O tarihi hata tekerrür etmedi

"Türkiye, üçüncü iktidar döneminden itibaren izlediği Suriye politikası, aşırı kutuplaşma tercihi ve olası büyük deprem felaketlerine duyarsızlık gibi nedenlerle Türkiye’nin adeta ulusal güvenlik sorunu haline gelen Erdoğanizm'den kurtulmak için ciddi bir seçeneğe sahip artık."

Sadık okurlar hatırlayacaktır; ocak sonlarında, henüz Altılı Masa'nın yaşadığı krizden önce yakın siyasi tarihteki önemli bir gelişmeyi aktarmış ve değerlendirmiştim. Şöyle ki: 1957 erken genel seçimleri öncesinde CHP ile DP'den ayrılanların kurduğu Hürriyet Partisi ve Cumhuriyetçi Millet Partisi seçimlerde güçbirliği (ittifak) yapma kararı almış ve kamuoyuna bir deklarasyon yayınlamışlardı. Ancak Menderes hükümeti bu güçbirliğinin önünü kesmek için seçim yasasında değişikliğe giderek güçbirliğini (İttifakı) yasaklamış; aynı zamanda DP'den ayrılarak bağımsız kalan Dörtlü Takrir'i vererek DP'yi kuran isimlerden Fuat Köprülü'nün bağımsız olarak başka bir partinin listesinden milletvekili adayı olmasını da engellemişti.

GERİYE KALAN TEK YOLDAKİ TEREDDÜT ÇOK PAHALIYA PATLADI

Seçim yasasındaki değişiklikler sonrasında Güçbirliği partilerinden HP ve CMP'nin CHP ile işbirliği yapabilmesi için tek yol kalmıştı: Milletvekili olmasını istediği isimleri CHP listelerinde aday göstermek.

Fakat HP lideri Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ve CMP lideri Osman Bölükbaşı bu formüle çekince göstererek yanaşmadılar. Gerekçeleri ise CHP listelerinden aday olmalarını tabanlarına anlatamama endişesiydi. Oysa sadece güçbirliğinin şekli değişecekti, sonuçta her iki şekilde de HP ve CMP ile CHP işbirliği yapmış olacaktı.

Sonuçta 1957 seçimleri 8 ay erkene çekilerek yapıldı ve CHP, HP, CMP ayrı ayrı seçime girince DP az farkla iktidarını korudu. Muhalefet de altın bir fırsatı kaçırmış oldu (Üstelik bu tablo 27 Mayıs'ın önünü açtı, Türkiye’nin kaderini değiştirdi).

İKİ BUÇUK GÜNLÜK KRİZDEKİ GÜÇLÜ ÇAĞRIŞIM

Geçmişteki bu tarihi gelişmeyi neden hatırlatma gereği duydum? Tahmin edersiniz, Millet İttifakı'nın yaşadığı iki buçuk günlük kriz sırasında güçlü bir çağrışım yaptığı için...

Neyse ki İYİ Parti lideri Meral Akşener 1957'de Karaosmanoğlu ve Bölükbaşı'nın düştüğü hataya düşmedi. Masadaki diğer aktörlerin ve İstanbul Büyükşehir ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları İmamoğlu ve Yavaş'ın da yapıcı gayretleriyle Kılıçdaroğlu’nun ortak cumhurbaşkanı adaylığı hususunda ikna oldu ve bunu içine sindirdi.

Geçmişte yaşananlar birçok olumlu gelişmeyi olduğu gibi olumsuzlukları, hataları da içerir. Tıpkı otomobil kullanırken dikiz aynasına ara sıra bakmanın yararı gibi siyasi yolculuklarda da zaman zaman dönüp arkaya bakmanın çok yararı vardır. İki ay kadar önce 1957 seçimleri öncesinde yaşananları da etraflı olarak işte bu bağlamda kaleme almıştım.

ŞİMDİ ERDOĞAN VE ORTAKLARI DÜŞÜNSÜN

Şimdi Erdoğan ile küçük ortakları düşünsün! Türkiye, üçüncü iktidar döneminden itibaren izlediği Suriye politikası, aşırı kutuplaşma tercihi ve olası büyük deprem felaketlerine duyarsızlık gibi nedenlerle Türkiye’nin adeta ulusal güvenlik sorunu haline gelen Erdoğanizm'den kurtulmak için ciddi bir seçeneğe sahip artık.

Cumhurbaşkanı değişecek, ortak akıl ve kolektif yönetim gelecek; herşey çok güzel olacak...

Koalisyon onun bunun dediği gibi öcü değil. Millet İttifakı’nın koalisyonvari yönetim anlayışı en doğrusu. Zaten mevcut iktidar da bir ittifak (koalisyon) değil mi? Bal gibi koalisyon ama denge ve freni yok. Özlenen geniş şemsiyeyi açacak olan Millet İttifakı’nın ise dengesi de olacak freni de...

Gelecek yazıda duygusal bir konuşmayla 7 Mart'ta CHP Grup Kürsüsüne veda eden Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na CHP Genel Başkanı olduktan sonra makamına tebrik için gittiğimde takdim ettiğim armağandan ve tabii neden o armağanı tercih ettiğimden söz edeceğim. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim; o armağan sübliminal bir mesajdı! Bunu da ilk kez açıklamış oluyorum.

Etiketler
Deprem Suriye Türkiye