O gece …. Geriye Ne kalır, Ve Binali Bey Yapay Zeka İşine Giriyor
KAYDA GEÇSİN Kıyamet kopmadı , yeni bir şey söylenmedi, İstanbul gibi bir şehrin iki adayını koskoca sini tepsisi gibi masaya oturtmuşlar, karşılarında...
KAYDA GEÇSİN
Kıyamet kopmadı , yeni bir şey söylenmedi,
İstanbul gibi bir şehrin iki adayını koskoca sini tepsisi gibi masaya oturtmuşlar, karşılarında sininin çapı uzağında ufak tefek bir adam, niye o kadar mesafe koydu araya belli değil , adayların birleşip kendisine saldırmalarından mı korktu düşüncesi insanın aklından geçiyor ,
Işıklar kötü özensiz, makyaj sıfır, Binali Yıldırım sapsarı yüzüyle karşımızda ikiside yorgun doğal olarak ve biri gençliğin avantajını kullanıyor .
Kennedy ve Nixon ile mukayese edenler var , Nixon’u dudak üstü yanlış makyajı bitirdi derler !
Ve açılış konuşmasında İsmail Bey demokrasi, medeniyet dersi, nasihatlarıyla siyanet meleği bir medya mensubu kişiliği çiziyor , masal bu olsun ….
Birazda sınıf öğretmeni kişiliğiyle iki adayın babalar gününü kutluyor , sonrası nasıl beceriyorsa bütün geceyi kendi üzerinden kendi merkezli olarak sorduğu sorularıyla götürüyor.
Ama güzel götürüyor ki her iki taraf memnun , Ekrem Bey bir ara itiraz edecek gibi oluyor ama sonu gelmiyor.
İsmail Beyin her sorusunda hep ama hep kendi var ; yok ‘kardeşinizim’ , yok ‘ Kürt Kökenli’ bir yurttaşım diye başlayan içinde ‘diversity’ yani çeşitlilik eksik olmayan sorular.
‘Ben neyi kimi seçeceğim’ sorusunu tekrar tekrar soruyor , yani sanki işi gücü bırakmış 2 aday ve millet İsmail kimi seçecek gibi bir sorun için toplaşmışız , darılmasın ama ego patlaması demiyelim üzülmesin ama bir ego nükleer santralı gibiydi , soğutursak daha kötü patlar tam da Çernobil izlemişim !
Yeni format yeni format dedikleri bu , iki adaya yönelttiği sorularının içinde hep kendi olan gazeteci !
Ama bu konuda yanlız değil.
Sormayan , kendini anlatan gazeteci ,kendi fikirlerini siyasi liderler üzerinden anlatan gazeteci moda , yani kısaca gazeteci filan yok ortada.
Haa birde seçimlerde ortaya çıkan ve adayların halkla ilişkilerini yürüten çalçeneler var gazeteci niyetine .
Bir gece önce de aynı format Adalet Yürüyüşü’nün 1. Yıldönümü için yapılan programda oldu .
Kemal Kılıçdaroğlu nerede ise sordu gazeteciler yanıtladı !
Adalet yürüyüşü gibi temel felsefesi adalet isteği olan bir uzun yürüyüşü keşke hukukçularla konuşsaydı . Yazık oluyor bunca emeğe , gerçekten insan umutsuzluğa gark oluyor bunları izledikçe.
‘O Gece’ ye dönecek olursak , İsmail Bey adaylarla daha önce görüşmüş müymüş
Neden Didem Yılmaz ile ikili sunmamışlar , akıl eden Didem Hanım imiş, telif haklarına pek saygılıdır ya medya ve akademik , sanat dünyamız , ay güleceğim yoktu .
Demokrasi geri gelmiş , özlenen manzaraymış ,
Peki ne konuşuldu , neler konuşulamadı , sorulamadı asıl onlar yok
Şahsen konuşulanlar arasında Binali Yıldırım ‘Yapay zeka’ çalışmasını vaad edince koptum yahu !
İstanbul’un hali zeka , estetik , arsızlık gibi sorunlar yüzünden ya , şimdi yapay zeka işine giriyorlar, kim yapacak peki yapay zekayı muhtemelen bir geri zekalı …of kopmıyayım da ne yapayım .
İmamoğlu ise o gece pek sessizdi …
Nerdee meydanlardaki kükreyen Ekrem Abi,
ittifak adayı gibi davranayım derken Halk Parti adaylığından da sanki vaz geçmiş gibiydi ,
Diversity yani çeşitlilik üzerine retorik yaparken İstanbul’lu olmak fikrinin yanından bile geçmedi, o çeşit eksik kaldı .
Olabilir bütün etnik guruplarla kucaklaşacak, bizde herhalde bu sefer Beşiktaş vapurundan inerken değişik , daha genç bir belediye başkanından azar işiteceğiz hissine kapıldık .
‘Hemşehrilerim’ hitabı ise herhalde Karadeniz’lileri kapsıyor ,
ve gecenin sonunda çektirilen resim her şeyi anlatıyor :
sol başta Binali Yıldırım’ın kızı, sağ başta İmamoğlu’nun oğlu , ortada adaylar ve eşleri, soldan ikinci İsmail Küçükkaya , resimde ekip halinde varlar , ama halk , beklentileri , sorular ve cevapları yoktu , biz medyanın bu resimlerinden yorulduk artık .
Sonuç : Özdemir Asaf şiiri gibi :
Geleceğim, bekle dedi gitti
Ben beklemedim
O da gelmedi
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi
Kayıtsızlık , kandırılmışlık, köksüzlük her şey vardır bu şiirde hiç bir şey anlatmaz çok şey anlatır .
Bu seçimlerden geriye ne kalır ;
Ne yapacağını şaşırmış artık haber yapmak , soru sormak yerine kendi öykülerini anlatan bir medya ve birbirinden berbat şarkılar kalır , hele o şarkılar, seçim kaybettirir adama .
Cumhuriyet , yüzüncü yılına yaklaşırken ne yazık ki bir 10. Yıl marşı yapamaz haldeyse ,
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan; , gücünde sözleri yazamıyorsa şarkı söylemeye hakkı yok demektir , eh o zaman sussun daha iyi.
Ve 10. Yıl marşını bari korumaya alalım derim , ötesi sevincimiz yok .
Bu marş halk söylediği zaman olağanüstü bir coşkudur,
Ama elindeki bayrağı eller havaya komutuyla sallayan düğün şarkıcıları söylediği zaman değil.
Elbette yurttaşlık görevimin bilincindeyim , doğru olanı , gereğini yapacağım .
İstanbul’u ciddiye alsalardı iyi olurdu , geriye kalbi kırık İstanbul’lular kalır bu da az buz bir şey değildir , demokrasi için başlangıçtır.
Saygıyla kayda geçsin