“Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ne itiraz edenlere notlar

Madem bu seçim çok kritik bir seçim, madem tek adam yönetimi beka sorunu, madem memlekette nefes almak bile zorlaştı ve demokrasi, hukuk gerek; o halde Türkiye’nin bir beş yıl daha kaybetmesini düşünmek dahi istemiyorsanız birleşip kenetlenmek şart.

Altılı Masa (Millet İttifakı) önceki gün Ankara’da “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni açıkladı. Altı partinin genel başkan yardımcıları metni okudular. Türkiye’nin gözü o toplantıdaydı.

Hem toplantıyı canlı olarak televizyondan izledim hem de akabinde özetini ve ayrıntılı metni okudum.

9 ANA BAŞLIKTA TOPLANAN HEDEF, POLİTİKA VE PROJELER

Basılı metnin önsözünü liderler ortak kaleme almış. Oradaki bir cümleye mim koydum: “Mevcut sistem devlet için bir beka sorununa dönüşmüştür.”

Çok doğru… Geçenlerde kaleme aldığım bir yazıda bu tek adam sisteminin de izlediği Suriye politikasının da Türkiye için ciddi bir ulusal güvenlik sorunu oluşturduğunun altını çizmiştim. “Erdoğanizm” gerçekten de bir ulusal güvenlik, bir beka sorunu haline geldi. Beka meselesinde güya titizlik gösteren Cumhur İttifakı’nın bilhassa küçük ortağındaki memleket sevdalısı Ülkücülerin ve AK Parti’ye gönül veren memleket sevdalısı kesimin Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan bu cümle üzerinde uzun uzun düşünmesinde yarar var.

Liderlerin Önsöz’ündeki şu iki paragraf kamuoyuna sunulan metnin özünü ve ruhunu oluşturuyor:

“Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan somut hedef, politika ve projeler milletimize karşı ortak taahhüdümüzdür.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni’miz altı siyasi parti olarak destekleyeceğimiz Ortak Cumhurbaşkanı Adayı’nın Seçim Beyannamesi’nin ve seçimlerden sonra uygulanacak Hükümet Programının ana omurgasını oluşturacaktır. “

Ortak Politikalar Mutabakat Metni, 9 ana başlık ve 75 alt başlıkta 2300’ün üzerinde somut hedef, politika ve projeyi ortaya koyuyor.

9 ana başlık şöyle: 1)Hukuk, Adalet, Yargı; 2)Kamu Yönetimi; 3)Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim; 4)Ekonomi, Finans ve İstihdam; 5)Bilim, AR-GE, Yenilikçilik, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm; 6)Sektörel Politikalar; 7)Eğitim ve Öğretim; 8)Sosyal Politikalar; 9)Dış Politika, Güvenlik, Savunma, Göç.

İTİRAZ EDENLER METNİN BİR UZLAŞMA METNİ OLDUĞUNU UNUTMAMALI

Metni okuduktan sonra dün akşam Millet İttifakı periferisindeki sosyal medya hesaplarına ve televizyon kanallarındaki tartışma programlarındaki eleştirilere baktığımda çok şaşırdığımı not etmeliyim. Örneğin, CHP tabanına, seçmenine hitap eden bir televizyonun moderatörü ve bir program partnerinin metnin özüne ve ruhuna hiç inemediğini gördüm. İzlediğim o programda konuk olarak yer alan bir solcu akademisyen de bazı kesimlerin kendisini o metinde göremeyeceğini üzerine basa basa vurguluyordu. Yine örneğin, solcu bir üniversite arkadaşımın da metinde “İstanbul Sözleşmesi” yer almadığı için Millet İttifakı’na oy vermeyeceğini duyurduğunu gördüm sosyal medya hesabında!

Örnek olarak verdiğim, kamuoyunu etkileyecek konumdaki unsurları “mutabakat”ın ne demek olduğuna, koalisyonun ne demek olduğuna bir daha eğilmelerini ve metne ondan sonra bir daha bakmalarını öneriyorum. Sadece kendi durduğunuz noktadan bakarak Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ne bakarsanız eleştirecek, karşı çıkacak, hatta kızacak noktalar bulabilirsiniz. Fakat bu metin altı partinin üzerinde mutabakat sağlayarak açıkladığı ortak bir metin. Ne tek başına CHP’nin, ne tek başına SP’nin ne de diğer partilerin metni…

Şu notu da düşeyim: Bir programın hayata geçebilmesi için arkasında o programı destekleyen kuvvetlerin, seçmen kitlelerinin de olması gerekiyor. En iyi programı yazabilir, açıklayabilirsiniz ama arkasında yeterli seçmen desteği yoksa o program havada kalır. Örneğin, Altılı Masa’daki CHP’nin seçmen desteği belli ki, bir ittifakta yer alıyor. Aynı durum İYİ Parti ve diğerleri için de geçerli. İşte mutabakat metnine bu gözle bakmak gerekiyor. Millet İttifakı’nın ve açıkladığı metnin bir özelliği de memleketteki aşırı kutuplaşmaya son verecek, huzura katkıda bulunacak olması. Bunu da unutmamak gerek.

