Eyvallah etmemek

KAYDA GEÇSİN İstanbul Belediye Başkanı Seçimi saklambaç oyununun vazgeçilmez repliği ‘Önüm arkam, sağım solum sobe , saklanmayan ebe ‘ sözlerine döndü...

KAYDA GEÇSİN

İstanbul Belediye Başkanı Seçimi saklambaç oyununun vazgeçilmez repliği ‘Önüm arkam, sağım solum sobe , saklanmayan ebe ‘ sözlerine döndü .

Hani çocukluğumuzda bu sözler gözler kapatılıp hızlıca yüze kadar saydıktan sonra, gözlerini açmadan hemen önce söylenirdi ,

Bu seçimlerde gözler açıldı , ebelenenler belli ama saklana saklana hala devam ediyorlar , nasıl bir demokrasi adalet oyundur ki , ebelenen saklanmaya devam eder.

1994 Belediye seçimlerini hatırlayacak olursak durum şöyleydi :

Tayyip Erdoğan 973 bin oy.. Yüzde 25.1
- İlhan Kesici 855 bin oy.. Yüzde 22.1
- Zülfü Livaneli 784 bin oy.. Yüzde 20.3
- Bedrettin Dalan 597 bin oy.. Yüzde 15.4

Ama ‘ halkın 74.9’unun seçmediği kazandı bu nasıl iş ‘ diyen çıktı mı , pek az … Sonrası daha da ilginç 2002 Genel Seçimlerinde Yüzde 10 ülke barajlı d'Hondt sistemi sayesinde yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi bu barajı aşarak meclise girdiler .

Oyların yüzde 34,3'ü ile 363 milletvekilliği kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi, TBMM'nin üyelik sayısının yaklaşık yüzde 66'sını alarak liste usulü çoğunluk sisteminin uygulandığı 1950'li yıllardan sonra TBMM'deki en büyük temsil gücünü elde eden siyasi parti oldu.

‘Bu nasıl iş % 34.3 ile TBMM üyelik sayısının yüzde 66’sı alınır mı ? ‘ diyen çıktı mı yüksek sesle , çok az . Ben kendi halinde bir yurttaş olarak samimiyetle hemde o fece CNN de söyledim ve ağzımın payını aldım , o gece bana demokrasi dersi verenlerden biri yurtdışında kaçak şimdi. Göklere çıkarttığı sonuçlarla , ve iktidarla papaz oldu , patronu camdan atlayıp kaçtı ….diğerleri çok güzel uyum sağladılar , servet saman sahibi oldular nedense şimdi biraz sıkıntılılar !

Böyle böyle bu günlere geldik .

Aşılacaktır zerre kadar şüphem yok burası ne Kuzey Afrika , Ne ellerinde pala baltalarla birbirlerine saldıran insanlar diyarı , ne cetvelle kurulmuş ve kabile reislerinden kral seçmeleri yapılmış uyduruk bir devlet, burası Türkiye Cumhuriyeti , saçmalarız , şaşarız ama aşarız.

Dizi karakterlerinden de akıl ve tavsiye alacak hali yok devlet aklının !

Ve Bir kere daha anlaşıldı ki politik liderlere, partilere en büyük zarar yakın çevreleri , kendi medyalarından geliyor tıpkı ünlülere takipçilerinden , hayranlarından olduğu gibi.

Ünlülerin bazıları şu aralar hep halkla kucaklaşma halindeler, ve sürekli sosyal medya aracılığı ile ne kadar alkışlandıklarını sevildiklerini ve ne kadar tutumlu , iyi kalpli olduklarını ispatlama halindeler , ve en çok ‘Ama halk çok seviyor ‘ durumuna muhtaç gözüküyorlar , siyasilerde aynı taktikten uzak dursalar iyi olur , bu iyi bir şey değil halk her an sevmekten vaz geçebiliyor .

Halk sürprizlerle dolu ve şakşakçılardan ibaret değil.

Bu arada sıkça kullanılan ‘Halkın dilini konuşmak’ ‘Halkın anlayacağı gibi konuşmak’ cümleleri biraz ters yüz oldu halk seçimlerde siyasilerin anlayacağı dilde cevap verdi.

Maalesef siyaset muazzam bir itibar kaybında sanattan beter oldu , bunu düzeltmek elbette mümkün ama ciddi bir süreç alacak .

Bolu’dan ilk güzel haber geldi , darısı Kadıköy’ün başına dilenirken cep telefonu çalan ‘Bir dakika bekle ‘ diyen dilenci turistlerden usandık , birde insanlara saldıran , çiçekçilerin kovalarına işeyen şımarık köpekler ve bunları tepeye çıkararak hayvan sevmeyi , onlara bakmayı saldık çayıra mevlam kayıra zanneden sahiplerinden illallah geldi.

Medya ve siyasi çevrelerde bu kadar çok abartma bağımlısı insanlara neden yer verilir anlaşılır gibi değil , erdemi, şöhreti, iyilikseverliği, bir başarıyı abarttıkça kimse yücelmez .

Medya bu tehlikeli oyunun parçası oldu , abarta abarta sonunda kendi abartılarının kurbanı oldu .

Medyanın samimiyet nosyonu kayboldu medyanın , gözyaşlarının , kahkahaların gerçekliğinin yerine ağlamaklı ve kıkırdayan bir arsız kondu .

Gecikmiş itirazların ise kimseye hele ülkeye faydası yok , Kabataş Yalancıları için zamanında yazılmayan yazılar bakın nelere mal oldu , ilginç olan kimilerinin kovulduktan sonra akıllarına geldi doğruları yazmak , yeni mi duydular nedir !

Şu sıralar dillerden düşmeyen yeni ekran kelimesi eli kalbe götürülüp söylenen ‘Eyvallah’ . Razıyım , haklısın anlamına kullanılıyor .

Eyvallah edenlere yakışır , eyvallah ede ede ne hale gelindi.

Medya eyvallah etmeyecek , çalışanlarının kimseye ‘Eyvallah’ı olmayacak ki kelimenin gerçek hakkı verilsin .

Gönül Borcu , Minnet , Boyun Eğmek , ne siyasilerin , ne bürokrasinin ne akademia’nın ne medyanın işi olmamalı .

Aslında kimsenin işi olmamalı .

Eyvallah etmeyen değerli insanlarımıza Allah Kuvvet Versin.

‘Eyvallah Etmemek’ Kayda Geçsin Saygıyla Efendim.

necefugurlu@gmail.com