölümsüzlüğü yaptıklarımızla yakalamaya çalışırız .

Kimileri için ölümü yeni bir macera gibi görmek mümkün ne var bunda şaşacak ?

Ölüme yakın olanların meydan okumalarından niye rahatsız olunur , bu şekilde yaşama direncini arttırıyorlarsa size ne .

Neticede dünya cennete gitmek isteyen ama ölmek istemiyenlerle de dolu onlara madem bu kadar güzel geber o zaman diyor muyuz …

Sonuçta ölümün sürpriz bir yanı da yok ama gençlik için çok uzak bir olgu bu yüzden cennet mekan olsun Neslican Tay’ın ölümü bir kat daha acı

geldi , takdiri ilahi ne diyebiliriz.

Ölüm inanan , inanmayan diye ayırmıyor , mesela John Lennon inanmıyor ölüme iyi mi, bir arabadan inip öbürüne binmek diye tarif ediyor ,adamı birisi zorlan arabadan indirdi öbürüne bindirdi , yani öldürdü!

Helen Keller ise bir odadan öbür odaya geçmek gibi tarif ediyor ama geçtiğim odada görebileceğim diyor , malum doğuştan kör .

Mahatma Gandi her gece ölür sabah uyandığımda dirilirim diyor ,

İntihar eden Sylvia Plath için ise ölmek bir sanat.

Ölürken veya yaşarken etrafı kötü düşüncelerle zehirlemenin manası

nedir ? Toplumun moralini bozarak para kazanan insanlar türedi yahu .

Tamam ‘Ölümden korkmuyorum , ancak o sırada orada olmak istemem ‘ diyebilecek Woody Allen çıkmıyor bu toplumdan veya çıkmasına izin verilmiyor ama bu hödüklerin medyanın köşelerinde çöreklenmelerine de artık tahammül edilmemeli .

Sanatın bir nevi ölümle dans olduğunu anlamayan toplumlar sadece şıkıdım şıkıdım oynar , kalabalıklar teneke sesli detone şarkıcıya alkış tutar , bu zincirleme bir hödükleşme halidir sürecidir ve gitgide tırmanmaktadır .

Batman’ın 80. Yaşını kutlayan, original dizinin yerli versiyounu aynı anda gösterime sokan muhayyelsiz toplumdan dünyaya , ahirete hayır mı gelir.

Çoğunluk böyle değildir elbette , sadece sinmiş ya da öfkesine yenilmemek için ya sabır çekmektedirler .

Asıl Dip Dalga sabır taşına dönen insanlarımızdır .

Malum eski Mısır’da öldükten sonra başka yaşama inanıyorlar, piramidlerde arabalar, eşyalar hep ölüm sonrası yolculuğa hazırlık . Fakat öbür tarafta yolculuğun devam edebilmesi için 2 soruya yanıt vermeleri gerekiyormuş Birinci soru : Mutluluk verdin mi ?

İkinci soru ise : Mutluluğu buldun mu ?

Mısır cennetinde huriler, içkiler , gılmanlar var mı bilmiyorum , ama hayatı kendilerine , başkalarına zehir edenlere yolculuk izni yok.

Yeter artık , zoraki bir yobazlık tamamen terbiyesizliğe döndü.

Feniks , Simurg , Zümrüdü Anka hangi ismini kullanırsanız kullanın ölmeden küllerinden tekrar doğamaz.

Türkiye, aydınlık gelecek büyük değişimleri kucaklayacaksa küllerinden yeniden doğan bir Zümrüdü Anka gibi bu uğurda elbette öleceğiz , nasıl öleceğimizi size mi soracağız .

Milletçe Özgür Tabiatımız Saygıyla Kayda Geçsin .

necefugurlu@gmail.com