Ortaya çıkan ve açıklanan mutabakat metninde uzlaşmayı kolaylaştırmak için belli ki bazı konular özellikle flu bırakılmış… Bazı konulara girmekten kaçınılmış… Bazı konularda ayrıntıdan kaçınılmış. Bunlar da doğal. Millet İttifakı’nın ortak metnini daha iyi anlamak isteyenlere 1974’te Ecevit’in başbakanlığında kurulan CHP-MSP koalisyon hükümetinin programına bakmalarını öneririm. Ya da daha geriye gidip İsmet İnönü başbakanlığında 1961’de kurulan CHP-AP koalisyon hükümetinin programına bakmalarını…

İTTİFAK, SEÇİM ÖNCESİ KOALİSYON DEMEK

Türk Siyasal Yaşamında Koalisyon” kitabımda koalisyonu etraflı anlatmış ve Türkiye’de kurulan ilkinden başlayarak sonuncusu dahil bütün koalisyon hükümetlerini incelemiştim. Tabii haliyle koalisyon hükümetlerinin programlarına eğilmiştim. Hatta şunu da belirteyim; Türkiye’ye en yakıştırdığım hükümet biçimi “koalisyon”dur. Uzlaşma ve demokrasi kültürü açısından en doğrusu bu. Yoksa bütün tek parti hükümetlerinde maraz çıkıyor, kutuplaşma aşırı boyutlara tırmanıyor. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül’ün gerçekleştiği momentuma dönüp bakılınca ne demek istediğim anlaşılır. AK Parti döneminde de “kontrollü darbe girişimi” yaşanmadı mı? ABD’nin kucağında örgütlenen ve bir dönem AK Parti’nin işbirliği yaptığı sözde cemaat askeriyeyi ele geçirip darbe yapacakken hükümet bunu izledi ve darbe için hazırlık yapanları derdest etti. Tıpkı 12 Martçıların 9 Martçıları izleyip harakete geçmek üzereyken derdest etmesi gibi. Sonra da sözde cemaati “FETÖ” olarak ilan etti. 15 Temmuz’un özü budur.

Maalesef büyük paşalar ve büyük sermaye AK Parti iktidarına kadar koalisyonlara şaşı baktılar. Erdoğan ve AK Parti de koalisyonları kötüleyerek iktidara geldi (Şimdi “ittifak” adı altından MHP, BBP, VP, HÜDA-PAR ile koalisyona mecbur kaldı). Oysa Türkiye koalisyonlar döneminde batmadı! Örneğin Kıbrıs Barış Harekatı bir koalisyon hükümeti döneminde gerçekleşti. Askeri darbelerden sonra ülkeyi koalisyonlar toparladı. Avrupa’da da en gelişmiş demokrasilerde koalisyon hükümetleri on yıllardır iş başında. İsrail sürekli kaotik br atmosferde ama koalisyon hükümetleri birbirini izliyor. Hindistan yıllardır koalisyonla yönetiliyor.

Bu noktada koalisyon ve ittifak arasındaki farka değinmek yararlı olacaktır. Bugün 22 yaşına gelen bir kuşak sadece tek parti yönetimini deneyimlemiş bulunuyor. AK Parti iktidara geldiğinde 15 yaşında olanlar bile çok büyük ölçüde son koalisyonu hatırlamaz. Koalisyon, seçimlerden sonra, seçim sonuçlarına göre iki veya daha fazla partinin bir araya gelerek çoğunluğu sağlaması ile kurulan bir hükümet biçimi. Ülkemizde ilk koalisyonun adı “ortak hükümet” idi. Sonradan batıdaki tabir benimsendi. Adnan Menderes hükümeti 1957 seçimleri öncesinde iktidarını kaybedeceği endişesiyle ittifakı yasakladı. Çünkü CHP-HP-CMP bir araya gelerek güçbirliği (ittifak) kurdu ve bu ittifakın seçimi kazanacağı anlaşılınca DP hükümeti güçbirliğini yasakladı yasada değişiklik yaparak. Haliyle, 2018 seçimleri öncesine kadar ancak hülle ittifakları yapılabildi. 2018’deki yasa değişikliğiyle ittifakların önü açıldı; Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı bu şekilde oluştu. İttifak, koalisyonun tersine, seçim öncesindeki bir oluşum. İki veya daha fazla partinin bir araya geldiği ittifaklar yüzde 50+ ile cumhurbaşkanı seçilebileceği için gündeme geldi.

Yeniden Millet İttifakı’nın mutabakatına dönelim… Ortak Politikalar Mutabakat Metni, işte tam da “seçim öncesi koalisyonun hükümet programına temel oluşturacak belge” anlamına geliyor. Tekrar altını çiziyorum; eleştiriler doğal ama insaflı olmak, metnin tek bir partinin metni olmadığını, altı partinin “uzlaşı” metni olduğunu unutmamak gerekiyor. Yani gerçekçi olmak gerekiyor. Altılı Masa seçmeninin izlediği ekranlarda, sosyal medya hesaplarında ayağı yere basmayan çıkışlar bir yarar sağlamadığı gibi zarar da veriyor. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi konusunda aşırı tepki veren bir ekran yüzüne şunu da hatırlatayım; İstanbul Sözleşmesi metinde yer almıyor ama Millet İttifakı’nın Türkiye’nin imza attığı uluslararası sözleşmelere bağlı kalacağı ve gereklerini yapacağı vurgulanıyor. Bu şu demek: Millet İttifakı iktidara geldiğinde Erdoğan’ın yetkisini kullanıp vazgeçtiği İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecek. Şunu da belirteyim; sürecin tabiatı gereği girilmeyen, flu bırakılan konulara iktidardan sonra zamanı geldikçe ister istemez girilecektir.

MUTABAKAT METNİ İLLAKİ SİYASİ İLETİŞİM DİLİNE ÇEVRİLECEK

Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ne ilişkin belirtmem gereken bir nokta da şu: Bu metin, tabii ki seçim kampanyasına temel oluşturacak ve tabii ki iyice süzülerek özü ve ruhu ortaya çıkarılıp siyasal iletişim malzemesi haline getirilerek tüm seçmenlere anlatılacak. Yani bir “hap” haline getirilecek. İletişim nosyonuyla kanlı-canlı hale getirilecek. Temel sloganlar belirlenecek ve öne çıkarılacak. Bir ana metafor etrafında yan metaforlarla yürünecek. Önerim, en geniş yelpazeye hitap edecek bir dil ve yaklaşımla çalışılması bu konuda ve ortaya karışık hareket edilmemesi. Genel seçmene olduğu gibi, bunun yanında her özel kesime, gruba da hitap edilmesi. Kampanyanın duruşu da şöyle olmalı: rakibi suçlama yerine kendi önerilerini öne çıkaran pozitif bir kampanya… Güler yüzlü bir kampanya… Neşeli bir kampanya…

CUMHURBAŞKANI ADAYI İTTİFAKI GENİŞLETMEK İÇİN ÇABA HARCAYACAK

Bir iki not daha bu bağlamda… Belli ki 13 Şubat’taki 12. Altılı Masa toplantısında cumhurbaşkanı adayının açıklanıp açıklanmayacağı belli değil. Yöntem belli değil. Adayın masadan mı dışarıdan mı olacağı belli değil. Kılıçdaroğlu’nun ve Babacan’ın televizyon programlarındaki son açıklamalarından bunu anlıyoruz. Aceleye gerek yok, aday konusu çok önemli. Burası Türkiye, ne de olsa öndeki kim, ona bakılacak. Kanımca adayın açıklanması 13 Şubat’tan sonra da olabilir. Ancak karargah belirlenip tefrişine başlanmalı. Orada kaptan köşküne kim oturacağı belli olduktan sonra fotoğraflar da asılır. Mutabakat metnini siyasal iletişim diline çevirecek, kampanyayı yürütecek kuruluş-ekip de belirlenmeli henüz belirlenmemişse ve onlar da ısınmaya başlamalı. Cumhurbaşkanı adayı belli olur olmaz da altı parti dışındaki ittifak, siyasi parti ve sivil toplum unsurlarıyla destek turlarına çıkacaktır diye düşünüyorum. Anlaşılıyor ki, altı parti birlikte yürüyecek, sayısı artmayacak ama bir şekilde iktidara karşı olan kesimlerle diyalog ve işbirliği zemini oluşturulmalı. Türkiye’yi endişeli bir iklime sürükleyen tek adam yönetimine karşı en geniş güç birliği kurulmalı. Madem bu seçim çok kritik bir seçim, madem tek adam yönetimi beka sorunu, madem memlekette nefes almak bile zorlaştı ve demokrasi, hukuk gerek; o halde Türkiye’nin bir beş yıl daha kaybetmesini düşünmek dahi istemiyorsanız birleşip kenetlenmek şart. Sözüm Altılı Masa’ya da, dışındaki muhaliflere de...

Etiketler
Seçim Türkiye